Sonucunu bilmeden bir iş yaptığınızı düşünün. Sonucunda ise geri alamayacağınız şeyleri kaybettiğinizi, bilmeden bir sürü kötülüğe sahip olduğunuzu düşünün.
Minho'nun yaptığı gibi.
Sınıf her zaman ki gibi bağırışmalar ile dolmuş, herkes ayrı bir kafada takılıyordu. Jisung ise telefonda her zaman yaptığı gibi yine sevdiği grupların kliplerini izliyordu. Arkadaşı Jeongin sabah gelmiş, Jisungtan özür dilemişti. Hyunjinle barıştıkları için onunla oturmak istemişti. Jisung ise anlayışla karşılamış ve arkadaşı adına mutlu olmuştu.
Şimdi ise Hyunjin sinirli bir şekilde anonim foruma kendisi hakkında video atan kişiyi arıyordu. Kendisi hakkında yapılan saçma yorumları aldırış etmese de onun bir sevgilisi vardı ve diğer erkekler umrunda bile değildi. Jeongin ise onu sakinleştiriyordu.
Bu esnada Jisung'un izlediği klibin sesi gelen bildirim ile kesildi. Yine anonim forumdu. Sesli bir şekilde 'yine mi anonim forum!?' diye şikayet etmişti ki bunu duyan diğer öğrenciler telefonları ellerine alarak forumu açtılar.
"Kang Taehyun ölmüş mü!" Jisung duyduğu şey ile sınıf arkadaşlarına şaşkınlıkla baktığında tanımasa bile üzülmüştü. Henüz liseye giden ve hayatının çok başında olan birinin yaşamını yitirmesi çok acı vericiydi.
Bu esnada arka sırada oturan Minho kaşları çatık şekilde forumda ki habere bakıyordu. Daha dün çok iyiydi. En son Minho ile görüşmüşlerdi. 'Hassiktir' diye geçirdi içinden Minho. Eğer polisler bir şekilde bu olayı incelerlerse başı belaya girerdi. Stresle bacağını sallarken aklına uyuşturucu gelmişti. Ayağa kalktı ve Hyunjin'in sırasına ilerledi. "Kalk. Konuşacağız." Jeongin telaşla ikisine baktı. "Ben de geleceğim." Üçü kalkıp sınıftan ayrıldılar.
"Ne koydun lan o uyuşturucuya?" Hyunjin çatılan kaşlarıyla Minhoya baktı tekrar. "Ben o paketi Beomgyu'dan aldım. O vermişti." Taşlar yerine oturuyordu. Beomgyu Jeonginden hoşlandığı için Hyunjinden kurtulmak için vermişti o paketi. Minho hızlıca merdivenlere yöneldi. Jeongin Hyunjin'e ne olduğunu soruyordu. Hyunjin olan her şeyi sevgilisine anlatmaya karar verdi. Minho da o sırada Choi Beomgyu'nun sınıfına gidiyordu. Sınıfa herkesi görmezden gelerek girdi ve çocuğun kolunu tutup sınıfın dışına sürükledi. Yeonjun ikiliyi gördüğünde ne olduğunu anlamayarak yanlarına ulaştı. "Minho ne yapıyorsun?"
"Bu piç Hyunjinden kurtulabilmek için verdiği paketin içine zehir koymuş."
"Ne?"
Beomgyu duyduklarıyla kendini açıklama gereği duymuştu. "Gerçekten o an aklıma sadece bu gelmişti. Hyunjin onu kullanır sanmıştım. Sana vereceği aklıma hiç gelmedi hyung."
"Dalga mı geçiyorsun? Taehyun senin yüzünden öldü aptal! Bu ortaya çıkarsa ikimizde hapsi boylarız!" Minho daha fazla burada durmak istemediği için hızla üst kata adımladı tam o sırada kucağında bir yığın kitapla merdivenden inen Jisung dengesini yine kaybediyordu. "Gerizekalı." Minho güçsüz çocuğa yaklaştı ve kitapların bir kısmını kucağından aldı. "Öyle mi taşınır embesil? Önünü görmüyorsun." Jisung'u kitapların tozu yüzünden hapşırık tutmuştu. Minho da göz devirip çocuğun önünden ilerledi. "Çok teşekkür ederim." Her zaman ki gibi gülümsedi Jisung. Minho olduğu yerde durdu birden. Jisung'a döndü yüzünü. Uzunca çocuğun gülümseyen suratına baktı. O an nefret etti ondan.
Nasıl hep gülümseyebilir? diye geçirdi içinden. Hayatı benimkinden çok farklı olmalı diye düşündü. Çok mükemmel bir ailesi olmalı. Dün bindiği arabayı da görmüştü. Ayrıca zengin de olmalı dedi içinden. Daha sonra kendine gelip oflayarak önden yürümeye devam etti.
Öğretmenler odasına geldiklerinde Jisung kararsız bir şekilde Minhoya yaklaştı. "Şey... Bence biraz sakin olmalısın. Geldiğimden beri çok sinirli biri olduğunu fark ettim." Minho şaşkınlıkla çocuğu dinledi. İlk defa kendisiyle konuşan birinin suratının ortasına geçirmek istemiyordu. Yine de şu an bu çocuğa aşırı derecede gıcık oluyordu. "Senden büyüğüm."
"Hey! Oraya mı takıldın cidden!"
