POV
saat gece 3, ben hala odamı yerleştiriyorum. sadece birkaç dokunuş kaldı, kitaplığımı yerleştirince işim bitecek. bugün parkta gördüğüm gençler büyük ihtimalle yaşıtlarımdı ya da birkaç yaş büyük. okul açılmadan biraz arkadaş edinsem çok iyi olur aslında.
kitaplığımı dizmeyi bitirdikten sonra balkona çıktım, odamda minik bir balkon vardı ve kesinlikle buna çok mutlu olmuştum. elimde limonatamla oturuyordum aynı zamanda da elimdeki şiir defterimle bir şeyler karalıyordum. bu tür gecelerde çok bulunmuşluğum var, ne kadar sayısalcı da olsam arada şiir karalamayı severim. özellikle geçen sene her şeyden kaçış haline geldi bu, en minik kötü olayımda şiirlere, yazmaya sığındım.
bütün bu geceler, beni ayakta tuttu, onu bütün şiirlerime kattım.
ne kadar ayrılmış da olsak, şiirlerimde hala başrolü o oynuyor, hala ondan vazgeçemedim. ondan nefret ediyorum ancak hala yeri bende ayrı. belki de ilk hoşlantım olduğundan, buna aşk demek abartı kaçar. erkekler hakkında asla anlayamadığım çok şey var. tam defterime bir şeyler karalayacaktım ki karşı ebde bir hareketlilik gördüm. tam benimkinin karşısında olan odanın tülleri hareket ediyordu sanki, sonra birden birisi belirince yerimden sıçrayıverdim. korkmuştum. izlemeye devam ettim, silüet balkonunun kapısını açıp hızlıca balkona çıktı. tam o sırada kafasını kaldırıp benim olduğum yöne bakmaya başladı. onu izlerken yakalanmamla utanıp kafamı yere indirmiştim, aramızda çok mesafe yoktu sadece bir yol kadar. kim olduğunu çok merak ediyordum ancak şu an konuşabileceğimizi düşünmüyordum. o gelmeden ne yapıyorsam devam ettim. arada kaçamak bakışlar atıyordum, ve bazen kafalarımızın aynı anda kalktığını görüyordum. ancak hiç ışık olmadığından kim olduğunu seçememiştim.
The Other POV
sarışın çocuğun kabusları onu yalnız bırakmıyordu. kabuslarını süsleyen, tabii ki de aşktı. martta arkadaşlarının da zorlamalarıyla, hoşlandığı kıza açılmıştı. aralarında hiçbir şey geçmemişti ama oğlan uzaktan sevmişti kızı. arkadaşları da en fazla hayır der ne olacak diye ümitlendirip açılmasını sağlamışlardı çocuğun. kötü değildi amaçları ama kız o kadar da iyi birisi değildi. sarışını yerden yere vurup; onu asla kimsenin sevmeyeceğini, çünkü çok donuk olduğunu ve kimsenin ona katlanamayacağını yüzüne bağırmıştı. daha birçok şey daha söylemişti, fakat sarışın en çok bunlara kırılmıştı. artık kendisini umutsuz bir vaka olarak görüyordu.
ter bela uyandı uykusundan semih. nerede olduğunu idrak etmeye çalıştı ilk. odasında olduğunu, aylardır gördüğü kabusları tekrar gördüğünü anlamasıyla nefesini verdi. düzensiz, derin nefesler alıyordu. yeterli gelmediğini hissetti, hızlıca ayaklanıp balkonuna attı kendisini. ancak burada rahatlayabilirdi. birden kafasını kaldırdığında karşı balkonunda biri olduğunu görmüştü. alışık değildi buna, genelde hep boş olurdu orası. balkona önceden koyduğu sandalyesine oturup üşümemek için sandalyedeki hırkasını omzuna aldı. balkonundan izlemeye başladı oturduğu siteyi, arada karşıdakinin kafasının kendisine baktığını hissediyordu. fakat bunu umursamayacak kadar yıpranmıştı. onu kimsenin düzeltemeyeceğine inanıyordu çocuk. birden karşıdaki kızın ayaklanıp içeri girdiğini gördü. biraz bekledi, belki geri gelir diye. gelmeyince o da içeri girdi ve kendini tekrar uykunun kollarına atmaya çalıştı.
the other pov
güneş doğmuş, gün başlamıştı. tüm site, yeni gelen aileyle tanışmaya can atıyordu. toplam 6 ev olduğundan komşuluk bağları gelişmişti, herkes herkesin olayına koşuyordu.
site yöneticisi olarak altay ve ardanın annesi, lâlin annesini aramıştı.
"günaydınlar nihal hanım. serap ben, sitenin yöneticisiyim. rahatsız etmiyorum inşallah?"
bu telefon geldiğinde, lâller bahçelerinde kahvaltı yapıyorlardı. birden babası ve lâl pür dikkat gelen telefonu duymaya çalışıyorlardı.
"günaydın serap hanım, ne rahatsızlığı? nasılsınız?"
"iyiyiz çok şükür, siz nasılsınız?"
"biz de iyiyiz yerleştik işte şimdi de kahvaltı yapıyoruz."
" aa afiyet olsun nihal hanım. çok uzatmayacağım, bugün sizinle tanışabilmek için bizim evde bir mangal düzenleyelim diyoruz, diğer aileler de gelecek. sizi de bekliyoruz, tanışmayı dört gözle bekliyoruz."
"ne kadar güzel düşünmüşsünüz, tabi ki geliriz."
iki hanım, detayları konuştuktan sonra telefonu kapattı. mangal için çağırıldıklarını söyleyince eşi çok mutlu oldu, kızı ise düşünceli bir hal aldı.
artık lâl ne giyeceğini, dün gece balkonda oturan kişinin kim olduğunu, o kadar insanla nasıl konuşacağını düşünmeye başladı.
akşam olduğunda anne ve babası hazırdı, hepsi lâli bekliyordu. güzel görünmek istiyordu lâl. güzel bir izlenim vermek istiyordu. sonunda annesinin kızım hadi diye bağırmasına gerek kalmadan inmişti. siyah bir kot ve tişört giymişti kumral kız. çok abartmaya gerek yoktu.
ailecek evden çıkıp çaprazdaki eve doğru gitmeye başladılar. özellikle lâl çok stresli hissediyordu. böyle ortamlar onu geriyordu.
bahçe kapısından girdiler ve herkes onlara bakmaya başladı. parkta gördükleri de buradaydı.
"hoşgeldiniiz tam zamanında geldiniz." diye selamladı yeni aileyi serap hanım.
upuzun bir masa vardı ve hanımlar en başa kurulmuştu. yanlarına da çocuklarını almışlardı. çok komik görünüyordu lâle göre bu. sanki minik çocuklar gibi. düzeni bozmamak için o da annesinin yanına oturdu. oturduğu gibi sorulara maruz kalmıştı.
"ee kızım tanışalım seninle. ben mertin annesi, bak bu da oğluşum. senin ismin ne bakalım."
oğlunun kim olduğunu söylerken oğlu da gülümsemeye başladı lâle. kaba görünmek istemediği için kumral da gülümsedi ve cevaplamakta gecikmedi
"ismim lâl, tanıştığımıza memnun oldum."
birden arda sohbete atlayıverdi
"ismin çok hoşmuş lâl. arda ben de, ankaradan gelmişsiniz diye duydum doğru mu?"
"evet ankaradan geldik. siz de mi ankarada yaşıyordunuz yoksa?"
"oha nereden bildin?" diye sordu arda
lâl ise gülerek
"aynı yerden gelmiş olmasaydık sormazdın diye düşündüm" diyerek cevapladı ardayı.
sonra birden anneleri gençleri masanın sonuna oturttular. bu sırada hem kendileri hem de eşleri sohbete başlamıştı. tek konuşmayan gençlerdi. bunu bozmak için gözde harekete geçti
"hadi düzgünce tanışalım yoksa bugün sadece susacağız gibi duruyor. ben gözde, 12. sınıfa geçeceğim. sayısalcıyım. sonunda bunlarla uğraşmama yardım edebilecek bir kız geldi. hoşgeldin istanbula"
gözde ortamın soğukluğunu kırmıştı. herkes kendini tanıttı ve sohbet emeye başladılar.
of çok kısa oldu ama mal gibi sınavlar varken yayınladığım için böyle olcak biraz
mal oldugum icin bolumun yarisini yayinlamayi unutmusum amk cok pardon🙏🏻