Kendisine de şaşırır insan, unutmayı öğrenemediği ve sürekli geçmişe bağlı kaldığı için: ne kadar uzağa, ne kadar hızlı koşarsa koşsun, zinciri de koşar peşinden
F. Nietzsche1. Bölüm: Kim Taehyung Yaşıyor, Jungkook'u Bulması An Meselesi
Serin bir sonbahar sabahıydı. Günün erken saatlerinde henüz ayakta olan tek kişi, ailenin babasıydı. Köpeklerini dışarı çıkarmış, eşinin kedilerine mamalarını vermiş ve küçük kızına okula gitmeden önce kahvaltısını hazırlamıştı. Eşi ve kızı kalkana ve aşağı inene dek, dumanı henüz tüten ve yoğun aromasını bütün mutfağa yayan kahvesini içiyor, tabletinden haberleri okuyordu. Gözüne "ZQ3 Ajanı, Kore Tarafsız Bölgesi'nde yakalandı." yazılı haber takıldı. Haber, günün önemli manşetlerinde yerini almış, anonim bir fotoğrafla ajanın yüzü resmedilmişti. Kendisi için hiçbir anlam ifade etmediği, ajanın kim olduğunu bilmediği halde kalp atışlarının dehşet hızlandığını ve göğsünde bir baskı oluştuğunu hissetti. Sanki görünmeyen eller göğsünün tam ortasından bastırıyor, ona sıkıntı veren boğucu his sebebiyle dışarı çıkıp koşmak, kaçmak ve bu ıssız kasabadan kurtulmak istiyordu.
"Günaydın Jungkook."
Eğer eşi gelmeseydi Jungkook ayaklanmak üzereydi. Mecburen yerine geri oturdu. "Günaydın, Jia uyanmadı mı?"
"Biraz önce uyandı. Bugün onu okula götüreceğin için heyecanlıymış, dakikalardır kıyafet deneyip duruyor." Jiyeon tezgahtan kendisine kahve koydu ve eşine öpücük kondurmak için arkasına döndü. Ancak Jungkook'a baktığında betinin benzinin attığını, parmak boğumlarına kadar bembeyaz kesildiğini fark etti. "Ne oldu, neyin var?"
Ne olduğunu hissetmiş gibiydi.
Jungkook'un masanın üzerine bırakmış olduğu tableti eline aldı. Jungkook haberi kapatmamıştı, Jiyeon haberi okuduğunda hayal kırıklığına uğramış şekilde elindeki bardağı öyle sert masaya bıraktı ki sıcak kahve bardaktan elinin üzerine sıçradı ve bembeyaz tenini saniyeler içerisinde yakıp, kızarmasına neden oldu. Ancak bu bile Jiyeon'un dikkatini çekmedi çünkü midesinde başlayıp boğazına yükselen alev, daha kor daha can yakıcıydı.
"İyi misin? Elin yanıyor mu? Jiyeon!"
"İyiyim ben, iyiyim." Jiyeon elinin üzerini alelade sildi. "Aklıma bir şey takıldı sadece."
"Ne takıldı? Neden habere bu kadar odaklandın?"
"Yakalanan ajan bugün içişlerine getirilebilir, o zaman tüm gün meşgul olacağım. Biliyorsun... bugün Jia'nın doğum günü. Sanırım birlikte vakit geçiremeyeceğiz."
Jiyeon'un profesyonelliği takdir edilesiydi. Güzel, ikna edici yalanlar söylemişti.
"Ben Jia ile konuşurum. Bugün kutlamak yerine yarına erteleyebiliriz."
"Bana küsebilir."
"Uzun zamandır istediği şeyi yapıp ona resim dersi aldırmayı kabul edersen bence sana küsmek yerine, keyiften havaya uçabilir."
Jiyeon şu an Jia'yı düşünecek durumda değildi. Ağzından gayriihtiyarı "Olur." kelimesi çıktı. "Ben gidip Jia'ya bakayım, nerede kaldı?"
Jiyeon sakince çıktığı mutfak kapısından süratle merdivenlere koştu. Jia'nın doğum günü, resim kursu bunların hiçbiri umurunda değildi. Sahip olduğu Jungkook'u kaybetme korkusu, her şeyin önüne geçmişti. Yatak odasına çıktığında "Anne, arı desenli külotlu çorabım nerede?" diye bağıran Jia'yı duymazdan geldi, kapıyı çarptı ve kilitledi. Giyinme odasına ulaştığında, birkaç tane marka ayakkabı kutusunu rastgele fırlattı ve aradığı cihazı buldu. Elleri telaştan değil, sinirden titriyordu. Altı sene geçmesine rağmen aklından bir saniye olsun çıkmayan kodu ekrana girdi ve cihazın anayüzü açıldı. Cihaza şu yazıyı, başka bir alfabe ile yalnızca cihaza erişimi olan kişilerin anlayacağını şekilde bıraktı:

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kill For Your Love | Taekook
Fanfiction2016 İlkbaharında, resim bölümü öğrencisi Kim Taehyung'un yolu, dönemin bakanı tarafından yetiştirilen asker Jeon Jungkook ile kesişti. Asker Taekook! Siyasi gönderme, çete üyeliği, şiddet, ölüm, intihar gibi birçok öge içerir!