2 | i swear i've been faithful to u

29 5 9
                                    

"burada ne haltlar karıştırıyorsun Jay?"

olduğun yerde çivilenmiştim.bu Jungwon'du.
yani Jungwon Bey.hızlıca arkama döndüm.
dosyaları ve belgeleri çoktan ceketimin iç
cebine sıkıştırmıştım.

"hiçbir şey yapmıyorum." tek kaşını havaya kaldırdı,biraz daha yaklaştı.

"benim odamda ne yapıyorsun?" evet,günün
sorusu geldi.ne diyeceğim ben?

"geziyodum"

"geziyodun?" iyice içine şüphe düşürdüm galiba.

"sadece zenginlerin nasıl bir hayat yaşadığını
merak etmiştim" rolümü gerçekçi kılabilmek
için kafamı eğdim.parmaklarımla oynamaya
başladım.

fakat numaramı yemiş gibi durmuyordu. sadece kafa salladı ve biraz daha yaklaştı.elini
ceketime uzattı,tamda dosya ve belgelerin
olduğu sağ tarafı açtı.cebimde ne varsa çıkardı.
masanın üstüne koydu.sorgulayıcı bakışlarını
tekrardan bana doğrulttu.

"zenginlerin hayatını,onların dosyalarını çalarak mı öğreniyorsun?" verecek bir cevabım
yoktu.ama belki gerçekler söylersem kovmazdı
beni.

"Jungwon Bey...nasıl desem.yaklaşık 1 ay önce
sokakta bayıltılıp kaçırıldım.benden size zarar
vermemi istiyolardı.dediklerine göre onların
neredeyse bütün mal varlığını almışsınız.
benden sizin dosyalarınızı almamı ve yerine
şu paketleri koymamı söylediler" ceketimden
çıkan 5 ufak poşeti gösterdim.hiçbir şey söylemeyince devam ettim.

"bana bunu zorla yaptırdılar.benim suçum yoktu.lütfen kovmayın beni" sonuna doğru
yalvarmaya giden bağırışlarımı bitirdiğinde tekrar kafa salladı.

"sessiz ol Jay.seni affetmem için bir şeyler
yapman gerekiyor,değil mi?" dedi.
bir şeylerden kastı neydi anlamadım.ancak
affetmesi için isteğini kabul etmeliydim.

"tabii,yaparım" dedim çekingen bir tavırla.
yarım ağız sırıttı.

"sana ilgi duyduğumdan haberin var mı
Jongseong?" diyerek yüzüme yaklaştı.
ben şok olmuş bir şekilde ona bakıyordum.
Jongseong mu demişti?

"neden öyle bakıyorsun?" burnundan güldü
ve uzaklaştı.

"Jongseong,beni iyi dinle.normalde olsa
bir saniye beklemeden sürükleyerek
çıkarmıştım seni şirketten.ama bulunduğum
durum normal değil.sana faziasıyla ilgi
duyuyorum.ister hoşlantı de,ister sevgi.ancak
sana karşı boş olmadığımı bil lütfen.ayrıca
bana bakışlarınında farkındayım.için gidiyormuş gibi bakıyosun." son cümlesini
gülerek söyledi.onun etkisine kapılıp bende
güldüm.elini yanağıma koyup okşadı.

"umarım beni anlarsın.kararını ver,süren yok.
ama hızlı olursan sevinirim" yanağımı okşamayı bırakıp masasına oturdu.

"gitmeyecek misiniz?" ister beni sevsin,isterde
aşık olsun şu aptal şirkette samimiyet kurmamın imkanı yoktu.yani anlayacağınız
'siz'lere devam..

"hayır,gitmeyeceğim.ne o,başka şeylerede mi
ihtiyacın var?" utançla kızardığımda kıkırdadı.

"sadece şaka yapıyorum,alınma.ve eğer utanmayacaksan," merakla ona baktım. cümlesinin devamı bekliyordum

"seni seviyorum" hiç beklemiyordum. gerçekten hiç beklemiyordum.

"karşılık vermene gerek yok.çıkabilirsin" dedi
sırıtarak.ben şaşırmış yüz ifademle odasından
ayrıldım.nasıl,ne zaman,ne ara,niye?
bu çocuk neden benden hoşlanıyordu?

her neyse,bunları boş vericem.asıl yapmam
gereken mafya bozuntularından kurtulmak.
ne demeliyim ki onlara.

şirketten çıktığım anda yanıma ulaştı peşimde
dolaşan adamlar.

"eee aldın mı?" diye sordu uzun boylu olan.

"hayır alamadım" dedim dürüstçe.

"nasıl alamadın.bunun için görevlendirilmedin
mi sen?" diğeri konuşurken ateş püskürüyordu.

"alamadım çünkü Jungwon Bey dışarı çıkmadı.
çıkmadığı için alamadım.aslında tam çıkıyodu,
telefon çaldı geri yerine oturdu.anlayacağınız
plan işe yaramadı."

"e yarın deneriz" bunlar mı çok zeki ben mi salağım?

"dosyaları aldı ceketine koydu.götürecek
galiba" uzun olan inanmış gibi gözükmüyordu
ancak yanındaki onu ikna etmeyi başarmıştı.

"ulan yalan söyleyecek hali yok.öldürürler
tek kurşunla zaten" dedi arkadaşının omzuna
hafifçe yumruk atarken.

"iyi bakalım.yakında çıkar kokusu.hadi gidelim" bana bakarak konuştuğunda
konuşmak için ağzımı araladım.

"iyide Jungwon Bey bırakmadı ki.çalışmak
zorundayım.ona da izin verirsiniz artık."

ikili birbirlerine baktıktan sonra kafa sallayıp
yanımdan ayrıldılar.şükürler olsun gittiler.
fazla korkunç gözüküyolar,gerici.

;;;

çalıştığım kata geri çıktığımda Jungwon'a
bakmıştım.beni görmemişti,önündeki kağıtlara bakıyodu.bir yandan da sırıtıyodu.
yoksa hâlâ deminki utanmamı mı düşünüyordu?eğer öyleyse şu an daha çok utandım.aşırı rezil bir olay...

kapısını tıklatıp içeri girdim.kafasını kaldırıp
bana baktı ve eliyle önündekini sandalyelerden
birini gösterdi.oturduktan sonra konuşmaya
başladım.

"bu beni kaçıran mafya bozuntuları peşimi
bırakmıyo.napcam ben?" dedim.önce kahkaha
attı.büyük ihtimalle mafya bozuntuları demem
komik gelmişti.ama inanın bana yaşayınca
hiçte komik gelmiyo.

"hallederim ben onu ya.sıkıntı etme" dedikten
sonra yine gülmeye başladı.bir ara boğulacağını sandım yani o kadar. susmayacağını anladığımda seslenmeye karar
verdim.

"Jungwon?Jungwon Bey?"

sanki duymamış gibi gülmeye devam etti.
arada bir şey söylediğini farkettim ve dikkat
kesildim.

"J-J-Jungwon B-Bey m-mi-QKWJWLDNL"*

iyice utanmaya başladım ben.en iyisi kalkıp
gideyim.yoksa utancımdan ağlayacağım.ayağa
kalktım ve hâlâ gülen Jungwon'a döndüm.

"sustuğun zaman çağırırsın konuşuruz.ben
gidiyorum." dedim ve cam kapıyı açarak çıktım.kendi masama oturup bilgisayarımı
açtım,ama beklemediğim bir şey vardı. bilgisayarın köşesinde sarı bir nokta vardı.
bu nokta bilgisayarın dinlendiğine,hatta dışarıyı bile duyabildiğine işaret ediyordu.
ben bunu nerden biliyorum,çünkü teknolojik
aletlerle fazla haşır neşirim.bunuda bir şekilde
öğrenmiştim.sarı noktayı kurmak için birinin bilgisayara izinsiz giriş yapması gerekiyordu. şaşkınlıkla aralanan ağzımı kapatıp etrafıma baktım.kim bunu yapabilirdi ki.

o anda aklıma şirkette bir köstebek olabileceği
geldi.hızla yerimden kalktım.birkaç kişi bana
dönüp baksada önemsemedim.bugün 3. kere
Jungwon'un odasına girdim.

,,,

-714 kelime-

çok hızlı gidiyooo.ama zaten 15 bölüm falan yapıcam.aktif olup her gün bölüm atmaya çalışıcamm.tiktok hesabıma da bakarsanız
sevinirim: the rain / cha_con_ne

kendnize iyi bakınn🩵🍓

not be informed of,,Where stories live. Discover now