1. Bölüm "Üvey oğlum, Jungkook."

895 132 124
                                    

Yorum sınırı: 100

"Böylesi eminim senin için daha iyi olacak Jimin. Senin kötülüğünü istemiyorum." Jimin onun dediğine gülmekle yetindi. "Sizden bir şey istediğim mi var? Sizden tek istediğim beni rahat bırakmanız!" Eli iki yanda açılmıştı sesi ise yüksekti. Annesi iç çekti. "Çocuk gibisin gerçekten." Jimin iki yana açılmış ellerini aşağı indirdi. "Ben burada doğdum ve büyüdüm. Taşınmamıza öylece tamam diyeceğimi mi düşündün? Hem biz buna" Annesine doğru bi adım attı. "Çocukluk demiyoruz. Duygu diyoruz. Sizin gibi duygusuz değilim en azından." Annesi yutkunduğunda son kez onun yüzüne bakıp "Gerçekten boşversene." Demekle yetindi ve odasına gitti.

Yastığın altına koyduğu telefonu çıkarırken gözleri anlık olarak dolsa da çabucak toparladı. "Nefret ediyorum." Son zamanda hayat tamamen yaşanabilir olmaktan çıkmıştı. Yok olmak istiyordu. Telefonun hızlı aramalarına girdiğinde çok geçmeden halasını aradı. Biraz çaldıktan sonra açılan telefonun ardından halasının enerjik sesini duydu. Küçüklüğünden beri halası hep aynıydı. Eskiden sürekli beraber olsalar da ailesinin halasıyla görüşmeyi kesmesinin üstüne bu görüşmeler azalmıştı ama hala onu çok seviyordu.

"Jiminie! Seni özledim. Uzun zamandır aramıyorsun. Endişelenmeye başlamıştım bu hayırsızlar sana bir şey yaptı diye." Jimin kısaca kıkırdadı. "Her zamanki şeyler. Okulun son dönemi yoğun oluyor biraz. Yoksa biliyorsun seni asla unutmam." Halasının iç çektiğini duyduğunda yapacağı şeyden emin oldu. "Ne zaman görebileceğim seni?" Halası onu her aradığında kendisini görmek istediğini söylerdi. Jimin ise hem okul hem ailesinden dolayı onu ertelemek zorunda kalırdı.

"Hmmm aslında seni bunun için aramıştım." Halasının sesi bu sefer meraklı geliyordu. "İşte böyle. Bana ilgimi çekecek şeyler söyle Jiminie." Jimin boğazını temizledi ve kapıya doğru bakarak konuştu. "Bu yaz sende mi kalsam?" Telefondan kısa bir süre ses gelmedi. Ondan sonra gelen heyecanlı ve mutlu ses ise keyfini yerine getirdi. "Soruyor musun çocuk?! Yıllardır bunu bekliyorum. Hemen gel hemen." Jimin güldü ve kendini yatağa bıraktığında içeri annesi girdi. Tam olarak sarışının gözlerinin içine bakıyordu. Telefonla konuşmasının beklediği çok açıktı.

"Yarın için bilet bakacağım. Sana yazarım olur mu?" Tam olarak annesinin gözünün içine bakarak. "Artık kavuşalım." Dedi. Annesi halasını sevmezdi. Bunu kullanmaktan çekinmeyecekti. "Kavuşalım Jiminie. Haber bekliyorum o zaman." Vedalaşmalarından sonra Jimin telefonunu kapattı.

"Bize sormadan kendi başına kararlar mı almaya başladın?" Jimin ayağa kalkıp dolabından çantasını çıkarırken "Teknik olarak on sekiz yaşındayım. Her şeyi size sormam gerektiğini düşünmüyorum. Ayrıca gideceğim yer halam. Bir sorun olacağını düşünmüyorum şahsen." Annesi onu daha fazla dinlemek istemediğinden dışarı çıktığında bilet bakmaya başladı. En erken bileti almak istiyordu. Beş saat sonrası için gördüğü seferden beklemeden bilet aldı.

Jiminie:
Hala
Bilet buldum.
5 saat sonra uçak kalkacak
Beni alabilecek misin???

Halam⭐️
Jiminie
Ben işte olacağım
Ama
Jungkooktan senin için rica ettim
Seni alacağını söyledi.

Jiminie:
Jungkook kim

Halam⭐️
Üvey oğlum
İyi çocuktur
Seni karşılayacak merak etme
Bir an önce gel
Seni bekliyoruzzz

Jiminie:
Tamamm
Görüşürüzzz hala

Hızlıca çantasını hazırlamaya başladı çünkü toplu taşımayla gitmesi bir saat kadar sürüyordu. "Kısa bir duş." Kendini onayladı ve hemen duşa girdi. Duştan çıktığında bir saatin çoktan gittiğini gördü. Giyinip hazırlanması da bir saatini aldığında yalnızca üç saati kalmıştı. Annesinin onu oyalama riskine karşı sessiz adımlarla evden çıkmaktı amacı. Oturma odasından duyulan yüksek televizyon sesi işine geliyordu. Kapıyı yavaşça açmadan önce ayakkabılarını eline aldı. Evden çıktığında ayakkabılarını giymeden önce evden uzaklaştı. Durağa geldiğinde ayakkabılarını bağladı ve otobüsü beklemeye başladı.

