❛ four

577 45 21
                                    

yerleştiğim odada gecenin bir yarısı şimşeklerin içeriyi aydınlatmasıyla uyandım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

yerleştiğim odada gecenin bir yarısı şimşeklerin içeriyi aydınlatmasıyla uyandım. zaten moralim bozuk olduğu için uyumak istemiyordum, şimdi ise karnımın guruldadığını hissedebiliyordum. neymar'ın sözlerinden sonra odama çekilmiş, bir daha da çıkmamıştım. tuvalet ihtiyaçlarımı odamdaki banyoda hallediyordum.

saat henüz bir bile olmamıştı. uyumadan kısa süre önce kapı sesiyle neymar'ın gittiğine kanaat getirmiştim fakat odadan çıkmaya cesaret edememiştim. şimdi ise daha fazla bu açlığa dayanamayacağımı düşünüyordum ve bu yüzden odadan çıkıp mutfağa doğru yol aldım.

market alışverişi yeni yapılmıştı, bu yüzden dolap tamamen doluydu. ne yapacağımı düşünerek birkaç dakika geçiriyordum ki, gürültülü şimşekler dışında hiçbir ses olmayan evin rutin sessizliğini bozan şey kapının açılma sesi oldu. tek yaşamaya alıştığım için korkuyla olduğum yerde sıçradım fakat sonrasında artık tek olmadığım aklıma geldi.

neymar'ın eve gelişi bana birkaç saat öncesini hatırlatırken içim koşarak odama çıkma isteğiyle dolup taşıyordu. fakat her ne kadar ondan çekinsem de, bunu öğrenip beni daha fazla ezmesine izin veremezdim.

adım sesleri mutfağa yaklaşırken sırtımı dikleştirdim ve dolaptan tost yapmak için gerekli malzemeleri çıkardım. tezgahta kesme tahtasına bıraktığım sucuğu bıçak yardımıyla kesmeye başladığımda, hemen arkamda bir nefes hissettim. ensemdeki tüm tüylerin diken diken olduğu an, kendimi titrememek için zor tuttum. bu beni etkilemek için yapılmış bir hareket değildi. başka biri yapsa etkileneceğim bir hareket de değildi zaten. nefesindeki alkolün kokusunu alabildiğim, muhtemelen çakırkeyif olan ve yarınki antrenmanına dinç başlamak için ayılmak istediğinden dolayı kahve yapacak bardak arayan bu adamın her haraketine fazla anlam yüklemeyi bırakmalıydım.

onun dikkatini çekmeyecek kadar az, benimse gerim gerim gerilmemi sağlayacak kadar titreyen ellerimle bıçağı tutmaya çalışırken muhtemel son yaşandı, ve sucuk yerine parmağımı kestim. acı yüzünden hızla geri çekildiğim an neymar'a çarptım ve bu da eline aldığı bardağın yere düşüp kırılmasına sebep oldu. art arda yaşanan olaylara tepki bile verememiştim.

ağzından çıkan ve neredeyse mırıldanmaya dönen küfürü göz ardı ettim ve tezgahtaki bir peçete rulosundan kopardığım peçeteleri parmağıma sarıp oyalanmadan eğildim. yerdeki kırıkları toplamaya çalışırken diğer elim de kesilmişti ve bu sefer küfür etme sırası bendeydi.

neredeyse hiç küfür kullanmayan bir insandım fakat şu an durumu açıklayacak başka bir yol yoktu. şanssızlığımın veya beceriksizliğimin sinirimi bozmasıyla oturdum ve sakinleşmeyi bekledim. başımda olan neymar ise bir süre öyle ayakta dikildi ve sonra mutfaktan çıktı.

şaşkınlık ve hayal kırıklığıyla arkasından bakakaldım. yardım etmeyi geçtim, en azından iyi misin diye sorabilirdi değil mi? günlerdir bastırdığım yorgunluk, öfke ve üzüntü bu küçük haraketle su yüzüne çıktı ve göz yaşlarımı tutamadım. beni duymasını istemediğimden ses çıkarmadan ağlıyordum, arada burnumu çekmem dışında gayet başarılıydım.

ayağa kalkıp gideceğim sırada neymar elinde pansuman çantasıyla içeri girdi. gerçekten beklemediğim bu hareket karşısında donakaldım ve yanıma gelmesine izin vermiş oldum. neymar tek söz etmeden beni nazikçe kolumdan tutarak ayağa kaldırdı. birkaç saat önceki davranışlarıyla tamamen tersti fakat sorgulamadım. buna ihtiyacım vardı.

mutfağın ortasındaki masanın sandalyesini çekip beni oturtturdu ve o da karşıma oturdu. o yaralarıma pansuman yaparken sessiz kaldım. arada acıyla inleyip kendimi geri çekmem dışında ses çıkarmıyordum.

işi bittiğinde ağzımın içinden kısık bir teşekkür çıkmıştı. bir şey söylemediğinde kalkmaya yeltendim ama kolumdan tutarak beni durdurdu. gözlerim, bileğimdeki eline dikilmişti. süt beyazlığındaki tenimin üstünde bana göre fazlasıyla bronz olan teni, inanılmaz bir uyum yakalamıştı. ten uyumu bu olmalıydı.

parmakları çeneme bir tüy kadar hafif şekilde dokunup yukarı kaldırdığında, bakışlarımın yeni odağı ela gözleri olmuştu. ilk defa bu kadar yakından baktığımı fark edince kendime üzüldüm. bu gözlerden farklı şeye baktığım her dakika vakit kaybı olmalıydı. gözlerimiz buluştuğu andan itibaren yanan kalbimi hayranlığıma, belki de ela gözlere olan sevgime yormuştum.

"bir daha benim için ağlama eleanor. ben buna değecek bir adam değilim."

öyleydi. böyle düşünmesi bile her şeye değecek bir adam olduğunun göstergesiydi ve onun için daha çok çabalamam gerektiğine beni inandırıyordu fakat şimdilik bunların hiçbirini ona söylemedim.

deal. neymar jrHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin