Dikkat!
Bu kitap +18 ögeler içermektedir.Evgin'den:
Yine bir sabah uyandım odamda. Sadece iki saat uyuyabilmiştim. Bu bile benim için kârdı.
İsteksiz, halsiz, yorgun, agresif, sinirli... Beni ancak bu kelimeler tanımlayabilirdi. Yıllar geçmesine rağmen insan iyileşemez miydi?
Küçük adımlar atarak yavaşça odamdan çıktım ve Barış'ı koridorda gördüm. Evet, biz bir aile evinde kalıyorduk. Savaş ve Barış evli olmasına rağmen bu büyük köşkte kalıyordu."Erkenciyiz?" dedi Barış.
"Uyuduğumu kim söyledi?" dedim somurtarak. Merdivenlerden aşağı inerken o da peşimden geliyordu.
"Gelecek misin şirkete? Kafan dağılır." dedi Barış.
"Gelirim." diyerek kısa kestim. "Babam uyandı mı?"
Evet. Sevgili babam Zahit ile yaşıyorduk. Annemiz Tomris, yıllar önce kalp krizi nedeniyle ölmüştü. Babam bize çok iyi davranır, üçümüzü asla ayırmaz. Disiplinli, az ve öz konuşan biri o. Bu evde saygı en başta gelir."Uyandı, aşağıda." dedi Barış. "Sana biraz kızgın, haberin olsun."
"Yine kimin tavuğuna kışt dedik?" dedim Barış'a dönerek. Bilmiyorum der gibi omzunu silkti.
Merdivenlerden iner inmez koltukta, bana bakan babamı gördüm. Savaş, Sasha ve Büge de yanında oturuyorlardı."Baba?" dedim yanına yaklaşırken.
"Sen bizim soyadımızı daha ne kadar kirleteceksin!" dedi sinirle. Barış Büge'nin yanına oturdu. Herkes bana bakıyordu.
"Efendim?" dedim kaşlarımı çatarak. Babam televizyonu işaret etti. Hepimiz televizyondaki haberi izlemeye başladık.
"Evet sayın seyirciler, özellikle son zamanlarda adları gündemden düşmeyen Yesariler, bugün yine bir olaya uyandı. Zahit Yesari'nin üçüz çocuklarından biri olan Evgin Yesari, dün gece saatlerinde yine bir kavgaya karıştı. Onu sakinleştirmeye çalışanlar epey bir zorlansa da tartışma çok büyümeden sonlandı. Nedeni ve bu kavgayı kimin çıkardığı henüz tam olarak bilinmese de, olayın görüntüleri, mekandakiler tarafından kameralara yansıdı. Evgin Yesari'nin, kavga sırasında alkollü olabileceği ortaya atıldı."
"Kapıda röportajcılar nöbet tutuyor. Neden böylesin oğlum sen? Ne derdin var!" dedi babam. Cevap veremedim, başımı öne eğdim.
"Baba... Ezgi-"
"Ne Ezgi'si! Ezgi mi kaldı!" diye bağırmaya devam etti. "Ezgi beş yıl önce seni terketti, neden kabullenmiyorsun bunu!"
"Özür dilerim baba."
"Özür dilemekle bitiyor mu? Her gün özür diliyorsun zaten! Her sabah bu haberlerle uyanmak istemiyorum!"
"Bir daha olmayacak." dedim babamın yüzüne bakamadan.
"Zehir ettin günümü!" dedi. "Çık, git şirkete, çalış. Bugün gözüm görmesin seni."
"Ama-"
"Evgin, baba." diyerek sözümü kesti Büge. "Bu konuyu kapatalım. Yoksa birbirinizi kıracaksınız."
"İyi, tamam, Büge haklı." dedi ve bana döndü babam. "Hadi, git."
"Peki baba." dedim ve suratım asık bir şekilde yanından ayrıldım.
Evden çıkarken Savaş'ın seslenmesiyle durdum ve ona döndüm."Evgin!"
"Ne oldu?"
"Şirkete mi?" dedi.
"Başka nereye gideyim? Zahit Bey raconu kesti." dedim somurtarak.
