BÖLÜM 3 (Deniz'den)
Ders bittiğinde herkes arkadaşlarıyla dışarı çıkmıştı. Sınıfta yapayalnızdım. Yalnızlığı oldum olası sevmezdim. Eski okulumda bayağı arkadaşım vardı. Her okul çıkışı mutlaka bir şeyler yapardık. Zaten 'onunla' da arkadaşlarımız ortak olduğu için yanından pek ayrıldığım söylenemezdi. Ama Kaan'la birlikte onlar da gitmişti. Daha doğrusu ben görüşmek istememiştim. Onların bana hüzünlü bakmalarını istemiyordum. Şimdi de hiçbiriyle ne görüşüyor, ne konuşuyordum. Çünkü biliyordum ki beni böyle görseler bana acırlardı. Kaan ile konuşup aramızı düzeltmeye çalışırlardı. Ama ben bunu kesinlikle istemiyordum. Kaan beni bıraktıysa eğer onu tekrar kazanmaya çalışamazdım. Hayır, gurur yapmıyordum. Sadece... Eğer benden ayrıldıysa, bunu bana söylemese bile bir sebebi vardı. Belki de başka birine aşıktı. Kim bilir?
Başka birini sevme düşüncesi kalbimi fena halde sıkıştırsa da yapabileceğim bir şey yoktu. Tek dileğim; Eğer başka birini seviyorsa, o kızın da onu sevmesiydi. Çünkü ben haftalardır onun beni sevmediğini düşünüp kahroluyordum. Bu acıyı biliyordum ve onun da çekmesine dayanamazdım. Ben onun üzgün olmasına dayanamazdım. O hep mutlu olsun, yeterdi. Ben üzülürdüm.
Birden kapının açılmasıyla yerimden sıçradım. Kafamı kapıya çevirdiğimde biraz uzun boylu, kahverengi saçlı, gözleri ela olan bir çocukla karşılaştım.
-Emir'den-
Gözlerimi sınıfta gezdirirken bir çift mavi göz ile karşılaştım. Bu mavi gözleri daha önce gördüğümü hatırlamıyordum. Gözleri tıpkı durgun bir denizi andırıyordu. Ona doğru birkaç adım atarak ''Mert'i gördün mü?'' diye sordum. İlk önce biraz duraksadı. Ardından ''Okula yeni geldim. Kimseyi tanımıyorum henüz.'' Diyerek soruma cevap verdi. Teşekkür ederek sınıftan çıktım. Nedense o mavi gözler bir farklı bakıyordu. Sanki hüzünlüydü. Düşüncelerime son vererek Mert'i bulmak için bahçeye çıktım.
Gözlerimle bahçeyi tararken köşedeki bankta yalnız oturan Mert'i gördüm. Hızlı adımlarla yanına ulaştım. Yanına oturup onun sessizliğine eşlik ederken aklıma o mavi gözler geldi.
Farklıydı. Gözlerinde saklı bir hüzün vardı. O hüznü gizlemeye çalıştığı belliydi. Ama pek başarılı olduğu söylenemezdi. Ya da o saklamayı başarıyordu fakat o hüzün bana fazlasıyla tanıdık geldiği için ben görebiliyordum. Benim gibi onun da kalbinden birileri gitmiş olmalıydı. Büyük ihtimalle o da bu hayatta tek başınaydı.
Yanımda hala sessizliğini koruyarak oturan Mert'e dönerek ''Sınıfınıza yeni bir kız gelmiş,''dedim. Dediğim an pişman olmuştum. Büyük ihtimalle Mert yanlış anlayacaktı.
''Deniz'den mi bahsediyorsun?'' diye sordu. Demek adı Deniz'di. Güzel bir ismi vardı. Gözleri de adeta masmavi bir denizi anımsatıyordu. Bu isim ona yakışıyordu.
''Demek adı Deniz...'' diye mırıldandım. Mert yavaşça bana doğru döndü. ''Neden sordun?'' deyince duraksadım. Sahi ben neden sormuştum?
''Öylesine... Sınıfa girdiğimde yalnız başına oturuyordu,'' dedim. Mert kafasını yavaşça, söylediklerimi onaylarcasına salladı.
''Derste de öyleydi. Hoca serbest bıraktığında bile kimseyle konuşmadı. Sessiz birine benziyor.''
''Evet ama bir derdi var gibi geldi bana.''
Mert bana dönerek ''Sen neden bu kadar ilgilendin bu kızla?'' diye sordu. Sesinde garip bir tını vardı.
Omuz silkerek cevapladım. ''Hiç... Merak ettim,'' dedim. Aslında sadece gözlerindeki hüzünden etkilenmiştim.
