Kimi zaman insanın ne kadar da aciz bir varlık olduğuna tanık olurdum. Ama bu sefer tanık olmak yerine 'yaşıyordum'. Hayatım boyunca hiç bu kadar çaresiz kalmamıştım. Başından beri bir ikilem içindeyim. Savaşmak ya da teslim olmak... Aralarında fazla bir fark yoktu aslında her türlü ben kaybedecektim fakat savaşırsam en azından denemiş olurdum. Peki kaybedeceğimi bile bile savaşmak ne kadar işe yarardı? Masadaki kutuyu ve aldığım notları incelerken aklımdaki bu düşünceler çalışmama pek de katkı sağlayamıyordu.
Belkide farklı bir bakış açısı lazımdı farkı düşünceler, farklı hisler... Doğru soruları bulmalıyım ki doğru cevaplara ulaşabileyim. Kimi zaman sorduğumuz sorunun yanlış olmasından dolayı cevabı bulmakta zorlanırız. Bu oyunda da öyle olduğunu düşünüyordum. Düşüncemin doğrulunu öğrenmek için tek yol denemekti. Kaybedecek bir şeyim yoktu nasıl olsa, bende denemeye karar verdim.
Düşüncelerimi düzenlemek için her zaman notaların o eşsiz sihrine başvururum. Notalar söylenmeyen kelimeleri, hisleri ve duyguları dile getirirdi. Doğrusunu söylemek gerekirse uykudan bile daha huzurlu bir kaçış yoluydu; düşüncelerden, hislerden, insanlardan ve dünyadan. Gitarım yine bana yoldaşlık etmek için yanımdaydı. Ve içimdeki karmaşayı döktüm notalara, onlara anlattım derdimi onlar da ilgiyle dinlediler beni.
Yaklaşık iki saat sonra -belkide daha fazla sürmüştü bilemiyorum- ruhumun dinlenebildiğini fark ettim. Demek ki bende sıradan bir insan gibi dinlenebiliyormuşum. Bu sefer ben ağlamıyordum fakat ruhumun ağladığını hissedebiliyordum. Kendimden bile gizlenerek ağlıyordum. Bu hayatta kendi kendimin bile dostu olamamıştım. Belki bu kutu bunu değiiitirebilirdi... İçimdeki küçük kızın daha fazla yalnız kalmasını istemiyordum. Onun benim gibi olmasını istemiyordum, onun önünde kocaman bir hayat vardı ve bunu dışlanarak ve yalnız olarak geçirmek yerine doyasıya yaşamasını istiyordum. En azından o yaşasındı.
Tek istediğim şey onun bana benzememesiydi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yazı Günlüğü
Historia CortaVarlık ile yokluk arasındaki ince çizgideyim. Burda kaderin karşıma neler çıkaracağını bilmeden savunmasızca yürüyorum. Kaderin gizelmi oyunlarının birindeydim burdan tek bir çıkış yolu vardı 'oyunun sonu'...