Yeniden doğmayacak güneş

501 22 10
                                    

Günlerden salı, en sevdiğim gün olabilir. Arkadaşlarımla yarın yokmuşcasına eğlendiğimiz, oyunlar oynadığımız o gün. Herşeyden uzaklaştığım o gün. Hızla yataktan kalktım. Yüzümü yıkayıp hazılandım. Bol siyah kot pantolonumun üstüne Green Day baskılı bol tshirtümü giydim. Saçımı başımı düzeltip Vanessanın sesiyle aşağı indim. Sofra hazırdı. Sadece babamla ben olmama rağmen herşeyi hazırlamıştı. Üstümü başımı, duruşumu düzeltip içeri girdim. Babam kaya gibi sert biri. Her an kızabilecek potansiyelde biri. Ondan fazlasıyla korkuyorum çünkü istediği anda beni öldürebilir. Garip bi cümle biliyorum ama kötü bi işi ve kariyeri var. Tanınan mafyalardan biri. İçeri girdiğimde korktum yine bağırabilirdi bana. Hızla yerime oturdum.

Lars: Yine evsizler gibi giyinmiş.

Kayla: Özür dilerim baba.

Elindeki gazeteyi katlayıp masanın üstüne koydu. Siktir bunu her yaptığında ya dövüyor ya da hiç olmadığı kadar çok bağırıyor. Boğazını temizleyip konuşmaya başladı.

Lars: Annenin ölüm tehlikesi varmış.

Kafamı kaldırıp ona baktım. Gözlerinin içine baktım. Korkup gözümü kaçırdım. Annemin durumunun iyi olduğunu iyiye gittiğini söylerdi hep bi anda ne oldu. Sormaya korkuyorum. Ya yine kızarsa.

Kayla: Ne n-neden?

Lars: Ona verilen ilaçların biri yan etki yapmış.

Göz göre göre annemi öldürüyorlardı demek. Başından neden söylemezler ki? Kafamı yemeğime doğru eğdim. Yemek yiyorum ama nasıl yediğimi bilmiyorum. Bi lokma ne kadar zor geçebilir boğazımdan? Hiç olmayacağı kadar zordu. Göz yaşlarımı tutmam gerekti. Ağladığımı görürse çok kızar. Duyguları belli etmek zayıflıktı ona göre ağlamamaya çalıştım. Çok sıktım kendimi. İçimi dökmem gerekti. Ağlamak bağırmak, etrafı dağıtmak istiyorum. Yapamam...

Telefon geldi, masadan kalkıp evden çıktı. O evden çıktığı an kendimi bıraktım. Annemin ölmesini istemiyorum. O olmazsa bu adam beni öldürür. Hayatımı yok eder,dayanağım kalmaz, en sevdiğim gider. Yaşlar istemsizce akıyordu. Elimle ağızımı kapattım sesimin duyulmaması için ama içimdeki çığlıkları birtek ben duydum. Masadan kalktım. Merdivenlere yöneldim. Önümü göremiyorum. Herşey bulanık. İki adım attım sonra düştüm. Canım yanıyordu ama içimdeki yangın kadar acıtmıyordu. Vanessa yanıma geldi hızla. Dizlerinin üstüne çöktü yüzümü görebilmek için. Ağlıyorum hala ağlıyorum. Çok utanıyorum onun önünde ağladığım için çok utanıyorum.

Vanessa: Kayla gel gel kızım yüzünü yıkayalım gel.

Vanessa bana kendi çocuğuymuşum gibi şevkatli davranır ama yinede ondan çekiniyorum. Beni yerden kaldırdı ve lavaboya götürdü. Yüzümü yıkadım ama suyu yüzüme her vurduğumda dahada ağlamak istiyorum. Annemin ölmesini hayal etmek bile istemiyorum. Yüzümü yıkadım. Önümü görebiliyorum. Vanessa tekrar düşmediğimden emin olmak için beni odama kadar çıkardı. Odama girdim hızla elime annemin aldığı oyuncağı aldım. Yatağıma uzandım. Kötü hissediyorum. Belki annem iyileşir kim bilir diyerek kendimi kandırıyorun sadece. Telefonum çaldı. Saat 1'e gelmişti. Normalde şuan kaykay parkındaydık onlarla. Arayan Sall'di

Sall: Kayla nerdesin sabahtan beri bekliyoruz seni.

Kayla: Sall ben bugün gelmeyeceğim.

Sall: Sesine no- sen ağladın mı, o lanet erif sana birşey mi yaptı?

Kayla: Bana birşey yapmadı sadece annem...

Sall: bekle evden ayrılma.

Kayla: Dur niy-

Benim olmayan hayatım / Tom Kaulitz / Tokio HotelHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin