1 | the purest worker

52 6 20
                                    

1 ay önce

gözlerimi açıp kafamı kaldırdığımda depo tarzı bir yerdeydim.anlamdıramıyordum,iş çıkışı evime doğru yürürken burnumda keskin kokulu bir şey hissetmiştim.sonrası karanlık bir çuval.hiçbir suçum yoktu,zararım yoktu.
neden buradaydım ki?

ben dalmış bir şekilde bunları düşünürken
kapı sertçe açıldı.içeri 3 adam girdi,ikisi arkada biri ise önde.öndeki adam bana bakıp yanındakilere bir şeyler fısıldıyordu.çatıl kaşlarımla onları duymaya çalışsamda başarılı olamadım.öndeki,daha sert görünen adam bana biraz daha yaklaşarak konuştu.

"amma uykucu çıktın sende.en az 1 gündür uyanmanı bekliyoruz!" diye sitem etti.bir dakika,ben tam tamına 24 saattir burada mıyım?

"neden beni buraya getirdiniz.ne yaptım ben?"
dedim sitemini görmezden gelerek.dudağı sağa doğru kıvrıldı.ardından hizama gelicek şekilde eğildi.

"aslında işimiz tam olarak senle değil,o bücür patronunla.neredeyse bütün mal varlığımı sömürdü.istediğim tek şey onunda canının yanması!intikam,ne güzel bir kelime." dedi.
cümlelerini sıralarken gözlerinden az kalsın ateş çıkacaktı.fazla sinirliydi 'bücür patron'uma?

"iyide ben işinize yaramam ki.param yok pulum yok." ifadesini bozmadan bana baktı.
arkadakiler burnundan gülerken o da hafifçe sırıttı.

"seni seçtik çünkü çalışanların arasındaki en saf çalışan senmişsin.fazlasıyla da sadıkmışsın galiba o küçük patronuna." dümdüz bir şekilde ona baktım.beklemiyordu,
yüzündeki afallama ifadesini görmüştüm.
bir şey söylemeyeceğimi anlayınca devam etti.

"senden kabul etmeni istiyorum.yani yapmanı emderiyorum.onun odasına gizlice girecek,
önemli dosyalarını ve belgelerini alacak,
yerlerine úyú$₺úrúcú koyacaksın.sonrada
polisi arayacaksın.yapmak zorundasın.yoksa
köpek kulubeni,sen ev diyorsun galiba.köpek kulubeni içindekilerle beraber yakar kül ederim.o biricik babaannenlede artık cennette mi yoksa cehennemde mi görüşürsün orası sana kalmış" diyerek ayağa kalktı.

söylediği son sözler o kadar ağrıma gitmişti ki anlatamam.boğazına yapışmak istedim.ama yaparsan her şeyin sonu gelebilirdi.göze alamazdım asla, almadım da.kabul etmek zorunda kaldım.beni odadan çıkarttılar.
hizmetçiler sanki milyarder bir iş adamıymışım gibi ilgilendiler benimle.evime
gitmedim 3 hafta boyunca.babaanneme bakmalarını rica ettim.onlarda bunu kabul ettiler.

;;;

günümüz

sonunda o gün gelmişti.dedikleri gibi en sadık
çalışanı olarak ona çok büyük bir kazık atacaktım.ne diye boyun eydiysem mafyacıklara!sanki wattpad'teymişiz gibi bodruma kilitmeler,mafyaların beni kaçırması.
hey,bu durumda ben mi watty kızı oluyorum?

her neyse,konumuz bu değil.biraz sonra içeri gireceğim.ben yürürken arkamdanda birkaç adam geliyodu.korkunç bir olay,ben nasıl buraya düştüm!

sonunda şirkete ulaştığımda güvenlik beni gördüğü için şaşırmış olmalıydı ki kulubesinden dışarı çıktı.

"ooo Jay Bey,sizi buaralarda görürmüydük.
bu saatte neden geldiniz?" gülümseyerek sorduğu soruya bende gülümseyerek karşılık verdim.