Banktan kalkarak Mert'e döndüm. Bakışlarını bana çevirdi hemen. ''Ben sınıfa gideyim. Hoca gelir birazdan,'' diyerek onun şüpheli bakışlarına aldırmadan okul binasına doğru yürüdüm.
Sınıfa ulaştığımda aklımda hala Deniz vardı. Ondan hoşlanmıyordum. Yalnızca onun da benim gibi olduğunu, birinin kalbini kırdığını ya da biri tarafından kırıldığını düşünüyordum. Çünkü o bakışları bir zamanlar Işık'ın gözlerinde de görmüştüm. Onu kırmıştım. Deniz de kırılmıştı biri tarafından. Bunu görebiliyordum.
Düşüncelerimin beni daha fazla ele geçirmesine izin vermeyerek, geldiğini fark etmediğim hocanın anlattıklarına kulak vermeye çalıştım.
-Deniz'den-
Sınıf yavaş yavaş dolmaya başlamıştı. Tenefüs bittiğine göre hoca birazdan gelirdi. Benimse aklım hala deminki çocuktaydı. Gözlerime değen gözleri çok derin bakıyordu. Derinden kastım, sanki bir şeyler çözmeye çalışır gibi dikkatli bakmasıydı. Yoksa anlam içeren bir bakışı yoktu. Ama aklımdan da çıkaramamıştım. Acaba adı neydi? Hangi sınıftaydı?
''Mert'' demişti. Demek ki arkadaşıydı. Peki Mert kimdi? Bu sınıftaydı ama hiç kimsenin adını bilmiyordum ki! Yanımda oturan kumral kız gelince ona sorabilirdim. Mert'ten de o çocuk hakkında bir şeyler öğrenebilirdim belki.
Düşüncelerim kaşlarımı çatmama sebep oldu. Ne diyordum ben böyle? Sinirle kafamı iki yana salladım. Bunları düşünmem bile Kaan'a olan sevgime ihanetti! O an kendimden iğrendim. Ayrıldık diye ona olan aşkım bitmemişti ki! Bunları nasıl düşünebilirdim? Ben asla böyle düşüncelere sahip olacak bir kız değildim. Hatta eskiden bir erkeğe gülümsemezdim bile. Ona, sevgime ihanet olacağını düşünerek... Şimdi ise resmen bir erkekle tanışma isteği duymuştum. Çok saçma! Sanki bir şey mi değişti de böyle oldum? Ben hala aynı bendim. Hiç değişmemiştim ki... Sadece artık onunla birlikte değildik. O, artık benim değildi. Ben de onun değildim. Ama kalbim hala onundu. Daima ona ait olacaktı. Oraya ondan başkası dokunamazdı. İzin vermezdim! Bu nedenle o çocuğu bir an önce zihnimden silmeliydim. Bir daha asla öyle saçma düşüncelere dalıp da aşkıma ihanet etmeyecektim. Bunun için kendime söz verdim.
Gelecek bize neler getirecek, bilmiyordum. Tek umudum bu sözümü tutabilmekti...
NOT: BÖLÜM KISAYDI, EVET. YENİ BAŞLADIĞIMIZ İÇİN BÖLÜMLERİ HIZLI YAZMAYA ÇALIŞIYORUZ. BİR DE ŞU İLHAM DENİLEN ŞEY VAR... CİDDEN BİR ANDA BİR ŞEY GELİYOR HEMEN YAZIYORUZ AMA BAZEN BİR CÜMLEYİ BİLE KURAMIYORUZ. HATTA RUH ÇAĞIRIR GİBİ İLHAM PERİLERİNİ ÇAĞIRDIK, YİNE DE GELMEDİ. :D 4. BÖLÜMÜ YAZMAYA BAŞLADIK. EN KISA ZAMANDA YAYIMLAMAYA ÇALIŞACAĞIZ:) BİR DE... EĞER HATALARIMIZI SÖYLERSENİZ ÇOK İYİ OLUR. İYİ YA DA KÖTÜ, HER TÜRLÜ YORUMA AÇIĞIZ.
TEŞEKKÜRLER^^
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DURGUN DENİZ #Wattys2015
ChickLit-DENİZ- Korkuyordum… Onun da ‘O’ gibi olmasından, beni terk etmesinden. Bir kez daha sevdiğim tarafından vurulmaktan… Korkuyordum. -EMİR- Korkuyordum… Beni de ‘O’ gibi sanmasından, benden gitmesinden. Bir kez daha sevdiğimi kaybetmekten… Korkuyordu...