Final ♥️Jisung'un gözünden...
"Ben peşinden gideyim."
Changbin ayağa kalkıp Minho'nun az önce çıktığı gibi evden çıkıp onu geri getirmeye gitmişti.
O kampa gidemezdik, kesin bir şeyler yanlış gidecekti. Devlet eğer insanları bu derece önemsiyor olsaydı en baştan bu durumun bu kadar ilerlemesine izin vermezdi. Her filmde olan şey olacaktı eminim o kamp bizi korumak için falan değildi.
Söylemeyerek doğru yapmadığımı da biliyorum, ama eğer söyleseydim tıpkı şu an yaptığı gibi dinlemeyecek ve gitmeye çalışacaktı. Gitmemize gerek yoktu.
Biz birlikte güzelce yaşayabiliyorduk, rahatça.
"Changbin geri getirir onu, merak etme." Felix beni tekrar sandalyeye oturturken dirseğimi masaya koydum ve ellerimi saçımdan geçirdim.
Şu an sırf hiçbir kanun gözetmeksizin hareket edebiliyor olmamdan kaynaklı, ona söylemediğimi düşünüyordu o kadar eminim ki buna.
Eğlenmeyi seviyor olabilirdim, kolay kolay bu gibi durumlardan etkilenmiyor da olabilirdim ama bu sefer tamamen iyiliğimizi düşünerek hareket etmiştim.
İşi sürekli şakaya vurmak, hiçbir durumda ciddi olmamam, kendi kafamda da aynı durumda olduğumu göstermezdi. Bazı şeyleri gereksiz fazla düşünüyor, fazla yorum yapıp kendi kendime polemiğe giriyordum.
Bunları saklamak içinde dışardan böyle bir maske takınmıştım.
Deli.
O gün binada şans eseri karşılaşmıştık ve bir şekilde yolun geri kalanında da birlikte olmaya devam etmiştik. Normal bir şekilde değildi üstelik ve ben her ne kadar başına buyruk hareket edip sinir etsek dahi Minho'ya alışmıştım ve benden gitmesini istemiyordum.
Gerçi henüz koynuma alamadım ama olsun, alırım bir gün.
Fazla küfür ediyordu, ama küfür ederken çok tatlı oluyordu. Çabuk sinirleniyor, ama çok havalı oluyordu. Fakat en komiği, bu kadar çok sert durup hayata karşı bu kadar nefretle dolmasına rağmen ölmek istemiyordu.
Ölmekten deli gibi korkuyordu, bunu çok net görmüştüm.
Bir süredir gözlerimiz ceset görmeye alışmış bile olsa, her defasında yüzünde ve gözlerinde o korkuyu görebiliyordum. Onlardan biri olmaya öylesine korkuyordu ki.
Bende ölmemesi için elimden geleni yapıyordum.
Manyak, psikolojisi bozuk bir deli gibi görünsem dahi benimde sınırlarım ve korkularım vardı.
Minho için adam öldürmüştüm.
O gün arabada Minho'nun bağırışına uyanıp, ona silah çeken bir adam görünce elim ayağıma dolamıştı. Arabadan çıkıp o hızla nasıl etrafa baktım bagajı açıp içindeki ok ve yayı kullanıp o adamı vurdum bilmiyorum.
Ellerim titrememişti bile, vururken tereddüt dahi etmemiştim çünkü eğer vurmasaydım kurşunlardan biri Minho'ya girecekti.
Ama sonrasında adamın kafasına attığım ok ve köprüden düştüğünü görmek benim için çok büyük bir panik anıydı. Minho çantasını almaya çalışırken köprüden düşmese belki atlatamazdım.
Ona yardım etmek için gidip demirlere yaslanırken bile panikten ellerim titriyordu. Görmesine izin vermeden elinden tutup onu yukarı çekmiştim.
Hiçbir şey benim için kolay değildi. Sadece dünyanın bir gün böyle bir duruma düşeceğinden o kadar emindim ki, ayak uydurmakta zorlanmamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
make some noise •minsung
Fanfiction"Salak gibi ordan düşüp ölmeyi mi bekliyorsun gerçekten??" Siktiğimin hayatında tek bir şey bile düzgün gitmiyordu ve şimdi iyice boka batmıştık. "Eğer bana bir yanlış yaparsan, seni o manyakların akşam yemeği yaparım Han Jisung.!" Karşımda bana...