"Ne bakıyorsun onun dediğine sen? Sinirle konuşuyor işte." dedi. "Şirkete gitme, abi kardeş takılalım biraz."
Üçüz olsak da aralarımızdaki onar dakika bizim için önemli. İlk Barış doğmuş, sonra ben, sonra da Savaş."Savaş, hiç modumda değilim, gidip çalışayım da kafam dağılsın. Özür dilerim." dedim. "Akşam gitsek bir yerlere?"
"Babam daha şimdi kızmadı mı sana bu yüzden?"
"Hadi, alırsın sen izni." dedim yavaşça omzuna vurarak.
"Beni de azarlasın sonra?" dedi babamı kastederek.
"İyi, son dakika söyleriz o zaman." dedim gülümseyerek.
"Keyfin yerine geldi bakıyorum?" dedi Savaş gülerek.
"Hadi, çıkıyorum ben." dedim gülerek.
"Hiçbir şey yemedin." dedi Savaş ben kapıyı açarken.
"Yerim orada bir şeyler." dedim. "Görüşürüz."
Şirkete vardığımda hızlıca odama girdim. Yarım saat geçti. Çalışmamın ortasında gözüm masamdaki çerçeveye takıldı. Ezgi ile beraber bir fotoğrafımız vardı. Onu gördükçe unutasım geliyordu ama bunu bir tek içerek yapabiliyordum.
İşi gücü bırakıp çerçeveyi elime aldım."Niye bıraktın beni?" diyerek kendi kendime konuşmaya başladım ve beni bıraktığı günü tekrar hatırladım...
Flashback:
Ezgi ile bir günlüğüne tatile gitmiştik. Orada hiç eğlenmediğimiz kadar eğlendik, yakınlaşmadığımız kadar yakınlaştık. Fakat bir sorun vardı. Ezgi benimle hep beni terk edecekmiş gibi konuşuyordu."Evgin..." dedi Ezgi. Gülümseyerek ona döndüm.
"Efendim?"
"Bu anı hiç unutmayalım olur mu?" dedi. Bir gariplik sezsemde sesimi çıkarmadım.
"Ben hiçbir zaman unutmayacağım."
"Ben unutursam, beni affet, olur mu?" dedi.
"Olur." dedim gülümseyerek.
Akşam olmuştu. Kalacağımız otelin barında uzun zaman geçirmiş ve çok içmiştik. İkimizde kendimizde değildik.
"Burası mıydı?" diye sordu Ezgi bir odanın kapısını gösterek. Aslında neresi olduğunu biliyordu fakat alkolün etkisiyle şaşırmıştı.
"Burası." dedim ve kapıyı açtım. İçeriye girdiğimizde Ezgi bana döndü. Gözleri doluydu ama gülümsüyordu.
"Evgin," dedi. "Ben çok düşündüm... Seni kendimden de çok sevdiğimi farkettim."
"Nasıl yani?"
"Ben... Sana çok aşığım. Bugün bizim en özel günümüz." dedi ve bana yakınlaştı. Öpüşmeye başladığımızda gözlerinden yaşlar akıyordu.
"Seni seviyorum...""Şş... Bende seni." dedim gülümseyerek. Tekrar öpüşmeye başladık. Ezgi kucağıma atladı ve yatağa gittik...
Flasback sonu...Ertesi sabah Ezgi çoktan gitmişti... Aklıma geldikçe, fırsat buldukça onu arıyordum. Telefonu elime aldım ve defalarca aradığım yetmemiş gibi yine aradım.
"Aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor. Lütfen daha sonra tekrar deneyin."
İşte bundan bahsediyorum. Ben Ezgi'ye, gittiğinden beri bir kere bile ulaşamamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saklı
Fiction généraleSavaş, Barış ve Evgin, "Türkiye'nin En Zenginleri" olarak bilinen üçüzlerdir. Barış, Büge ile evlidir ve bir çocukları vardır. Fakat bazı sorunlar yüzünden iyi anlaştıkları söylenemezdir. Savaş ve Sasha yeni evlenmişlerdir. Barış ve Büge'nin aksine...