03.02

795 22 11
                                    

↬ Lee Heeseung

Sağanak yağmurdan iliklerinize kadar sırılsıklam olmuş bir halde Heeseung'un dairesine doğru merdivenlerden yukarı koşarsınız. Merdivenlerden yukarı koşuyorsun, dişlerin takırdıyor ve erkek arkadaşının zaten kapısı açık seni beklediğini fark ediyorsun.

"Aman Tanrım, donuyorum!" Kendini onun boynuna atıp, vücut sıcaklığının bir kısmını çalmak için kötü bir girişimde bulunarak vücuduna tutunarak sızlanırsın.

Heeseung ıslak kıyafetlerini hissettiğinde küçük bir çığlık attı ve seni dairenin içine çekti, kapıyı tekmeleyerek arkasından kapattı ve kollarını beline doladı.

"Sen deli misin? Bu lanet yağmurda buraya kadar nasıl yürüyebildin?" Seni gönülsüzce azarlıyor, ısınmana yardımcı olmak için kollarını vücudunda yukarı aşağı ovuşturuyor.

"Benim hatam değildi! Yolun yarısında yağmur başladı," diye mırıldanıyorsun boynuna sarılarak. "Seni çok özledim."

Onun kıkırdadığını duyabiliyorsunuz ve sizden uzaklaşıyor, sizi elinizden tutuyor ve üzgün görünen halinize son bir kez bakıyor.

"Hadi, seninle ilgilenelim."

Seni yatak odasına götürmesine izin veriyorsun ve sabırla yanında durup en sıcak tutabilecek kıyafetlerini bulmak için dolabını karıştırmasını bekliyorsun.

"Pekala, sanırım bunlar işe yarar" diyor ve eşyaları yatağının üzerine fırlatıyor.

Tam önünüzde duruyor ve ıslak gömleğinizi yukarı çekmenize ve ardından kapüşonlusunu başınıza geçirmenize yardımcı olmak için eğiliyor. Bacaklarınızdaki ıslanmış kot pantolonu çıkarmak ikinizin de sıcak bir mücadeleye sokuyor ama bir süre sonra başarılı oluyorsunuz ve Heeseung'un gri şortunu üzerinize çekiyorsunuz. Aşağıya uzanıp ipleri kalçalarınızda rahatça sıkmak için çekiyor. Islak kıyafetlerin yerini sıcak, erkek arkadaşın kokulu kıyafetlerin alması hissinden o kadar memnunsun ki.

"Teşekkür ederim" diyorsun ve ona gülümsüyorsun, parmak uçlarına yükselerek çenesine sevgi dolu bir öpücük veriyorsun.

"Çok hoş geldiniz,"((?)) diye yanıtlıyor, dudakları da geniş bir gülümsemeyle kıvrılıyor. Kollarını belinize doluyor ve sizi göğsüne doğru çekiyor, ardından eğilip dudaklarını sizinkilerle buluşturuyor.

↬ Park Jay

Şakacı bir ifadeyle Jay'i dirseğinle nazikçe itersin. "Ben öyle demedim yalancı!"

"Evet, öyle. Sadece inkar ediyorsun," diye karşılık veriyor ve kıkırdayarak alnınıza hafifçe vuruyor.

Gece o kadar geç ki, neredeyse güneşin ufukta yükseldiğini görebiliyorsunuz, ancak ikiniz de birbirinize doyamadığınız için yorgun hissetmiyorsunuz.

Her iki sıkı programınız da birbirinizi bu kadar uzun süre görmenizi engellediği için neredeyse bir aydır randevunuz yoktu, bu yüzden artık nihayet onunla vakit ayırdığınıza göre, her dakikayı değerli kılacaksınız. .

Nehir kenarında yürüyorsunuz, Jay'in kolu belinize sarılıyor ve parmakları yanınızı nazikçe okşuyor. Böylesine kötü(geç) bir saatte burada ikinizden başka kimse yok ve nehrin sessiz akışının tadını çıkarıyorsunuz.

Jay'in eli aniden kolunuzun ön kısmına dokunuyor ve tüylerinizin diken diken olduğunu cildinizi hissettiğinde sessizce nefesi kesiliyor. Başını sana çeviriyor ve anında senin utangaç gülümsemenle karşılaşıyor.

"Sana bir ceket getirmeni söylemiştim" diye azarlıyor seni. "Beni hiç dinlemiyorsun."

Erkek arkadaşının bu kadar heyecanlı olduğunu görünce kahkahanı bastırırsın. Kolunu kaldırıyorsun ve parmaklarını kaşlarının arasındaki çatık deriye sürtüyorsun. Elini tutup beline dolayarak onu ileri doğru yürümeye zorluyorsun ama o inatla topuklarını çakıllara gömüyor.

Enhypen ReactionsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin