Adrien'e sinirlenmiştim. Félix'in yanına gittim. Bir süre sonra başka bir yere saklanacağımı söyleyip, ordan uzaklaştım. Abimi arıyordum. Fakat onu bulamadım. Bir süre sonra, Kara Kedi geldi.
"Merhaba küçük hanım." Etrafa bakıyordu. Aniden "Siz Adrien Agreste'in kardeşi olmalısınız."
Sağa bakan yüzümü, onun suratına çevirmiştim. "Bekle... Bu bilgiyi nerden biliyorsun? Abim nerde?" Sanırım baya sertim ki, bir adım geriye gitti.
"Ee... Kendisi! Kendisi bana söyledi. Buraya seni korumak için geldim." Elini uzatmıştı.
"Ah, korumak mı? Korunmaya ihtiyacım yok *...*" Alaycı bir tavırla, elini geri yitmiştim.
"Ne? Bana bak küçük hanım. Sen istesen de, istemesen de, seni korumak için göverliyim."
Bir süre sonra, ilerlemeye başlamıştım. Kara kedi de beni takip ediyordu. Çok geçmeden Jessica'nın Fransa'daki yerine geldim. Kara kedi, yine beni takip ediyordu. Arada sırada, aniden arkama baksam da, beni takip ettiğini görmüştüm. Bir süre sonra, Jessica kapının ardından seslendi. "Buyur?"
"Benim anneanne. Kapıyı açar mısın?" Sinirli bir şekilde kapıya bakıyordum.
Biraz sessizlik oluşmuştu. Bir süre sonra kapıyı açtı. "Ah minicik torunum! Hoş geldin! Paris'e geleceğini tahmin etmemiştim."
Ellerini açmıştı. Ah... Sanırım sarılmamı bekliyor. "Çok beklersin!" Dedim. Onu umursamıyordum. Hızla içeri girdiğimde, Kara kedi de peşimden, içeri girmişti.
Jessica Kara Kediyi uzunca süzdükten sonra; "Ah hoş geldin, Kara Kedi! Siz, Uğur böceği ve sen, Paris'in süper kahramanları. Sizleri çok seviyorum. Nerdeyse her gün Paris'i kurtarıyorsunuz." Gülümsüyordu. Vee, tabiki de Kara Kedi de ona gülümsüyordu. Ah! İkiside çok can sıkıcı. Bir süre sonra kapıya yöneldim. Ve kapıyı kapattım. Jessica ve Kara Kedi mutfağa geçmişti. Ben ise; üst kata çıktım. Ne aradığımı, buraya niye geldiğimi bilmiyordum. Bir yandan da duvardaki resimlere bakıyordum. Resimler... Eskileri hatırlatıyordu. Bir süre sonra, cinayette kurban giden, teyzemin resminin, önünde durdum. Çok geçmeden resmi elime almıştım. "Seni... Seni seviyorum teyze... Ama çok yanlış şeyler için, gittin... Eh..." Derince iç çekmiştim. Resmi yerine koymak için, elimi yukarı kaldırdığımda, resmin altından bir şey düşmüştü. Çerçeveyi taktığımda, yere düşen şeyi hızla aldım. Yavaş adımlarla yukarı doğru ilerliyordum. Bir süre... Bir süre sonra, artık üst kattaydım. Önüme gelen ilk kapıya yöneldim. Yavaşça kapıyı açıyordum ki; kapı yavaş yavaş gıcırdamaya başladı.
Aşağıdan şöyle bir ses gelmişti. "Ellie! Üst katta olduğunu biliyorum! Çabuk aşağı gel!"
Oflayarak açtığım kapıyı, geri kapatmıştım. Hızlı adımlarla aşağı indim. Gözüm... Gözüm telefonumdaydı.
"Hayatım, lütfen bir daha evimi karıştırma." Sinirli bir şekilde Ellie'ye bakıyordu.
"Evin? Babamın sana, sırf benle ilgileniyorsun diye, aldığı ev?" Sinirli bir şekilde, kendisine bakan, Jessica'ya bakıyordu.
"Evet evim? Burası benim evim, üstelik, senin o babam dediğ-"
"Ah biliyorum! Öz babam değil. Ama babam işte! Değil mi?"
"Bekle n-"
"Hem seninle konuşucağım daha çok şey var. Burası sırası değil." Kara Kediye bakıyordu.
Kara Kedi, sırıtır ve geri çekilir. "Eh- isterseniz siz konuşun, ben dışarıda beklerim."
Ellie, Kara Kediye bakar. "Peki- çık bakalım."
Bir süre sonra, Kara Kedi dışarı çıkar.
"O, oda... O, odada ne var? Ne saklıyorsun? Sürekli ama sürekli- girmemi engelliyorsun. Ya da bir şey girmemi engelliyor."
"Bunu... Bunu sana söyleyemem-"
"Ne! Sen benimle t**k mı geçiyorsun gerçekten!? Bana bak jessi han-"
"Hey hey hey! Ben senin üstünüm! Seni o kadar dışarı dünya için eğitim! Sana mucizeler verdim!"
"Verdin! Verdin! Verirken de bazı şeyleri söylemedin! Taklaya geleyim, de elimdekileri kaybedeyim diye!"
Bu sırada, Kara Kedi bunları dinliyordu. Aman Allah'ım onlar ne diyordu. Mucizeler mi? Oda mı? Taklaya gelmek mi? Ellie.... Ellie! Mucize sahibi miydi? Peki kendisi iyi miydi? Kötü müydü? Taklaya galip neler yaşadı? Kendi mucizelerinden başka kaç tane mucize vardı? Eğer mucizeler varsa, kötüler de vardır demektir. Eğer Ellie kötüyse..- kötüyse onu yenmesi gerekecekti. Onu nasıl yenecekti? Bu mucizelerin güçleri nelerdi?
Konuşmada bir süre sonra, Félix'in adı geçer."Sen..- sen Félixle iş birliği yaptın! Bütün her şeyi biliyorum!"
"Ne! Félixle iş birliği yapan ben değildim!"
"Değil miydin! Yeme beni ya! Sen olduğunu bütün herkes biliyor!"
"Bütün herkes?"
"Evet bütün herkes, biliyor. Saymamı ister misin?" Hafifçe gülümsüyordu.
"Hayır hayır.."
"Evet evet. Biz bütün kahramanlar biliyoruz! İstersem seni yok ettirebilirdim. Ama ettirmedim."
"Bunu... Bunu gerçekten yaparsan, elimdeki son kozu kullanırım!" Ellie'nin üstüne geliyordu. Bu sırada Ellie yavaş yavaş geri gider.
Önüne gölge gibi hızlı ve simsiyah birisi gelir ve elindeki kitabı açar. "Selam bebek :)"
Bu sırada Ellie; "Sırası değil!" Diyerek önündeki kapıdan çıkmıştı. Çıkarken de; "Hopee! Denge bozulsun!" Demişti.
Kara Kedi, ona şaşkınlıkla bakıyordu. Gök Perisi kollarını birleştirdi ve; "Beni takip et." Dedi. Sesi net ve cidiydi.
Kara Kedi, kafasını olumlu anlamda sağladı ve önündeki, iki kanatları da maviye çalan rengi vardı. Kanatlar Kara Kedi'nin de omzuna değiyordu. Gök Perisi, elindeki, yoyo'ya benzer şeyin içini açtı ve bir şeyler aldı.
"İşte!" Gülümsüyordu. Kara Kedi'ye göz kırpar. "Bu işimizi çözer." Çıkarttığı mucizeyi açmaktan vazgeçer ve Kara Kedi'ye uzatır. "Bu kurbağa mucizesi. Bunu iyilik için kullan ve işin bitince bana geri ver."
Bu sırada Jessica arkadan geliyordu ve; "Hayır! hayır!"
Gök Perisi sinsice ona gülümsedi ve Kara Kedi mucizeyi aldı. Bu sırada koyu yeşil ışıklar ortaya çıktı ve minik bir kwami(yapılışını unuttum) ortaya çıktı. "Aaayy! Selammm! Ben Frogg. Sana nasıl yardımcı olabilirim."
"Eee-"
Bu sırada Gök Perisi araya girmişti. "Dönüştür onu!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
☁️ C o N t R o L 🦚 (#adrinette & #féllie)
FanfictionHadi ya, her şey böyle olsaydı? Sarı Kafa ve Minik boylu kız'ın aşkı☁️🦚 Mlb hikayesidir. #féllie #adrienette Eleştirmeden önce, her şeyin kurgu olduğunu unutmayın. Bir kaç benzerlik dışında hepsini ben buldum. Sadece bazı isimleri yardım alarak b...