bir akşamını daha hastanede geçirmek üzere yola çıkıyor megumi. son iki senedir olduğu gibi.
çiçekçiye uğruyor, papatya alıyor bir demet. dün görmüştü, vazodaki çiçekler soluktu. değiştirmesi gerekiyordu.
artık tanıdık yüzlerle dolu olan hastane koridorunda buluyor 637 numaralı odayı. içeri giriyor. vazodaki suyu boşaltarak yeni papatyaları yerleştiriyor özenle.
yatağın başına geri dönüp baş ucundaki masaya koyuyor vazoyu. sonra yatağın yanına oturuyor. iki avcunun arasına alıyor itadori'nin sağ elini. kemikleri batacak artık eline, o kadar güçten düşmüş halde.
son zamanlarda hiç yapmadığı kadar inceliyor itadori'yi. vücudu küçücük kalmış çarşaflarının arasında. önceden herkesi dövebilecek çocuk, üflesen uçacak hale gelmiş. burnuna ve koluna bağlı borular, vücuduna bağlı olan kablolar...
megumi artık dayanamayacağını düşünüyor o an. ve itadori'nin bitmek bilmez uykusu başladığından beri ilk defa, gözyaşlarına teslim oluyor tamamen. o söylediği için ağlamamış o zamana kadar, yine o'na dayanamadığı için ağlıyor şimdi.
hıçkırıkları sessiz odaya dolup taşıyor. nefesi kesilircesine, boğazı yırtılırcasına haykırıyor. itadori'nin elini ise hiç bırakmıyor. bıraksa bir daha tutamayacakmış gibi hissediyor.
artık dizlerinde takat kalmadığından öylece çöküyor yere, yatağın kenarına. "lütfen..." ufak bir fısıltı çıkıyor dudaklarından. "lütfen uyan artık."
bir şeyin elini sıktığını hissediyor. çok küçük, o kadar küçük ki hayal görüp görmediğinden emin olamıyor. aniden ayağa fırlıyor.
ve eli bir kez daha sıkılıyor.
bu sefer adı kadar emin. 'bu bir mucize.' diye düşünüyor. başka bir açıklama yapmaya da uğraşmadan çıkarak doktorları çağırıyor hemen.
bir süre dışarıda tutuyorlar onu. o sırada tanıdıkları herkesi arıyor büyük heyecanla. iki senedir kurmak için ölüp bittiği cümleleri kuruyor. 'o uyandı.'
doktorlar çıkıyor sonunda içeriden.
"kariyerim boyunca hayata bu kadar sıkı tutunan bir insan görmedim. bir mucize yaşadığını söylemek yanlış olmaz. şu an çok zayıf bir durumda. yormadığınız sürece beş-on dakika kadar içeri girebilirsiniz."
megumi onaylayarak giriyor içeri.
yatağın yanına geldiğinde kahverengi gözleri görüyor tekrardan. rüyada gibi hissediyor.
"fushig-" dudağında hissettiği baskıyla susturuluyor itadori.
engellemek yerine karışılık veriyor bu özlem dolu öpücüğe. ağzına tuzlu bir tat da karışıyor. yüzüne bakarken görüyor itadori, gözleri ve burnu çoktan kıpkırmızı olan megumi'nin gözyaşlarını.
"seni seviyorum." itadori bunu beklemiyor.
"seni seviyorum. seni seviyorum. seni seviyorum. seni seviyorum. seni seviyorum." diyor megumi tekrar tek nefeste.
"bunu söylemek için iki yıl bekledim, bir saniye daha beklemeye tahammülüm yok."
"ben de..." diyebiliyor itadori sadece. sevdiği çocuğun onu geri seviyor olmasına mı, iki yıldır onu bekliyor olmasına mı şaşırsa bilemiyor.
"hiç...hiç uyanmayacaksın sandım."
"birisi sürekli bana burada kalmamı söylüyordu. birisi her gün benimle konuşuyordu. biri benden vazgeçmediyse, ben de hayattan öylece vazgeçemezdim."
megumi tekrar öpüyor itadori'yi. dudaklarını, yanaklarını, alnını, çenesini, sonra tekrar dudaklarını.
itadori o parlak gülümsemelerinden birini sunuyor. megumi bunu gerçekten ne kadar özlediğini fark etmediğini anlıyor.
"seni çok seviyorum fushiguro megumi."
"seni çok seviyorum itadori yuuji."
ardından diğer herkes doluşuyor odaya. hepsi ağlamaklı ama mutlu bir halde. nobara koşarak sarılıyor itadori'ye.
onları uzaktan izleyen megumi 'iyi ki.' diyor kendi kendine.
'yeniden hoş geldin aramıza ilkbahar.'
-son-
beğenmemiz dileğiyle. <3