---
Jungkook|
Gözümü sabahın ilk ışıklarıyla açmış,banyoda kısa bir duşun ardından mutfakta kahvaltı ile uğraşan Yoongi hyunguma eşlik etmiştim.Tabağı masaya koyarken yanağına sulu bir öpücük kondurmuş onu öptüğüm için hemen azar yemiştim.Ardından sinirlenince şişirdiği yanaklarını sıkıp yeni bir azarı işitmek istemediğim için hızla masada ki yerimi aldım.
"Karnını güzelce doyur,ben şimdi çıkıyorum.Ayrıca masayı toplamayı unutma!"
Kafamı gülerek sallayıp kapıdan çıkan bedenini izledim normalde daha erken giderdi ama kahvaltı hazırlamayı eziyet gibi gördüğüm için aç karnına çıkardım dışarı.Bu yüzden günlerdir bu haldeydik.Benim için sofra hazırlar ardından yemem için uyarırdı.
Bıçağımı alıp, çilek reçelini kızarmış ekmeğime sürmeye başladım.Belirli bir saatim olmadığı için istediğim zaman kalkar giderdim.Sonrası hızlıydı, masayı toplamış çiçek sepetlerim ile serin havada yürümeye başlamıştım.Sabahın ilk saatlerine bayılırdım özellikle güneş etrafta parıldarken havanın serin olmasına.Kuşların cıvıltısına araba sesleri eklenince yüzümü buruşturdum.Arabayı bu denli kullananlara sinir olurdum.Bastıkça kornaya basıyorlardı.
Her zaman ki yerime oturup,tezgahımı serdim ve beklemeye başladım.Bu saatlerde birşey olmazdı herkes işe gittiği için pek umursuyor sayılmıyorlar.Bazen denk gelirse yolda yürüyen insanlar gelir alırdı.
Gelmemin üzerinden bir saat geçmiş,nerdeyse öğle saatinde gelmişti.Yaşlı bir hanımefendi, çiçeklerime bakmış hemen sonra gülümseyerek "Merhaba yavrum."diyordu."Merhaba efendim,buyrun bakın lütfen buket mi alırsınız?"kafasını olumlu anlamda sallamış cebinden ağır ağır çıkarttığı cüzdanından 100 wonu uzatmıştı bana."İşinde bol şans güzel çocuğum."eline verdiğim buket çiçeği de almış sol taraftan yürürken arkasından izlemeye başladım.Kim bilir kime almıştı çiçeği."Ne tatlı bir teyze değil mi?"kulağımı dolduran derin sesin olduğu yani sağ tarafıma başımı döndürdüm.Ne zaman geldiğini anlayamamıştım,adım seslerini bile duymazken nasıl bu kadar hızlı hareket edebiliyordu inanmak zor gerçekten."B-bayım siz,siz nerden çıktınız?"uzun boyluydu benden yaklaşık 10 santim uzunluğundaydı.Konuşmak ve gözlerine bakmak adına kaldırmıştım bsşımı."Gökten,melekler gönderdi.Dediler yolun kenarında bir çiçek çocuk var yalnız başına sıkılıyor yanına git."söylediği şeye göz devirip hafif tebessüm ettim.Bulunduğum yerde ki taşlara oturunca o da aynısını yapmış benimle beraber oturmuştu."Çiçeklerimden almaya geldiniz sanırım bayım.Karınız çok sevmiş olmalı."söylediğım cümleye komik bir fıkraymış gibi gülerken anlamsızca baktım yüzünün her santimine.Bu kadar gülünecek ne vardı?
"Gerçekten karıma aldığımı mı düşündün?"
Hırkamın düşen tarafını omzuma geçirip yutkundum.Nasıl yani karısına almamış mıydı.Ne yani karısını aldatıyor muydu.Aman Tanrım! Tekrar aynı şekilde gülmüş saçlarımı geriye tarayarak gözüme düşen saç tutamımı kulağımın arkasına sıkıştırdı."Karım yok."dedi gözümün içine derinliği ile bakarken."S-sevgiliniz mi var y-yani?"neden kekelediğimi bilmezken yaşadığım rezillik ile gözlerimi devirdim.Aramızda ki mesafayi de kapatarak oturan bedenime iyice sokuldu."Hayır,ama olmasını isterim."o halde kime almıştı çiçekleri."Çiçeklerini çok sevdiğim için aldım,anneme yada sevgilime almak için değil.Güzel görünüyordu,bu yüzden."beni aydınlatmasına tebessüm ederek gülmüş, trafikte takılan arabaları izlemeye başladım.Adamın teki camını açmış önündeki bir başka adama küfür ediyor,ilerlemesini söylüyordu.En önde ki adam kapısını açıp dışarı çıkarken, diğerinin de ondan farkı yoktu.Birbirlerine küfürlü saldırı yaparlar sanıyordum,ama birden bire yumruk yumruğa kavga etmeye başladıkların da gözümü kapattım korku ile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Diosa Lavinia | Taekook
Fanfiction"Çiçeklerimden sizde almak ister misiniz bayım?" 21092023