Akşam olmuştu. Şirketten çıkar çıkmaz kendimi bara atmıştım. Savaş ve Barış da gelmişti.
Savaş ve Barış havadan sudan konuşurken ben durmak bilmeden içiyordum. Ezgi'yi ne zaman, nasıl unutabilirdim?"Abiciğim, yeter." dedi Barış elimdeki kadehi alarak. "Babam seni böyle görürse hepimizi öldürür."
"Öldürürse beni öldürür, sizi bulaştırmaz." diyerek kadehi geri aldım.
"Yine mi Ezgi-"
"Onun adını sakın ağzına alma." dedim Savaş'ın sözünü keserek. "Unutmaya çalışıyorum."
"Sen onu hayatta unutamazsın." dedi Barış.
"Bugün günlerden ne?" diye sordum.
"Salı?" dedi Savaş.
"Onu demiyorum." dedim.
"Evlilik yıl dönümünüz." dedi Barış biraz düşündükten sonra.
"Evet, bundan bahsediyorum." dedim başımı sallayarak. "Hem evlilik yıl dönümümüz hem de Ezgi'nin beni terk ettiği gün."
"O gün bugün müydü?" diye sordu Savaş. Başımı yukarı aşağı salladım.
"Tam beş yıl oldu." dedim. "İnsan bir kere arayıp sormaz mı? Bir kere mesajlarıma cevap vermez mi?"
"Belki..." dedi Barış. Devamını getiremeyince ne demek istediğini anladım.
"Hayır, beni aldatmaz o." dedim. "Onu her yerde aradım. Bu kadar mı hiçmişim onun gözünde ben?"
"Belki zorundaydı?" dedi Savaş. "Olamaz mı abi?"
"Olamaz!" diye bağırdım. "Lanet olsun bugüne. Onu gördüğüm, tanıdığım, evlendiğim günlere lanet olsun."
"Kalbin öyle demiyor." dedi Barış. "Sen ona köpek gibi aşıksın."
"Sus." dedim ona bakmadan.
Gecenin bir yarısı eve gelmiştik. Ayakta duramadığım için Barış beni tutuyordu.
Kapıdan içeriye girdiğimizde Büge koşarak yanımıza geldi."Barış, ne bu Evgin'in hali?" dedi Büge sessizce.
"Babam uyudu mu?" dedi Barış, Büge'yi duymazdan gelerek.
"Hayır, çalışma odasında." dedi Büge.
"Neden?" dedi Barış.
"Ya anlatırım Barış, şimdi sırası mı?" dedi Büge beni işaret ederek.
"Tamam, sessiz ol." dedi Barış.
"Ne yapacağız?" dedi Savaş, Barış'a döndükten sonra.
"Büge, sen babamı oyala. Ben götüreceğim Evgin'i odasına." dedi Barış. Büge merdivenlerden yukarı çıktıktan sonra babamın odasına girdi.
"Yürü." dedi Barış. Merdivenlerden çıktık ve odama geldik. Kendimi yatağa attıktan sonra Barış söylenmeye başladı.
"Ajan yaptın hepimizi. İçme diyorum sana, daha kaç yıl devam edecek bu?"
"Abi... Ezgi-"
"Ezgi'n batsın, senin bu aşkın batsın!" dedi Barış. Büge odaya girdi.
"Barış, ne bağırıyorsun? Babam duyacak." dedi Büge fısıldayarak ve kapıyı kapatarak.
"Sen nasıl oyaladın babamı?" diye sordu Savaş.
"Yarın sabah kontrol var dedim, Barış'la kahvaltıya inemeyeceğiz dedim."
Evet, bu evde herkes yemeğini aynı anda, aynı masada yer. Ciddi bir şey olmadıkça gelmeme gibi bir şansımız yoktur.
Ve evet, Büge hamile. Zahit Yesari'nin ilk torunu geliyor. Kontrole gitmek bizim en büyük bahanemiz.Bir süre sonra Savaş ve Büge odadan çıktı. Odada bir tek Barış ve ben vardım. Hâlâ öylece yatarken gözlerimi kapattım. Barış ne olduğunu hemen anladı.
"Başın mı dönüyor?" dedi ve yatağa oturdu. Başımı yukarı aşağı salladım.