"Aynen." Daha sonra arkasına bir daha bakmadan odadan çıktı uzun boylu olan. Her zaman ki gibi düz ifadesi yüzündeydi. "Gıcık, itici çocuk." Söylene söylene gidiyordu. Jisungta işi bittiği için üst kata çıkmıştı. Sınıfa girdiğinde gözü ilk olarak Minho'nun sırasına çarpmıştı.
Başında Yeonjun ve Changbin vardı. Yeonjun heyecanla bir şey anlatıyordu. Ve Changbin gülümseyerek dinlerken Minho her zaman ki gibi suratsızdı.
"Özür diledi. Sonra dayanamadım. Beomgyu benimle denemek ister misin dedim. Bana bir gece düşünmem için zaman ver dedi. Bende olur tabii dedim. Dün gece mesaj atmış 'Biliyor musun? Bana iyi geleceğine eminim Yeonjun.' yazmış. Kanki aşırı mutlu oldum."
"O çocuktan nefret ediyorum Yeonjun. Onun yüzünden ne yaşadığımın farkındasın değil mi?"
"Kanka hiç bir şey olmayacak güven bana. Baban yasadışı yollarla korur seni."
"Umarım."
Sohbetleri kapıda beliren beden ile bölünmüştü. Beomgyu gelmişti. Minho sinirlenmemek için camdan dışarı döndüğünde Yeonjun çoktan sınıftan ayrılmıştı.
"İçimde kötü bir his var Minho. Hiç iyi şeyler olmayacak." Minho pek de ilgilenmeyerek uykusuna kaldığı yerden devam etmeye çalıştı.
Changbin sırasına geçmeden önce son kez küçük bir şaka yapmıştı. "Kanka ya. Bugün cuma enseyi kapa." Minho kendisini dümdüz etmeden önce koşarak yerine oturmuştu.
Dersler bittikten sonra herkes okuldan çıkmıştı. Nihayet hafta sonu gelmişti ve bütün öğrenciler rahatlamışlardı.
Minho çantası tek kolunda uzun ve dik yokuştan inmek üzereyken karşısında gördüğü bedenle duraksadı. "Benimle geliyorsun." Minho kendini çok güçlü hissediyordu ve hiç bir şeyden korkmuyordu. Ne olacağını umursamadan içinden 'Bu kim amina' diyerek kabul etti. Karşısındaki adamı takip ederek arabasına bindi.
Adam yol boyunca konuşmamış sadece isminin Choi Soobin olduğunu söylemişti. Nihayet araba durduğunda ıssız bir arsaya geldiklerini fark etti Minho. Şehrin içinde. Fakat kimsenin uğramayacağı bir yer. "İn."
Otoriter sese ayak uydurarak arabadan indi. Soobin de arabadan indikten sonra beyaz gömleğinin kollarını sıvadı.
"Minho. Ben kimim biliyor musun?"
"Nerden bileyim. Choi Soobinsin işte."
"Taşşak mı geçiyorsun lan benimle!?"
"Aynen."
"Ben Kang Taehyun'un manevi abisiyim Minho." Az önce rahat rahat dalga geçen çocuk birden kaskatı kesildiğini hissetti. Tüyleri istemsiz bir şekilde diken diken olmuştu. Kendini kötü hissetmişti istemeden.
Soobin ellerini sıkarak Minhoya yaklaştı. Aralarında ki mesafe git gide azaldığında Soobin başını hafifçe yana eğdi. Gamzelerini göstererek gülümsediğinde Minho'nun acı hissetmesi bir olmuştu. Soobin sert bir yumrukla şimdiden Minho'nun canını yakmıştı.
"Ben yapmadım Soobin! Choi Beomgyu! Uyuşturucuyu bana o verdi gerizekalı. Önce bir soruşturur insan."
"Sence umrumda mı aptal! O uyuşturucuyu kardeşime sen verdin!"
"Aracıyım sadece!" O gece bu dediklerine rağmen Soobin Minhoyu öldüresiye dövmüştü. Minho ise ilk defa suçluluk duygusu hissederek Soobin'in kendine zarar vermesine izin vermişti. Fakat Soobin giderken arkasına bakmamıştı. Minho gecenin bir vakti bu ıssız arsada yalnız kalmıştı ve bir adım atacak gücü dahi yoktu.
Ağzında hafif bir kan tadı vardı ve gözleri acı ile kapanıyordu. Dudakları sızlıyordu ve konuşacak gücü dahi yoktu. Koruması kendisini yokuşun bitiminde beklediyordu ve o bugün ilk defa o yokuştan inmemişti. Minhoyu koruması da bulamazdı. Annesi çok üzülecek ve korkacak.
Minho yattığı soğuk zeminde bir mucize olmasını bekliyordu. Belki biri gelir de kendini kurtarır diye umut ediyordu. Acıyla kıvranıyordu. Hem suçluluk hem de bedeninde ki acı bir olup Minhoya bu serin gece de işkence ediyordu.
O an tanıdık bir ses duydu Minho. "Hyung?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Soulders | MinSung
FanfictionLee Minho herkesin kıskandığı bir gençti. Onu babası mafya ve zengin olduğu için tanırlardı. Hepsi de imrenerek bakardı ona. Fakat kimse perdenin arkasında ne olduğunu bilemezdi. Han Jisung ise bu Erkek Lisesi'nin yeni öğrencisiydi. Kader bu iki oğ...