Ayas: Hiçbir şey için geç değil biliyorsun Cemal.
Ayas: Lütfen tekrardan barışalım.
Ayas: Seni çok özlüyorum.
Görüldü.Ayas'tan.
Sürekli onun olduğu ortamlarda bulunmaya çalışıyorum. Çünkü biliyorum ki beni görmeye dayanamıyor benimle beraber olmaya can atıyor sadece bana kızgın fakat hayır sadece kendime onun beni hâlâ sevdiğine inandırmaya çalışıyorum.Toprak kokan gözleri, aşk dolu olan dudakları, dalgalı saçları. O harikaydı. Ben değildim. Kişiliğim berbattı. Onursuz gibi hissediyordum. Her şeyi değiştirmenin zamanı var mıydı ki? Mutlu bir aile olmak. Çocuk sahibi olmak, aynı evde yaşamak, her gün aynı yataktan bir günaydın öpücüğü ile uyanmak..
Çok hayal kuruyordum. Cemal 2. bir şans verseydi keşke. O gün egoma yenilip öyle şeyler söylemiştim. Keşke demek beni o kadar yoruyor ki ama keşke demeseydim. Odamda pencereden dışarı bakıyorken Cemal'i elinde sandiviçle kantine girerken gördüm. Fırsat bu fırsat belki ona bir şeyler ısmarlarken kendimi affettirebilirim.
Odadan hazırlanıp çıktım ayakkabılarımı giydim telefonda kendime küçük bi bakış attım ve merdivenden inmeye koyuldum ve Eren. Yine mi bu çocuk.Maalesef şans bana gülmüyor. Elinde çiçek buketiyle bana doğru ilerledi. Bi rahat bırak kodumun ayısı. Çiçeği bana uzattı ve;
"Benimle dolaşmak ister misin?" dedi.Çiçek beni siksen tavlamaz. Cemal olsa çiçeği yalar yutarım da sen olunca çiçeğin götünü beceresim geliyor. Başımı hayır dermişcesine salladım ve kantine doğru ilerlemeye başladım.
Arkamdan hızlı adımlarla gelerek kolumu tuttu ve elime çiçek buketini verdi. Gözlerime yine o bakışını attı ve ben ona çiçeği geri veremeden gitti.
Eskiden olsa o bakış için ölürdüm ama eski ben değilim artık bakış pek ilgimi çekmiyor Eren..
Bu çiçekler çok güzeldi ama Eren'dendi. Çiçek buketini kafama doğru tuttum ve ağzımı kocaman açarak ısırdım. Çiğner gibi yapıp buketin üstüne tükürdüm. İğrenç gelebilir şahsen Eren'in buketi bana vermesi midemi bulandırdı. Daha sonra önüme gelen ilk çöp kutusuna çiçeği fırlattım.
Gözlerim Cemal'i arıyordu fakat sanırım şans bende olsa gerek yine her filmde olduğu gibi Eren'in çiçeği bana uzatırken bizi görmüş olmalı ki ortalıkta yok. Cebimden telefonumu çıkarttım ve Cemal'e mesaj attım.
Ayas: Müsaitsen konuşabilir miyiz?
2 dakika sonra mesajıma geri döndü. Mesajı görünce yüzümde gülümseme oldu.
Cemal: Ne hakkında?
Ayas: Biz hakkında.
Cemal: Ayas
Cemal: Biz diye bir şey yok bunu kafana sok artık.
İşte bu mesajı görünce yüzümdeki gülümseme gitti. Neden yapıyorsun bana böyle Cemal neden. Vazgeçemiyorum senden ben ne yapayım. Denedim her şeyi denedim yine aramız bozuldu. Tam her şey güzel ilerliyor derken hayat yüzüme tükürdü ben ne yapayım Cemal. Oflayıp yurdun bahçesinde dolaşmaya koyuldum. Cebimden kulaklığımı çıkarttım ve bankın üzerine oturup kafa dinlemeye çalıştım. Gözlerimi kapattım..
Yüzüme su damlaları iniyordu. Ne olduğunu anlıyamadan etrafa baktım. Yağmur çisiliyordu. Kulaklığıma gelmesin diye kulaklığı çıkarttım ve su geçirmesin diye cebime koydum. Islanmak şu an güzel geliyordu. Ortam sessizdi. Sadece su damlalarının yavaşça yere düşme sesi. Etraf karanlık olmuştu. Gökyüzüne baktım. Işık kirliliğinden olsa gerek hiç yıldız gözükmüyordu. Küçükken en sevdiğim şeydi yıldızları izlemek şimdi ise insanoğlunun yarattığı ışıklar yıldızların ışığını gizliyordu. Güzellikleri kayboluyordu. Oysa bi o kadar uzak olmalarına rağmen o güzelliği izliyebiyordum. Cemal ile birlikteyken arkadaşken evimizin bahçesinde kamp kurar abur cubur yer ve yıldızları izlerdik. En sevdiğim şeydi gerçekten. Gözlerimden bir damla süzüldü. Duygulanmıştım. Yağmur çoğalmaya başladı fakat benim de gözlerimden akan yaşlar çoğalmıştı.