"Çok..." dedim gözlerimi açmadan.
"E normal oğlum," dedi. "Sağlam içtin bugün."
"Unutamıyorum abi ben." dedim gözlerimi açarak. "Unutamıyorum onu..."
Barış ayağa kalkıp yatağın yanındaki komodinin üstünde duran telefonumu aldı."Ne yapıyorsun?" diye sordum doğrularak.
"Hani aramıyordun sen Ezgi'yi?" diyerek bana telefonumdaki arama kayıtlarını gösterdi. "Bunlar ne?"
"Arayacağım tabii ki." dedim. "Nerede, ne halde bilmiyorum."
"Böyle mi unutacaksın onu!"
"Ver şunu-"
Aniden ayağa kalktığımda cebimdeki sigara paketi yere düştü. Barış paketi yerden aldı ve sinirle bana döndü."İnanmıyorum sana." dedi. "Yine mi başladın sigaraya!"
"Bağırma, babam duyacak." dedim. "Hem sana ne? Ver."
Sigarayı Barış'tan alacakken arkasına sakladı."Vermiyorum." dedi ve kapıya döndü. "Bakalım babama da sana ne diyebilecek misin?"
"Dur!" dedim kapının önüne geçerek. "Söyleme, lütfen."
"Evgin, senin yolun yol değil. Çekil önümden."
Barış'ı durduracakken aniden sendeleyip duvara tutundum."Ne oldu?" diye sordu Barış endişeyle.
"Bilmiyorum..." diyerek yatağa oturdum.
"Ne demek bilmiyorum, insülin mi?" dedi Barış. Panikle sigarayı yatağa fırlattı.
"Galiba..." dedim gözüm kapalı bir şekilde. Barış ilacımı almaya giderken söylediğim şeyle onu durdurdum.
"Gerçekten yedin ya." dediğimde bana döndü.
"Numara mı yaptın!" dedi Barış. Başımı yukarı aşağı sallayıp gülmeye başladım.
"Dünden hazırsın inanmaya." dedim ve yataktaki sigarayı alıp cebime koydum.
"Şu şakayı yapmayı ne zaman bırakacaksın?" dedi sinirle. "Bunun şakası mı olur?"
Barış hastalığım için endişelenmişti. İnsülin direncim vardı. Aniden bayılabiliyordum."İnandın ama." dedim gülerek.
"Sen içince ayrı bir salaklaşıyorsun. Uyu da bir an önce kendine gel." dedi ve ayağa kalktı. O benim aksime gayet ciddiydi.
"İyi geceler."
"Sanada." dedi ve gülümseyerek odadan çıktı.
Ertesi sabah erkenden duş aldım ve aşağıya indim.
"Günaydın baba." dedim babamı görünce. Oldukça heyecanlı gözüküyordu.
"Günaydın." dedi. "Şirkette sana bir sürprizim olacak."
Aklıma ilk Ezgi gelse de bu ihtimali direkt sildim. Babam, Ezgi yüzünden yıprandığım için onunla ilgili hiçbir şey yapmazdı.Bir saat sonra merakla, babamla şirkete gidiyorduk.
"Seni biriyle tanıştıracağım." dedi. "Şirketin yeni ortağıyla."
Şirkette ben CEO, Savaş ve Barış yönetici, Büge vakıfın başkanı ve Sasha sekreterdi.Şirkete geldiğimizde babamın odasına doğru yürümeye başladık, yeni ortağı orada olmalıydı.
"Ben tanıyor muyum onu?" diye sordum ama cevabını alamadan odaya gelmiştik. Onu gördüğüm an donakaldım. Hayır, Ezgi değildi.
"Hemde çok derinden." dedi babam.
"Baba..." dedim karşımdaki adama. Babamın yeni ortağı, Ezgi'nin babasıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saklı
Ficción GeneralSavaş, Barış ve Evgin, "Türkiye'nin En Zenginleri" olarak bilinen üçüzlerdir. Barış, Büge ile evlidir ve bir çocukları vardır. Fakat bazı sorunlar yüzünden iyi anlaştıkları söylenemezdir. Savaş ve Sasha yeni evlenmişlerdir. Barış ve Büge'nin aksine...