"uyku tutmadı,dedim erkenden gideyimde çalışayım.belki ek maaş verir patron." dediğimde kafa sallamıştı.

"içeride birileri var mı?" neden böyle bir soru sorduğuma anlam verememişti ama üstelemedi.

"hayır yok.fazla erkencisin kimseyi bulamazsın buaralarda.bir tek ben işte!" haklı bir şekilde
sitem ettiğinde kafa sallayıp içeri girmiştim.
çok oyalandım zaten.

Jungwon Bey'in odasının yanındaydı bana
ayrılan alan.camından birkaç kere beni izlerken yakalamıştım.neden izlediğini anlamdıramıyordum fakat her bana bakışında
kalbim tekliyordu sanki.fazla heyecanlanıyordum.tamam,yakışıklı ve zekiydi.ondan hoşlandığımı inkar edemem.
kimse edemez.

gerginlikle son iki merdivenide tırmanıktan sonra ceketimin cebindeki paketlere baktım.
bu çok ağır olucaktı.yapmayı hiç istemiyordum.sadece dosyaları alıp çıksam olmaz mıydı?

son anda aklıma gelen fikirle sırıttım.evet onlar zeki olabilirdi,ama bende zekiydim. yinede polisi arayacaktım.paketleride en nefret
ettiğim çalışanın masasına koyacaktım.onun başına patlayacaktı.ne kadar zekiyim,iqum kaç acaba?

yine gevelemeye başladım.iç sesim susmuyor ki!masama ulaşmış gergin bir şekilde bilgisayarımla ilgileniyordum.dosyaları Jungwon Bey öğlen yemeğine çıkınca alacaktım.şu an alırsam belgelerini bulamazdı ve yaygara çıkartırdı.bu yüzden aldığım an polisi arayacaktım.daha çekmecesini açamadan baskın yiyecekti.

üzgünce somurttum.yaptığım doğru değildi.
bunun farkındaydım ama babaannemi riske
atamazdım.

sonunda şirket dolmaya başladı.ancak zaman
geçmiyordu.aşırı bunalmıştım ve boncuk boncuk terliyordum.

"ah,ne yapacağım ben!" kendi kendime konuşmayada başladım.çok iyi oldu bu.hatta mükemmel oldu.

"ne düşünüyorsun yine Jay?" duyduğum sesle
irkilirken önümdeki Jungwon Bey'e baktım.

"şey,biraz kafam doluda.o yüzden şey ettim"
sert görünmeyen gülümsemesini sunduğunda
kalbimin hızlandığımı farkettim.

"anladım.kendini toparlamaya çalış.erken geldiğini söyledi güvenlik.sorun nedir?"
ulan ne boşboğaz adamdı bu!ağzında bakla
ıslanmıyo.

"uyku tutmadı Jungwon Bey.sıkıldım,dedim
erkenden geleyim." kafa salladı ve elini omzuma koydu.

"bugün biraz daha erken çıkabilirsin o zaman.
iyi uyumaya çalış.hadi kolay gelsin!" diyerek
masamın yanından ayrıldı.bu çocuk nasıl bu kadar nazik ve sevecen olabiliyordu ki!

;;;

öğle yemeği saati gelmişti.ben iyice gerilirken
neredeyse bütün çalışanlar çıkmıştı şirketten.
bende yavaşça yerimden kalktım.Jungwon Bey'in odasının önüne geldim.ayakkabımı bağlamak için eğildim.bu kattaki herkes çıktı,
tektim artık.yavaşça kapıyı açtım.söyledikleri
çekmeceyi açtım.içindeki tüm belgeleri ve dosyaları aldım.yerlerine sahteleri koydum.
tam kontrol ederken arkamdan bir ses duydum.

"burada ne haltlar karıştırıyorsun Jay?"

,,,

-691 kelime-

istek üzerine yazdım umarım güzel olmuşturr.
okunmazsa çok üzülürüm☹️☹️

her neyse oy vermeyi unutmayınn💋

not be informed of,,Where stories live. Discover now