a new start

107 13 1
                                    

Gözlerini açıp etrafına baktı. Güneş tembelce bulutların arkasında kayboluyor, güneş ışıkları zar zor önlerindeki bulutları aşıp buğulu havayı aydınlatmaya çalışıyorlardı. Ev kapkaranlıktı. Koskoca apartmandaki tek ses kombinin mutfaktan zar zor duyulan açılıp kapanma sesiydi. Sokağı var güçleriyle aydınlatmaya çalışan sokak lambalarının yanında karşı apartmanda birkaç dairenin ışıkları çoktan açık bazılarıysa yavaş yavaş onları takiben ışıkları açıyor perdeleri kapatıyorlardı. Caddeden geçen arabaların farları git gide belirginleşmeye başlamış, binanın yanından geçen arabaların üstünden geçerken asfaltta çıkardığı hışırtıdan yolların ıslak olduğu anlaşıyordu. 

 Elise birkaç defa gözlerini kırpıştırdı. Akşamüstüleri ve gün ortalarında uyumayı sevmezdi. Güneşin tam batarken oluşturduğu o karanlığımsı havayı bir türlü adlandıramadığı ama griliğin yavaş yavaş aydınlığın üstünde kurduğu üstünlüğün içinde hoş bir his yaratmadığından yüzde yüz emindi fakat bunca yıldır buna bir isim koyamamıştı. İçindeki bu rahatsız histen kurtulmak için balkona çıkmaya karar verdi. Fakat tam doğrulmak için harekete geçmişti ki boynuna saplanan ağrıyla tek elini ensesine götürüp yavaşça kaslarını gevşetti ve kafasını geri koltuğun sert koluna koydu. 

Üç saniye kadar tavana baktıktan sonra bu sabah yaşadığı her şey yavaş yavaş aklına gelmeye başlayınca sanki bütün bu düşünceler gözlerini kapatınca gidecekmiş gibi sesli bir iç çekişten sonra gözlerini kapattı. Fakat aksine bu sefer görüntüler olduklarından daha da berrak ve net hale gelmişlerdi. Elise hızlıca gözlerini geri açtı. Bu sefer gerçekten doğrulması gerekiyordu. Daha fazla yatarsa bir daha kalkamayacakmış gibi saçma bir his ile dolunca vücudu, sol eliyle boynunu tutmaya devam ederek tek hareketle yerinden doğruldu. 

Şimdiyse koltukta oturur pozisyondaydı. İki elini de koltuğun kenarlarına koydu. Bir süre öylece televizyondaki yansımasına baktı. Çok iyi göründüğü söylenemezdi. Sabah yaşananlar aklında takılmış teyp gibi tekrar tekrar oynatılırken başka şeylere odaklanmak çok zordu.

Canı çığlık atmak, var gücüyle eline geçen ne varsa hepsini kırıp dökmek, duvarları parçalamak istiyordu. Öfkesini ve üzüntüsünü başka nasıl atacağı hakkında aklına daha iyi bir fikir gelmiyordu. Ama o olgun bir bireydi ve bunu yaparsa Vincent'ın gitmeden önceki son sözlerini haklı çıkarmış olurdu. O yüzden boş bakışlarla siyah televizyon ekranındaki bitkin yansımasına bakmaya devam etti.

Durum çok açık ve net olmasına rağmen aklı çok karışıktı. Vincent bunca yıldan sonra nasıl yapardı? Hem de Ruth'la. Peki genç kadının bu hayatta güvendiği az insanlardan biri olan Ruth bunu nasıl kabul etmiş olabilirdi? Hiç mi aralarında bağ yoktu? Hiç mi güzel anı yaşamamışlardı? Beraber ağlayıp beraber güldükleri o zamanlara ne demeli? Hepsi yalan mıydı? Genç kadının içi yanıyordu. Ciğerlerinin her birine yüz kiloluk kum torbaları asılmış gibi nefes almakta zorlanıyor belki de istemiyordu. Olanları düşündükçe nefesi daralıyordu.

Durumun bu kadar açık ve net oluşu karşısında aklının bu kadar karışık olması içinde bulunduğu durumdan kaçmaktan başka bir şey değildi. Bunu o da biliyordu. Ama durumu kabul etmek düşündüğünden daha zordu. Kalbi sıkışıyor, ağzı kuruyor, boğazı düğümleniyor, nefesi daralıyor, bakışları düşüyordu. Bir süreliğine dünyanın en çaresiz insanı gibi hissetti. Dünyada her şeyden çok güvendiği iki insanın el ele verip onu sırtından bulabildikleri en büyük satırla canice bıçaklamasının acısı; Elise, Ruth ile Vincent'ın bu birkaç yıl içindeki değişik davranışlarını hatırlayarak puzzle parçalarını yavaş yavaş oturtmaya başlamasıyla daha da belirgin hale gelirken Elise'in atladığı tek bir nokta vardı. Bu derin yara düşündüğünden daha büyük bir iz bırakacaktı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 08 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Starry Eyes | Charles LeclercHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin