6. bölüm

1.6K 107 29
                                    

Bu defa çok beklettim sizi, kusura bakmayın lütfeennn💓

Ama telafi edebilecek uzunlukta bir bölümle geldim. Keyifli okumalaarr🌸🌸

Lütfen birkaç yorum bırakmayı unutmayın ❤️

Gittiğimiz yolu biliyordum ve bu yol kesinlikle benim evimin yolu değildi. Üzerimdeki aşırı uyku isteğini atmak istiyordum ama elimden de bir şey gelmiyordu.

"Evime neden götürmüyorsun?" Dedim alınganlığımı ses tonuma yansıtırken. Az önce ettiğimiz kavganın esintileri hâlâ duruyordu üzerimizde ama yine de susmak istemiyordum.

Yaklaşık on dakika önce öğrenmiştim Aysima'nın, Arslan'ın avukatı olduğunu ve öğrenene kadarda burnundan getirmiştim. En sonunda dayanamayıp pes etmişti.

"Kesin beni yol kenarında bırakacaksın," dedim dudaklarımı büzerek.

Ayliz sus, sus Ayliz suussss!

"Sana hiç güvenmiyorum." Dedim bir itirafta bulunarak.

"Senden nefret ediyorum hatta,"

"Bu nefret etmiş halin mi?" Dedi Arslan alayla gülüp. "Yanına geleyim diye kırk takla atıyorsun,"

"Olabilir," dedim omuz silkip. Hiç itiraz edecek halim yoktu. "Karın değil miyim, istediğimi yaparım," dedim sırıtarak yüzüne bakıp.

Arslan sabır çekermiş gibi derin bir nefes çekti içine ve bir şeyler söylendi ağzının içinden.

"Duyamadımm?" Dedim kulağımı ona doğru uzatırken.

"Yeter, biraz sus artık!"

Gülüşüm yüzümde solarken ne kadar şımardığımı fark edip hak verdim. Onunla gülüp eğlenemezdim neticesinde.

"Pekiii," dedim dudaklarımı birbirine bastırırken. Vücudumu camdan tarafa döndürüp başımı koltuğa yasladım ve kollarımı göğsümde bağladım. Bunu trip atmak için değil de kabuğuma çekilmek için yapmıştım. Sahi, kime trip atacaktım ki?

Üzerimdeki çiçekli elbiseyi Firdevs ile birlikte almıştık geçen sene. Onun ilk giydiği günü hatırlıyordum; sevdiği adamın boynuna sıkıca sarıldığını ve attığı sevinç çığlıklarını... Ne kadar imrenmiştim o gün onlara. Düşünmüştüm ki bende en mutlu olduğum anda giyerim. Unutmuştum yaşadığım yeri, buradaki insanları... Benim bu köyde mutlu bir an yaşamam imkansızdı.

Araba, bahçeye girip durduğunda toparlanıp indim aşağı. Ayağımdaki sandaletler bile ağırlaşmıştı sanki. Ya da ben yorgunluktan bayılmak üzereydim.

"Yavaş!" Ne olduğunu anlayamadan tutulup çekildim kolumdan ve bakışlarımı Arslan'a çevirdim kısa süreliğine. "Düşüp bi taraflarını kırdığında hepten kalacaksın başıma!"

Gözlerimi devirip kolumu tutuşundan kurtardım ve söylendim.

"Murat ne güne duruyor? Onun başına kalırım(!)"

"Ayliizzz!" Dedi dişleri arasından bastıra bastıra. "Sabrımı sınama benim, gece gece!"

Sabrına da sana daaa demek yerine arkamı dönüp evin arkasına doğru ilerledim.

"Nereye gidiyorsun!?" Onu önemsemeden öfkeyle söylendim.

"Sen benim sabrımı sınarken iyi değil mi!?"

"Nereye gidiyorsun dedim!?"

Şezlongun birine oturup bacaklarımı kendime çektim ve kafamı üzerine yasladım. Kollarım bedenimi sararken Arslan'ın başımda olduğunu hissediyordum.

DÖNENCEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin