2

67 8 17
                                    

Chan'ın yine uyanık olduğu bir geceydi. Gerçi, ne zaman mışıl mışıl uyumuştu ki? Ben söyleyeyim. Hiçbir zaman.

Saat onun için gecenin, diğerleri için de sabahın 3'üydü.

Elindeki içkisinin son yudumunu alıp, tekrar doldurdu uyuşuk bir şekilde. Hareket edecek gücü yoktu sanki. Öyle hissediyordu. Şartlar onu çok yormuştu.

(Balkonu da bu şekilde düşünün, ama daha koyu temalı ve Minho'nun balkonu da aynı şekilde yan daire

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(Balkonu da bu şekilde düşünün, ama daha koyu temalı ve Minho'nun balkonu da aynı şekilde yan daire. Ve evet evleri lüks)

Balkonundaki koltuğa rahatça yayılmış, altına giydiği kısa şortla ve üstünün çıplak olması içini açıyordu. Düşünceli olduğu zamanlar üzerinde baskı olmamasına dikkat ederdi. Her anlamda. Ruhunun en şeffaf haliyle bedenine yansımasını severdi.

Bu yüzden insanlar onu kalpsiz ve yüzsüz olarak adlandırırdı. Aslında öyle değildi. Kişiye göre değişen duyguları bipolar olduğunu da düşündürtürdü.

Ön yargı... hepsi ön yargıydı işte.

"Vay vaay. Gece kuşu... Ne derdin var?"

Chan onu umursamadı bile. Elindeki içkiyi döndürüyordu sadece. Gözü dalgın ve boş bir şekilde manzarayı izliyordu.

"Alooo sana diyorum!"

Chan gözünü bile kırpmıyordu ve bu Minho'yu sinir etmeye başlamıştı.

Yavaş ve kendine güvenen adımlarla balkon köşesine gelip üstsüz adama daha yakından bakmıştı. İşte vücudunun bu kadar iyi olmasını beklemyordu. Gerçi, geçen gün tişörtünden belli oluyordu ama bu saçma düşünceleri başını sallayarak yok etmişti.

"Noldu? Eve kız atamadın?"

Kaşınıyordu ve o bunun farkında değildi.

Pis sırıtışı ile oturan bedeni izliyordu. Chan elindeki bardağı döndürmeyi burakıp sıkıcı kavramıştı avucunda. Çene kasları belirginleşmiş, bakışları anlamsızlığını yitirerek keskinliğe bırakmıştı.

Minho'nun bunlara bir bir şahit olması gerilmesine sebep olurken bunu belli etmedi. O asla duruşundan ödün vermezdi.

"O sikik çeneni kapat yoksa yüzünde çeneye dair bir şey bulamazsın"

Derinden gelen kalın ses ile Minho şaşırmıştı. Ama yine kendinen ödün vermeyerek devam etti.

"Sakin ol şampiyon. Burası bir ring değil ve biz de süper lig'de falan değiliz"

Chan'ın sinirden kalp atışları ve nefes alış verişi hızlanmıştı. Minho karşısındaki titreyen bedene şaşkınlıkla bakıyordu ve korkmadan de edemiyordu. Ya onu öldürürse? Saçmalama Minho.

Chan'ın avucunda patlattığı bardakla irkilerek bir adım geriye gitti. Ama bu sefer üzerine -balkon köşesine- hızla yürüyen bu psikopattı.

"SANA, O SİKİK ÇENENİ, KAPAT DEDİM!"

Arada duraksayarak kurduğu bu cümle midesinin kasılmasına sebep olmuştu. Ne oluyordu şuan? Neden bu kadar sinirlendi? Minho'nun kafasında artık daha fazla soru dönüyordu.

Sinirden beliren damarları ve kanayan avucu.. Kızarmış gözleri ve yine kanayan burnu...

Minho çekingence parmağı ile burnunu gösteriyordu ama Chan pek sakin görünmüyordu.

"B-burnun kanıy-"

"BANA BİR DAHA ŞAMPİYON MUAMELESİ YAPMAYA SAKIN KALKMA!"

Ve demirlerden Minho'ya doğru uzanmış keskin bakışlarıyla, alçalttığı titrek ama bir o kadar da tehlikeli sesiyle konuşmuştu.

"O zaman süper lig neymiş görürsün Minho ve sana bunun garantisini veririm ki, o ringe ölünü bile gömerim"

Geriye çekilmeden gözlerinin en derinlerine bakarak, kanayan burnunu kanlı elinin tersiyle silip, bu sefer o pis sırıtışı Chan vermişti.

Minho o an ismini nereden bildiğini bile düşünememişti.

Geriye dönerek eve giren ve balkon kapısını sertçe kapatan bedene şaşkınca bakıyordu sadece. Orada mal gibi kaldığını hissediyordu birde.

Ve ona göre o, gerçek bir katildi.

YOUTIFUL ☆ MinChanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin