✵8

329 38 16
                                    

15.02.2008 Cuma

Soğuk, klasik bir şubat günü. Hava kararalı baya bir oluyor. Evdeki DVD'leri karıştırırken daha önce izlemediğim birisini bulduğum için aceleyle dışarı fırlayıp markete doğru yürümeye başlıyorum. Soğuk adeta iliklerime işliyor. Pek fazla açık market olmuyor bu saatlerde. O yüzden birkaç dakika daha yürüyüp evime daha uzak olan bir markete giriyorum.

Birkaç dakikayı da markette öldürdükten sonra üzerimdeki montun kapüşonunu olabildiğince önüme çekmeye çalışıyorum. Kar yağmaya başlıyor. Gözlerimi hızlı hızlı kırpıp yoldan geçen arabalara dikkat ederek bir an önce eve ulaşmaya çalışıyorum. Ne kadar üşütse de kar tanelerinin üzerimde olması hoşuma gidiyor. Birkaç saniye montumda kaldıktan sonra eriyip ardında minik bir iz bırakıyorlar sadece.

Yanından geçtiğim ara sokaklardan birinden gelen gülüşmeler ve gülüşmelere karışan sessiz inlemeler dikkatimi çekiyor. Normalde olsa asla durmayacağım ve o tarafa bakmadan yoluma devam edeceğim bir olayda adımlarım sokağın başında duraksıyor.

Tanıdık bir ses konuşuyor: "Şuna bakın, solucan gibi."

Ryomen'in arkadaşlarından biri olan Mahito'nun sesini duyunca bir adım ileri atıyorum. Orada neler olduğuna dair aklımda bir şeylerin canlanması zor olmuyor.

Sonra Ryomen'in fısıltı gibi çıkan fakat tüm sokakta yankılanan sesi duyuluyor. "Üşüyor musun Satoru? Isıtmamızı ister misin?"

Tekrar bir grup sesin kahkahası birbirine karışıyor. Daha fazla durmayarak sokağa giriyorum ve soluğu loş ışıkta belli belirsiz görünen bedenlerin yanında alıyorum.

Dikkatini ilk çektiğim ve tanımadığım biri bana dönüyor.

"Miwa?" diyor şaşkın çıkan sesiyle. Gülüşmeler ve inlemeler kesiliyor. Gözlerim hızlıca diğerlerinde geziyor ve yerde, üzerinde sadece ince bir tişörtün ve pantolonun olduğu, yüzünden kanlar akan bedende, sende duruyor. Öksürüyor, resmen kan kusuyorsun.

"Yeter bu kadar Ryomen."

Senin yanına çömelmiş bedeni aşağıdan, tehlikeli bakan gözlerini bana dikiyor. Alayla sırıtıyor. "Şu solucanı korumak hoşuna gidiyor herhalde." Doğrulup karşıma dikiliyor.

"Bu kadar yeter dedim, dağılın."

Parmakları nazikçe çenemde geziyor. En son kapüşonu ittirip önüme düşen birkaç tutam saçı kulağımın arkasına sıkıştırıyor ve yüzüme doğru eğiliyor.

"Böyle konuşan bir başkası olsa olacakları az çok biliyorsun, değil mi Miwa?"

Yüzümü çevirip geri adımlıyorum.

"Neyseki sen başkası değilsin." Daha geniş sırıtıp o da benden uzaklaşıyor. "Gidelim çocuklar, şimdilik yeter." Gitmeden son kez dönüp bana göz kırptığında tiksintiyle yüzümü buruşturuyorum.

Elimdeki poşetleri yerde biriken karların üstüne bırakıp yanına geliyorum. Neredeyse bayılacak gibisin. Yine de zar zor dudaklarını yalıyorsun ve almaya çalıştığın nefeslerin arasından konuşuyorsun. "Bana bakma."

Söylediğin ilk şeyin bu olması garip geliyor. Senden iğrenmemden korkuyorsun açıkça. Dediklerini umursamadan elim kanlı yüzüne gidiyor. Seninkine nispeten sıcak olan elimin tersini alnına bastırıyorum.

"Donacaksın. Doğrul biraz."

Vücudundaki morluklardan dokunacak yer kalmadığından mecburen omuzlarından tutup yaslandığın duvardan ayırıyorum seni.

SKY ✵ G. SATORU  [✓]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin