2.Bölüm: İftira

12 0 1
                                    

İyi okumalar bayanlar baylar...

-

2.Bölüm: İftira

"İftira kılıçtan daha zalim bir silahtır çünkü iftiranın açtığı yaralar hiçbir zaman kapanmaz."
-Henry Fielding

-

Mahkemeden 19 saat
45 dakika önce:

Sevdiğim adam, Daniel Lloyd. Her şeyi ile beni kendine aşık etmiş, beni dünyanın en mutlu insanı yapmıştı. Ondan öncesi cehennem değilse bile o bana cenneti gösterdikten sonra onsuzluk sadece saf ateş olabilirdi.

Sevgi ile bakan sapsarı gözleri vardı, dudaklarından hiç eksilmeyen gülüşü. Her an kulağıma o güzel sesi ile fısıldadığı sözler. Kumral saçları. Her detayı ile ayrı güzel bi insandı. Eskiden yaşadığı acıları benle sarmış, daha sonra bana üstümden hiç sökmeyeceğim yara bandı olmuştu. Koskoca yılları birlikte geçirmiş tek bi saniye bile birbirimizden vazgeçmemiştik. Buna rağmen hala aşkımız yep yeniydi. Ondan bi saniye bile sıkılmamıştım ben. Onsuzluk kavramı benim için yoktu bile.

O bendim, ben ise o. O gittiğinde ise aslında bende ölmüştüm.

Sadece saatler önce, gözlerimin önünde vurulmuştu; benim üstüme kalan miras yüzünden. Onun o soğuk tenine sarıldığımda burnuma gelen kokusu eskiden hayat verse bile artık sadece ölümü anlatacaktı bana. O ölmüştü, ve ben artık ona sarılamıcaktım. Onun sesini duyamicaktım. Kokusu artık ölüm olacaktı. Anılar vardı artık. Güzel tenini hissetmicektim. En kötüsü de bunu kabullenmek zorunda kalmaktı. Gözümle görmüştüm cesedini. Ölmüştü benim küçük sevgilim. Ve ben son nefesimi onun intikamını almak için verecektim.

En azından ben öyle sanıyordum. Ta ki hastanede kaldığım odaya Tylor Washington adındaki bi savcının gelip, beni nişanlımın cinayetinde baş şüpheli yapana kadar.

Neyin ne olduğunu bilmiyordum. Neden baş şüpheli seçilmiştim? Ayrıca olduğumuz yerde bir sürü mobese vardı, silahlı saldırıydı ve sıkan hayli hayli görünürdü. O arabada ben üstüme atılan kağıt ve gelen mesaj ile şok olmuşken sevgilimi öldüremezdim ki.

Canım çok yanıyordu. Onu öldürdüğümü düşündüklerini söylediklerinde bayılmamak için zor durmuştum. Hem fiziksel olarak hem psikoloji olarak hiç iyi değildim ve şu an sevgilimi öldürmek suçundan emniyete gidiyorduk.

Ellerimde kelepçe vardı çünkü olası katildim. İki yanımda iki polis. Savcı arkadan geliyordu, asistanım ve avukatım neden böyle Bi şey olduğunu, şu an rahatsız olduğumu ve bu yaptıklarının doğru olmadığı gibi bir çok şey söylüyorlardı. Ama nafileydi. Savcının dediğine göre tüm izler beni gösteriyormuş. İzleri ise sorgu sırasında açıklayacakmış.

Cora, ağlayarak bizi takip ediyor sesini çıkarmıyordu. Apar topar bi şekilde üstüme saatler önceki kanlı kıyafeti giydirmiş beni çıkarmışlardı. Şimdi ise ön kapıdaki gazeteciler yüzünden arka kapıya gitmek için merdivenleri kullanıyorduk ve dizim yüzünden topallıyorum demek bile yalan olurdu. Cerrah haklıydı, zaten sorunu olan dizim kazadan sonra daha da kötü olmuştu ve yürümek benim için zulümdü.

"Sizi dava edeceğim bay Washington, müvekkilim şu an yaralı ve siz onu bu halde emniyete götürüyorsunuz. Hastaya eziyet ve haneye tecavüz sayılır bu. Emin olun işinizden bile atılırsınız!" Aliş, iranli bi Türk'tü. Ve gerçekten inatçıyıdi. Benim tesis ettiğim okullardan birinden mezun olmuştu ve işinde çok başarılı bi avukatı. Bugüne kadar kaybettiği dava yok denecek kadar azdı.

Kuzgunlar Ve KargalarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin