Okulun bankında ellerim kucağımda öylesine otururken kafam eğikti. Derslere girmemiştim canım istememişti ve bunun yanında içeriye çağırılmayı bekliyordum işte. Kınama cezası vereceklerdi büyük ihtimalle. Yani umarım.
Aileme söylememiştim kavga ettiğimi çünkü umursamazlardı pek. Küçüklüğümden beri okul ya da eğitim hayatım onlar için pek bir şey teşkil etmediğinden olsa gerek bir kere bile toplantılarıma geldiklerini hatırlamazdım. Sadece en iyi okullara gönderirlerdi işte.
Görmüşlerdi yüzümü. Bir şey yok ufak bir kavga ama gelirsen gel yarın demiştim ikisine de. İkisi de farklı zamanlarda aynı cümleyi kurmuşlardı. Ufak bir şeyse gelmeye gerek yok uzak dur kavgalardan. Hem işim var yarın.
İşleri benden daha önemli olabiliyordu ki ben bunu dert etmeyi bırakıp yalnızlığımı kabulleneli çok uzun zaman olmuştu zaten. Yine kendimin velisi olarak kendi başıma halletmeye çalışacaktım bir şeyleri.
Dokuzuncu sınıfta başıma bela olan Doyun... Aslında şimdi onun sayesinde bu kadar güçlüydüm belki de bilmiyorum ama hayatı bana zehir etmişti işte bir dönem ve sebebi de yoktu. Bense daha fazla dayanamamış ve tüm varım yoğumla ona saldırmıştı. Deli gibi ağlamıştı ve bunu hatırlamak hala bana keyif verirdi. O zamandan beri bana bulaşmazdı ki bulaşsa bile çekinerek yapardı bunu.
Dün ise... Gay olduğumu düşünerek bundan utanıp büzüleceğimi düşünmüş olacak ki fiziksel bir şekilde itip durmuştu beni. Siklemezdim. Gerçekten siklemezdim. Ne Taehyung'a köpek mi olduğun dediğini umursardım ne de gay misin dediğini ki yine umursamadan gidecektim çünkü zaten sinirliydim, büyüsün istemezdim. Taehyung tavırları ve aptal sözleriyle beni germişti ki özel mesajımı sınıfın duyması da canımı sıkmıştı ama gidecektim işte umursamayıp birkaç laf sokarak.
Ta ki dün tamir edip yeniden taktığım kolyemi koparana kadar.
Taehyung'un kolyesi.
Bilmiyorum ama istemiştim işte. Ben takayım, üzerimde ondan bir şeyler olsun istemiştim. Olmasa bile yanımda hissiyatı vermişti iki günde. Dün gece mesela, gümüş kolyeyi sımsıkı tutup saatlerce ağlamıştım. Sanki o da uzaktan beni izlemişti. Rahatlatıyordu işte.
Her neyse, kolye kopunca dayanamayıp saldırmıştım ve şimdi de aptal gibi tek başıma müdürün sinirle beni çağırmasını, ailesinin bana hakaret edip ailen nerde ne terbiyesizsin demesini ve tutanak ya da kınama cezası gibi bir şey bekliyordum. Her şey hazırdı kafamda.
Sohee hakkında ise pek bir şey düşünmüyordum. Üzülmemiştim bile sadece söyleyeceklerim kolayca bitip arkadaş kaldığımız için rahatlamıştım. Belli ediyordun demişti. Ben belli etsem ne olur aptal abisinin bir bok anladığı yoktu.
"Ne yapıyorsun burada?"
Kafamı kaldırıp iki adım karşımdaki tanıdık sesin sahibi bedene baktığımda nefesimi tuttum. İyi insan lafın üzerine mi yoksa...
Taehyung. Bir eli dizlerine uzanan siyah kabanının cebindeyken diğeri dudaklarına götürdüğü sigaradaydı. Boğazlı kazağı, siyah kotu, deri kemeri ve botları. Aynı ama çok da farklı işte. Sigaraya rağmen parfümünün kokusu burnumu daha çok doldururken kucağımda yumruk olan ellerime kafamı eğdim yeniden. Kalbim hızlanmıştı.
Niye gelmişti ki şimdi yanıma? Ne ara gelmişti daha doğrusu? Titrek bir nefes verip sertçe yutkunduğumda bir an da kuruyan dudaklarımı yaladım. Sinirliydim.
"Oturuyorum."
Hala ona bakmazken kabanının cebinden çıkan büyük ve yine soğuk eli nazikçe çenemi kavrayıp kafamı kaldırdığında baş parmağı hafifçe moraran elmacık kemiğimi okşuyordu çoktan. Her an ağlayacakmışım gibi hissederken kıstığı gözleriyle içine çektiği dumanı kafasını hafif çevirerek üfledi ve geri bana döndüğünde parmağı hala dolanıyordu morlukta.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
seduce you |taekook
FanfictionJungkook hoşlandığı kızla rahatça yakınlaşabilmek ve kuralları yıkmak için kızın abisi Taehyung'u ayartmaya çalışır.