Bir takım paslı zincir

22 4 23
                                    

9 Ekim 2022

Taehyung

Günün başında, güneşin yeni doğduğu saatlerde çıkardım hep evimden fakat bu sabah alarmıma uyanamadığım için derse geç kalmıştım. O kadar gelişigüzel çıkmıştım ki evden. Durağa vardığımda yağmurun yağdığını fark etmiştim ama geri dönemezdim yeterince geç kalmıştım! Aslında bakılınca yağmur çok da yağmıyordu. Küçük küçük atan damlalar, sonbaharın başlangıcını simgeliyordu.

Fakat şimdi öyle değildi. Okul çıkışındaydık ve gün boyu Jeongguk ile konuşamamıştık okula gelmediği için. Mesajlarıma bakıp bakmadığını kontrol etmek için telefonumu çıkardım fakat yağmur o kadar bastırmıştı ki önümü görmekte zorluk çekiyordum. Bir yandan hızlı adımlarla durağa doğru ilerlemeye çalışıyordum bir yandan da Jeongguk mesajlarımı görmüş mü diye bakmaya çalışıyordum.

Jeongguk'un hırkasıydı üzerimdeki. Kapüşonu kapamış, önümü sonuna kadar çekmiştim. Jeongguk'dan herhangi bir mesaj olmadığını görünce telefonumu kapatmış, durağa doğru koşmaya başlamıştım.

Otobüse bindiğim ilk an arayacaktım onu! Fakat şimdi daha çok ıslanmadan durağa ulaşmam lazımdı çünkü eğer Jeongguk hastaysa ve ben de hasta olursam ona bakamazdım. Yardım gerektiren bir koşuldaysa ve ona yardım edemezsem çok kötü hissederdim.

Ellerim üşümeye başlamıştı. Hırkanın ceplerine ellerimi sokup hızımı arttırmıştım.
Fakat hızıma hız kattığım an ayağımın havalanmasıyla düşmem bir olmuştu.
Kalçamın ve belimin üstüne, sert zemine düştüğüm için canım çok yanıyordu şu an. Sanırım pantolonumun arkası yırtılmıştı, ayağa kalkmaya o kadar utanıyordum ki! Avuçlarım kızarmış, belli belirsiz yerlerden kan gelmeye başlamıştı.

Utandığım kadar canım da yanıyordu şu an. Ağırlığımı önce dizlerimin üstüne verdim ve kafamı kaldırdım, insanların içinde ağlayamazdım ki ben.

Tabii ki elinde telefonla bana bakan Jeongguk'u göresiye kadar.
Yolun tam karşısında duruyor ve bana bakıyordu. Hoştur ki ne telefonum ötmüştü ne de bana doğru gelmişti.

Bacaklarım kenetlenmiş gibiydi, doğrulamıyordum. Telefonu elindeydi neden bana bir kelime bile yazmamıştı ki?
Düştüğümü görmüş olmalıydı ama neden yanıma gelmemişti ki? Belki de arabaların durmasını bekliyordur karşıya geçmek için.

Birkaç saniye daha bana baktıktan sonra tamamen zıt bir yönde hızlıca koşmaya başlamıştı. Saniyeler içinde gözlerin önünden kaybolacak kadar hızlı koşuyordu. O an ne kanayan ellerim ne acıyan belim ne de yırtılan pantolonum umrumdaydı. Tek umrumda olan şey Jeongguk'a duyduğum özlem ve kırgınlıktı.

Orada belki de yarım saat ayağa kalkacak güç bulamamıştım kendimde. Biliyordum sadece yanıma gelmemesi yüzünden değildi bu. Sadece insan kendini bazı çöküşlere her zaman hazırlayamaz. Bazenleri psikolojik, bazenleri de fiziksel.

Belki de asla sıcak hissettirmeyen bir eve her gün gitmek beni çok yormuştu, belki de tamamen benimsediğim adamın evi olamamış olmam binmişti üstüme.

Biraz da iyi geliyordu. Yağmurun altında dakikalarca oturmak insanı soyutluyordu. Hayatım boyunca hiçbir insanın bakışlarını umursamadığım nadir anlardan biriydi, kendimi yağmura teslim ettiğim dakikalar.

Hayat bir zincirdir aslında. Hatta bu zincir o kadar paslıdır ki, seni kendine bağlayamaz. Çünkü her an kırılma riski vardır. Belki hayat seni istemiyordur belki de sen hayata tutunmak istemiyorsundur. Düşününce hayat dediğimiz şey nedir ki? Lösemiden çok daha önce bitmişti benim hayatım. Evimin ev olmadığını anladığım gün, artık bir aileye sahip olmadığımı anladığımda tüm zincirler kopmuştu ben de.

Besides cutsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin