GeorgeNotFound dünyadan düştü.
Bu mesajı gördüğümde kısa bir sevinç çığlığı attım. Sapnap George'a karşı sitem ediyordu. Oyunun kazanını biz olmuştuk. Ödülü henüz netleştirmemiştik fakat video çok güzel olmuştu. Gece saat geç olmuştu. Videoyu kapatıp kısa bir süre kendi aramızda konuştuktan sonra hepimiz sesliden çıktık. Yoğun bir gündü ve epeyce yorulmuştum. Üzerimi değiştirip direkt yatağıma geçtim ve uykuya daldım.
Sabah istemsizce erkenden kalkmıştım. Soğuk bir duş alıp mutfağa indim. Abim uyanmıştı ve kahvaltı için bir şeyler hazırlıyordu. Yanına gidip yardım etmeye başladım.
"Günaydın Aeris. Dün videoyu yükledim, izlenmeleri gördün mü?"
"Günaydın abi. Bakmaya vaktim olmadı. Ama tahmin edebiliyorum."
dedim kıkırdayarak. Abimde bana bakıp gülerken bir elime bıçak bir elime de kesmem için sebze uzattı. Şakasına bir göz devirmeyle bıçakla sebzeyi alıp doğramaya başladım.
Kısa bir süre içerisinde beraber kahvaltıyı hazırlamıştık. Uzun zamandır doğru düzgün oturup konuşamamıştık abimle. Beraber vakit geçirmeyi özlemiştim, bu an iyi geldi bana.
"Ee ekipte olmayı sevdin mi?"
diye sormuştu abim aniden. Bir anda böyle sormasını beklemiyordum.
"Yani evet. Henüz pek vakit geçiremedik ama sevdim."
Abim fısıltıyla karışık bir kıkırdamayla sessizce konuştu.
"Her gün Karl'la berabersiniz nasıl pek vakit geçiremedin?.."
Dediğini duymuştum fakat diyebilecek bir cevabım yoktu. Bu konuda haklıydı. Hafifçe öksürüp konuştum.
"Efendim? Duymadım.."
Tabii ki duymadım lafına inanmamıştı abim. İnanmasını da beklemiyordum zaten uyarı amaçlı söylemiştim.
"Bir şey demedim. Sana öyle gelmiştir."
dedi tekrardan kıkırdarken. İkimizde bu olayın üzerinde fazla durmadık. Kahvaltı bitince bulaşıkları makineye yerleştirdik. O sırada abim tekrardan konuştu.
"Ah unutmadan, bugün bizde toplanacağız haberin olsun. Karl da geliyor ona göre süsle.. Pardon hazırlan istersen."
"Neden özel olarak belirtme gereği duydun ki?"
Abim bir şey demeden sadece bana bakıp gülümsedi. Son günlerdeki hareketleri ve konuşmaları zaten yeterince garipti bu işe daha fazla kafa yormamam gerekiyordu yoksa işin içinden çıkamazdım. Bir şey demeden odama çıktım. Hala nemli olan saçlarıma şekil verip üzerime beyaz renkte bir elbise giydim. Günlük makyajımı yapmaya başladığım sırada kapının çaldığını duydum. Bu kadar erken geleceklerini düşünmemiştim. Bir süre bekletsem bir şey olmazdı. Aşağıdan gelen seslere kulak asmadan kendi işimi bitirdim. Hazır olmam yaklaşık yarım saat sürdü.
Aşağı indiğimde abim, Kris, Chandler, Nolan ve Karl'ın kanepede oturmuş playstationda bir şeyler oynayarak sohbet ettiklerini gördüm. Abim tekli koltukta diğerleri de büyük koltukta oturuyorlardı. (L koltuk olarak düşünün koltuk kolunun olduğu tarafta Karl oturuyor)Koltukta biraz sıkış sıkış oturuyorlardı. Kaç kere demiştim abime şu koltukları daha büyük bir takımla değiştirelim diye.. Yanlarına gittiğimde dikkatlerini bana vermeleri biraz sürmüştü. Oyuna fazla kaptırmışlardı. Ufak bir selamlaşmadan sonra oynadıkları oyunu anlamaya çalışarak boş boş ekrana bakıyordum. Abim gülerek konuştu.
"Neden ayakta dikiliyorsun? Otursana."
Sanki yer vardı da.. Bir şey demeden koltuğun koluna oturdum ve ekrana öyle bakmaya başladım. Karl hemen dibimdeydi şimdi. Yaklaşık bir saat böyle sıkıcı bir şekilde geçmişti. Bir saatin ardından Chandler ve Kris "Acıktık" diyerekten mutfağa geçmişlerdi. Abim ve Nolan da garajda işleri olduğunu söyleyerek gittiler. Herkes gidince derin bir oh çekip Karl'ın yanına oturdum. Uzun bir süre sonra koltuğa oturabilmek çok rahatlatmıştı. Anlık bir hisle sırtımı Karl'ım omzuna yaslayıp yan bir şekilde oturmaya başladım. Bir süre konuşmadan öylece oturduk. Sonunda Karl sessizliği bozmuştu.
"Ee.. Şey.. Şey ya şey yani işte bir saat boyunca canın sıkılmadan nasıl durdun?"
Kelimeleri toparlamakta biraz zorlanmış birazda karma konuşmuştu. Bu hali hem tatlı hemde komik gözüküyordu..
"Sıkıntıdan öldüm desem yeridir. Peki siz nasıl bunca zaman bu saçma oyunu sıkılmadan oynadınız?"
Karl kıkırdayıp cevap verdi.
"Sıkıcı mı? Kutsalımıza laf etme!"
Şakasına hafiften sesini yükseltmişti. Aynı şekilde kıkırdayıp cevap verdim.
"Üzgünüm ama izlemesi o kadar sıkıcıysa oynaması ne kadar sıkıcıdır hayal edemiyorum bile."
Karl biraz eğilip sehpanın üzerinden iki oyun konsolu aldı ve birini bana uzattı.
"Oynamayı bilmiyorsun çünkü. Hadi konsolu aktive ette oynayalım. Aktive etmeyi biliyorsundur herhalde."
dedi şakacı bir şekilde. Olduğum yerde doğruldum ve konsolu aktive ederken kendimden emin bir şekilde Karl'a bakışlarımı yönelttim.
"Pekala seni hafife almışım. Bak şimdi.."
diyerek oyunu anlatmaya başladı. Beraber oynarken oyun keyifli gelmeye başlamıştı bir anda. Normalde bu tarz oyunları pek sevmezdim fakat bu oyun çok hoşuma gitmişti. Ayrı bir havası vardı sanki.. Bir kaç turun ardından sonunda oyunda Karl'ı kıl payı ve biraz da onun bilerekten kötü oynaması yardımıyla onu yenebilmiştim. Her ne kadar bilerek yenildiğinin farkında olsamd da mutlu olmuştum ve bunu fazlasıyla dışa vurmuştum. Karl ile şakacı fakat bir o kadarda alaycı bir tavırla dalga geçiyordum. O da bu halime gülerek karşılık veriyordu. Tekrardan oyuna dönüp oynamaya devam ettik. Bir yandan oynuyor bir yandan da konuşup şakalaşıyorduk. Oyuna o kadar dalmıştık ki ellerinde tabakla gelen Kris ve Chandler'ı fark etmemiştik..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
New Girl ꕥ Karl Jacobs x Okuyucu
FanfictionBu kitapta Jimmy'nin kız kardeşiyiz. 23 yaşındayız ve genel olarak pek sosyal olmayan yalnız biriyiz. Abimiz sosyalleşmemiz adına bizi ekibine alıyor ve Karl ile arkadaş olmamızı sağlıyor. Aramızdaki samimiyet ilerledikçe yakınlığımız da ilerliyor...