düşünülen ve düşlenen

29 5 1
                                    

arkadaşlarıyla konuşmayı bıraktıktan sonra elindeki telefonu yatağın diğer ucuna fırlattı minghao. saçlarını karıştırdıktan sonra masasının üstünde duran eskiz defterine baktı. günlerdir bir türlü gelmeyen ilham sağolsun, yüzüne bile bakmamıştı. oflayarak masanın başına geçti ve eline kalemi alıp oynamaya başladı. tekrardan seokmin'i ve o güzel burnunu çizebilirdi. ya da mingyu ve çarpıcı hatlara sahip olan yüzünü. ama bunlar her zaman çizdiği şeylerdi.

minghao için yenilik lazımdı, daha önce çizmediği şeyler. düşünceleri arasında gidip gelirken biraz daha rahatlamak için telefonuna uzandı ve çalma listesinde gezinmeye başladı. sevdiği bir sanatçı olan laufey'i görünce dinlemeye karar verdi. 'valentine' isimli şarkısını açıp kulaklığını da taktıktan sonra gözlerini kapattı. akla gelebilecek her şeyi düşündü. önce mingyu geldi aklına, sonra onun joshua'ya karşı olan tuhaf takıntısı. sonra seokmin'i düşündü. seokmin'i düşünürken aklına soonyoung ile beraber nasıl yaşlı evli bir çift gibi olduklarını düşündü ve gülümsedi. sonrasında soonyoung ile bugün konuştuğu şeyler aklına geldi. bu sayede sonunda aklına otobüste karşılaştığı çocuk geldi.

yüzündeki ben, sert ve beligin çene hattı, parıldayan gözleri ve dahası. bütün detayları minghao'nun beynine kazınmış gibiydi. ne zaman bu kadar incelediğini anlamasa da sorgulamadı, sonuçta yeni bir yüzü detaylı olarak incelemek normaldi. yeni çocuğu düşünülen, bir anda aklına piyano çalarken parmaklarının ne güzel göründüğü geldi. sanki piyano çalmak için yaratılmışcasına ince ve uzunlardı. minghao birçok farklı piyanistin şarkılarını ve videolarını takip ettiği için artık insanların ellerine bakarak ayırt edebildiğini düşünmeye başlamıştı.

düşünceler arasında kaybolmuş şekilde karalamalar yaparken skeç defterine ne çok yabancı ne de çok tanıdık olan yüze ait olan eli çizdğini fark etti hao. birkaç saniye deftere baka kaldı, içinden kendi kendine küfür ediyordu. videoyu sadece bir defa izlemesine rağmen tıpkı hatırladığı gibi çizmeyi başarmıştı; bununla gurur mu duymalıydı yoksa kendinden nefret mi etmeliydi çözememişti henüz. çok yüksek sayılmayacak bir sesle ofladı. belki uyumak iyi gelecekti.

evet, uyumak iyi gelecektir. rüyasında da o çocuğu görecek hâli yoktu sonuçta.

__________________________

BABANUZ GELDİ LAN KALKIN

paslanmış tuval, junhao Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin