POV
araba yolculuğumuzun 3. saatinde, yine bir şeyler düşünüyorum, çünkü bu ıssızlığın ortasında müzik dinlemekten sıkıldım. aylardan haziran ve aşırı bir sıcaklık var,istanbula gittiğimiz için gittikçe artan bir sıcaklık. üzerine nem de eklenince çekilmez oluyor, bundan sonra nasıl dayanacağım kim bilir?
ailem, ankarada geçen yıllarımız ardından birden istanbula taşınmaya karar verdi. bu benim de işime geldi tabii. bu sene okulumu çok iyi geçirmedim. birkaç kaos, erkek arkadaş problemi . eski erkek arkadaşımla aram çok iyiydi, ta ki sömestr tatiline kadar. tatilden sonra beni tamamen görmezden gelmeye başladı, hiç konuşmuyorduk. daha sonra tüm arkadaşlarıma beni kötülediğini öğrendim. beni aldatmakla suçluyormuş. ama asıl tüm dünyamı başıma yıkan şey arkadaşlarımın hepsinin ona inanmış olmasıydı. tüm arkadaşlarım birden bana düşman kesildi. her şeye rağmen onun o olmasını çok isterdim. tek bir şey olmasaydı, bugün her şey değişik olur muydu? şu an bunları düşünmek gereksiz, her şey bitti artık. büyük ihtimalle bir daha görmeyeceğim onu. umarım da görmem.
istanbula taşınalım dediklerinde, hiç düşünmeden direkt evet dedim. artık kaybedeceğim bir şey yoktu sonuçta. ne arkadaşım ne de sevdiğim birisi kalmıştı. istanbula gidip yeni bir sayfa açmak, bana cennet gibi görünmüştü. umarım bu kararımdan pişmanlık duymam.
istanbul... çocukluğumdan beri bana cennet gibi görünen yer, her ay babamla Fenerbahçe'nin maçına gittiğimiz, ankaradan bile daha çok bildiğim, bana evim hissettiren ve üniversiteyi okumak istediğim yer. bundan daha güzel bir yer olabilir mi yaşamak için? ben olabileceğini düşünmüyorum, bu yüzden çok mutluyum.
böyle düşünmeye devam ederken, istanbula girdiğimizi farkettim. hızlıca orta koltuğa geçip çocuk gibi ön camdan dışarı bakmaya başladım, meşhur istanbul trafiği sağ olsun yeni evimize 2 saat sonra varabilmiştik. evimiz güzel bir site içinde müstakil bir evdi, hatta minik bir bahçemiz bile vardı. bu bahçe olayı annemi çok mutlu etmişti. annem çiçeklerini koyacağı bir yer bulduğu için çok mutluydu. arabadan inince nakliyecilerin gelmiş olduğunu farkedip babama seslendim.
The Other POV
semih, mert, irfan, altay, arda, gözde sitedeki parkta otururken, parkın hemen yanındaki eve kimin taşınacağını konuşuyorlardı.
"yandaki eve ankaradan gelen bi aile taşınıyormuş diye duydum, duydunuz mu sizde?" diye konuşuverdi gözde, bir yandan çekirdeğini çitlerken. hava 34 derece olmasına rağmen sevgilisiyle sarmaş dolaşlardı ve bundan ikisi de rahatsızlık duymuyor gibiydi. çardakta en sağı onlar kapmıştı. yanlarında oturan arda duyar duymaz bağırdı
"neee ankaradan mı geliyorlarmış? abi kalk hemşerimiz geldi gidelim de bi selam verelim"
bunu duyan altay "oğlum daha gelmediler bile, hayır gelseler de ne diyeceğiz merhaba siz de mi ankaradan geldiniz mi? gelsinler bakarız" diye yanıtladı ardayı.
mertin bağırmasıyla herkes ona döndü
"lan gelmişler herhalde baksanıza kamyon falan var eşya taşıyorlar onlar da arabanın içinde herhalde"
herkes dikkatle parkın çıkışına bakmaya başladı, lâllerin arabası da tam orada duruyordu. arabadan ilk lâl indiğinde bu sefer de irfan bağırdı
"lan semih sana ayarlayalım şu kızı sap sap geziyorsun kaç senedir ne dersin güzel kız zaten baksana"
semih ise irfana göz devirdi, tam ağzını açıp cevap verecekti ki kızın buraya baktığını gördü. hayatında hiç bu kadar güzel gözlerle karşılaşmamıştı, çok uzakta olmalarına rağmen kızın gözlerinde kaybolduğunu hissetmişti. kendini toparlayıp irfanı yanıtladı bu sefer
"irfan abi ne bağırıyorsun ya kız bana baktı işte saçma sapan konuşma ayrıca"
konuyu değiştirmek için ardaya takılmaya karar verdi
"arda bak geldiler git de ver selamını hadi" diyince birden herkes gülmeye başladı. arda ise sinirlenmişti
"veririm semih sen de gel ama malum kızdan gözlerini alamadın"
semih ise ardanın onu bozduğuna hayıflanmıştı. bu sırada kız eve geçmişti, odasını temizleyip yerleştirmekle meşguldü, semih ise bir yandan çardaktaki konuşmaya katılırken bir yandan yeni kızın isminin ne olduğunu ve gözlerinin güzelliğini düşünüyordu.