Kaskımı da taktıktan sonra soğuk olan piste bırakmıştım kendimi, Jeongin'i bekleyememiştim.
Sıcak hava, otobüs ortamının havasızlığı derken pistin soğukluğu çok iyi gelmişti bana.
Arkamdan Jeongin seslendi. Durur muydu benimle konuşmadan, duramazdı tabii ki.
"Beni de beklediğin için çok sağol hyung."
Somurtan bir yüzle piste çıktı ve yanıma geldi.
"Rica ederim bebeto"
"Yavşaksın he"
"Sus bak valla bi dokunurum yapışırsın buza"
Jeongin daha yeni yeni kaymaya başlamıştı, acemiydi ve dengesini henüz tam koruyamıyordu.
Dengesini korumak için koluma yapıştı.
"Hyung valla demedim bir şey.."
"Tamam ağlama"
Seansın daha başında olduğumuzdan dolayı pistte biz harici bir kaç kişiden başka kimse yoktu.
"Kay bakalım göt üstü yapışmadan kaç saniye kayabiliyosun"
"Ya taşşak geçme benimle artık aq"
-
Jeonginle pistten çıkıp kiralamış olduğumuz patenleri teslim ettik.
"Pardon..?"
Arkamı döndüğümde özenle taranmış sarı saçlarıyla çilleri olan genç bir adam gördüm.
Yüzüne soru işaretleri ile baktığımda konuşmaya başladı.
"İlk defa geliyorum da, patenleri buradan mı teslim alıyoruz?"
Gözlerindeki parıltı dikkatimi çekmişti, kaç yaşındaydı ki bu adam? Çok çocuksu bakıyordu etrafına.
"Numara aldınız mı?"
Gözlerime dikti kendininkilerini, kıskanmıştım doğrusu. Fazla güzel bakışları vardı onun.
Şimdi anlamaz bakışlarını ben değil o sürdürüyordu yüzümde, bilmediği bir yerde ilk defa bulunmanın gerginliği ve heyecanıydı bu bakışlarındaki.
"Numara..?"
"Danışmanın size bir kod gibi bir kağıt vermesi gerekiyor, o şekilde buradan patenleri alabilirsiniz."
Kaşları hafifçe havalanmıştı beni dinlerken.
"Anladım, danışma.."
"Yandaki kapıdan girmeniz gerekiyor"
Gözlerimle işaret etmiştim.
Kafasını o yöne çevirip nereyi gösterdiğime baktı, bakışları tekrar beni buldu.
Gözlerini kırparak onayladı beni.
"Teşekkürler.."
"Rica ederim.."
Yanımdan ayrılıp danışmaya doğru yürümeye başladı.
"Gelmiyor musun?"
Jeongin'e döndüm.
"Sanırım içerde bir şey unuttum, git sen"
"Tamamdır"
Çantamı karıştırdım. Gerçekten bir şey unuttuğumdan söylememiştim bunu ama yine de çantayı kontrol ettim. Belki cidden unutabilirdim.
Danışmadan çıkan adam patenleri aldı ve yakınlarda olan banklara oturup patenleri giymeye çalıştı.
Başarabilseydi bari..
Hala oralarda oyalanan ben, yardımcı olmak için onun yanına gittim.
Aklıma patenle olan ilk zamanlarım geliyor, gülümsememe neden oluyordu.
"Yardım..ister misiniz..?"
Başını patenden kaldırıp oturduğu bankın yanında dikilen bana baktı.
"Olabilir aslında.."
Gülümsedim ve önüne geçip diz çöktüm.
Pateni sırf öğrenmesi için yavaş bağlamaya çalışıyordum ama onun pek umrumda gibi değildi.
"Bayım, öğrenseniz iyi olur. Her zaman burada olmayacağım.."
Dalmış halinden sıyrılıp kafa salladı ve izlemeye başladı.
"İsminiz nedir?"
Kafamı patenden kaldırmadan sordum.
"Felix, Lee Felix."
"Memnun oldum, hyung"
Daha bir şey diyecek miydi bilmiyorum, ancak sözünü kestim. Pateni bağlamayı bitirmiştim çünkü.
"Gitmem gerekli, siz de bir an önce piste çıksanız iyi olur. Seansın süresi geçiyor, bayım."
Dediğim gibi seans çoktan başladığından bekleme odasında ne bir bekleyen vardı ne de patenleri veren görevli. Yalnızca ikimiz vardık.
"Haklısın, patenler için sağol. Öğrendim."
"Memnun oldum, bayım.."
Kapıya doğru yürüdüm. O da benim arkamdan piste çıkmıştı zaten.
-
☆☆☆☆☆
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bluetooth - [jilix]
FanfictionTelefonu televizyona bağladım. Yani öyle sanıyordum. "Hangi listen bu, daha önce görmemiştim! Linkini atsan ya!" "Ne?" Televizyona baktım. Bu ne benim telefonum, ne benim hesabım, ne de benim playlistimdi.