Kuleye girdiklerinde Ralof yerde yatan arkadaşını gördü ve "Gunjar!" Diye bağırıp yanına gitti. Nabzını kontrol ettikten sonra onun için yapabilecekleri hiçbir şey olmadığını anladı.
"Başaramamış... Üstündeki ekipmanları al. İhtiyacın olacak"
Ralof Angrboda'ya soğukkanlılıkla söylemişti bunları ama her an dizlerinin üstüne çöküp ağlayabilirdi. Yaşadıkları çok ağırdı.
Angrboda yavaşça yaklaştı yerde cansız yatan Gunjar'a. Cebindeki ufak ama keskin hançeri ve elindeki kılıcı aldı. Bunlara gerçekten ihtiyacı vardı çünkü İmparatorluk tarafından yakalanınca Cyrodiil'de geride bıraktığı sevgilisi Shnaynie'nin hediye ettiği kılıcı kaybetmişti. Bu kalbinin sızlamasına neden oldu.
Derken İmparatorluk askerlerinin sesi gelmişti. Ralof saklanmaları için işaret yaptı. Angrboda ise "Belki onlarla anlaşabiliriz" dedi sessizce.
Ralof ona 'bu imkansız' der gibi baktı. Daha sonra ise askerler bulundukları odaya gelen kapıyı açtı. Bir süre sonra ise Ralof ve Angrboda'yı fark edebilecekleri görüş alanına girdiler.
Angrboda saklandığı yerden doğruldu.
"Peşimizde ölümcül bir ejderha varken birbirimizi öldürmek bize hiçbir şey kazandırmaz. Anlaşabiliriz"
Demişti askerlere sakin bir ses tonuyla. Daha sonra karşısındakinin en başından beri Hadvar'ın yanındaki, kellesini almaya çalışan kadın olduğunu fark etti. Söylediklerine hafif pişman olmuş olabilirdi.
"Sizin gibi asilerle anlaşmaya niyetim yok!"
Sertçe bunu söyledikten sonra askerlerine saldırmaları için işaret yaptı kadın. Bir tanesi kılıcını Angrboda'ya savurdu. Ang, başarılı bir şekilde savuşturmuştu gelen saldırıyı.
Adam hızla savurduğu kılıcını denk getirememenin etkisiyle sendelerken sırtından kılıcını saplamıştı Angrboda.
Ralof ise diğer askerin basit bir hamleyle resmen kafasını uçurmuştu. Angrboda etkilenmediği söyleyemezdi.
Nihayet en sona kadın kalmıştı. Muhtemelen askerlerinin 'asileri' hemen öldüreceğini düşünmüş ve savaşa hiç karışmamıştı.
"Lütfen onu bana bırak Ralof" dedi Angrboda hafif sırıtırken.
Ralof ise "Senindir" diye yanıtladı ve bir köşeye geçti adeta gösteri izlercesine.
Angrboda elindeki kılıcı yere bıraktı. Kadın onun bu hareketine anlam verememişti ama kendi kılıcını hızla havaya kaldırıp saldırdı.
Angrboda o anda bir büyü kullandı ve önünde bir kalkan açtı. Kadının kılıcı beyaz bir ışık hüzmesi şeklinde olan bu kalkana çarptı. 'Himaye büyüsü' yapmıştı. Garip bir şekilde yaptığı büyülerin ismini biliyordu Ang.
Daha sonra Angrboda kalkanını bıraktı ve şimşekleriyle saldırdı kadına. O kadar güçlüydü ki büyüleri, komutan şokun etkisine dayanamamış ve dizlerinin üstüne çökmüştü. Zar zor nefes alıyordu. Vücudundaki akım çok fazlaydı.
Angrboda ona yaklaştı ve kafasındaki kaskı çıkardı. Saçlarından tutup gözlerinin tam içine bakarken hançeriyle bir anda boğazını kesti.
Kendisine öldürmeye can atan bu kadını yok etmişti.
"Etkileyici" dedi Ralof imalı bir şekilde.
Angrboda ona gülümseyerek baktı.
"Bir büyücünün karşısında kılıçların ve kalkanların hiçbir şansı olmaz"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Lady Of Skyrim
FanficTüm Kuzeyliler ejderhaları sadece efsane zannediyordu, şimdiye kadar.