——-

Jimin yolcu çıkışından çıktığında etrafta gözünü gezdirdi. Rüzgar estiğinde sarı saçları görmesini engelliyordu bu yüzden onları eliyle çekti. Halasının üvey oğlunu hiç görmemişti. Onu nasıl bulacağını bilmiyordu. Bir telefon numarası bile yoktu.

Jungkook ise bu sırada uzaktan sarışını izlemekle meşguldü. Onun ne yapacağını merak ediyordu. Tam da tahmin ettiği gibi sarışın halasını aramak üzere telefonunu çıkarmıştı. Jungkook hızla ona yürüdü ve omzundan tuttu. Jimin bu temasa irkildi ve genç olana döndü.

"Park Jimin?" Jimin karşısındaki çocuğa baktı. Baştan aşağı siyah giyinmişti. Eldiveninin parmak kısımları açıktı. Kol kasları dar siyah tişörtünden oldukça belli oluyordu. Gerçekten- gerçekten çok yakışıklıydı.

Jungkook onun dikkatini çekmek ister bir şekilde elini yüzünün önünde salladı. "Benim." Jimin kendine geldiğinde konuştu. Jungkook başını salladı. "Sen olduğunu biliyorum zaten. Evin her tarafında fotoğrafın var." Jimin buna gülmek istese de içinde tuttu. Jimin sustuğunda Jungkook eliyle geldiği yönü gösterdi. "Buradan." Jimin etrafı ara ara izlerken onu takip ediyordu. Ayağı taşa takıldığında az önce baktığı kollar tarafından sıkıca tutuldu. Başını yukarı kaldırıp ona baktığında Jungkook onu bıraktı. "Dikkat et. Emanetin canı az derlerdi, inanmazdım. Doğruymuş." Jimin ona gülümsemekle yetindi. Anlaşılan konuşmayı seviyordu. Soğuk biri olmaması Jimin'in işine gelirdi.

Jungkook motorun önünde durduğunda Jimin gözlerini kırpıştırdı. "Korkuyor musun yoksa?" Jimin başını olumsuz anlamda salladı. "Korkmam. Şaşırdım sadece." Jungkook tek kaşını kaldırdı. "Neden şaşırdın?" Jimin omuz silkti. "Çok pahalı bu motor." Jungkook dudağını ısırdı. "Öyledir. Anlaşılan motorlarla aran iyi." Jimin başını aşağı yukarı salladı. "O zaman seni bir ara garaja götüreyim." Jimin tam oranın neresi olduğunu soracaktı ki yanlarında duran motorla lafı kesildi.

Kaskını çıkaran beden önce saçlarını düzeltti. "Merhaba demek meşhur sarı sensin." Jimin kendisine uzatılan eli tutacakken Jungkook çoktan o eli kavramıştı. "Geç kaldın." Jungkook Jimin'e döndü. "Taehyung arkadaşım." Jimin kısaca başını sallayıp "Memnun oldum." Diye mırıldandı.

"Hep sen mi bekleyeteceksin? Geldim işte." Taehyung az önce arkadaşının kendisine çarptığı lafa cevap verdi. "Her şeye bir cevabın var gerçekten." Jungkook motorun arkasındaki kaskı alırken "Çantanı ona ver. İlk defa bineceksen zor olur." Jimin onu reddetti. "Taşıyabilirim." Dediğinde Taehyung güldü. "Jungkook hızlı kullanır. Zorlanırsın böyle. Ver bana." Jimin emin olamayarak çantasını ona uzattı.

Jungkook motorun önünden çekildi. "Bin." Dediğinde Jimin kararsızlıkla ona baktı. Motor gerçekten büyüktü. Bacağını o kadar kaldırabileceğinden emin değildi. Jungkook gibi sabırsız bir insan için bekleme süresi ise çoktan geçmişti. Belinden sıkıca tuttuğu sarışın bedeni hiç zorlanmadan motorun üzerine oturttu. "Yeterince oyalandık." Dedikten sonra köşeye koyduğu kaskı onun başından geçirdi. Jimin ise şaşkındı. Böyle bir şeyi gerçekten beklemiyordu.

Jungkook önüne yerleştiğinde Taehyung ile birbirine baktılar. "Üst yolda çevirme var. Alt yoldan git ilk sağdan dön." Jungkook başını salladı. "Sıkı tutun." Diyerek uyarıda bulunmayı atlamadı. Jimin beline sarıldığında son kez Taehyung'a baktı.

Günler geçmiyo Yks yi sikimŞimdi gidip geometri kasıcamHızı kesmek yok Saygılar

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Günler geçmiyo
Yks yi sikim
Şimdi gidip geometri kasıcam
Hızı kesmek yok
Saygılar

Hide - Jikook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin