Electric / Minsung ✓

Bölüm 11

1hafta sonra

"Minho?" Minho'nun ziline basmış ve onu beklemeye başlamıştım. Kapı açılınca içeriden defter kitapla çıkan Minho'ya şaşkınlıkla bakıyordum. "Bunlar ne?" Bana gülümsedi. "Bunlar mı? Sevgilim okula başlayınca bende son kalan, ama dondurduğum okuluma geri dönme kararı aldım. Dün sen okulu söyleyince aynı Üniversitede fakat farklı bölümlerde okuduğumuzu öğrendim."

Yeniden. Yeniden okula başlamıştı. Vay be, tek olmayacaktım demek. Bu haber beni sevindirmişti. Bir kaç adım ilerleyip kolunu girmem için açınca koluna girdim ve apartmandan çıktık. Dışarıda oldukça lüks bir arabanın yanına gidip kapıyı açtığında ona şaşkınlıkla baktım. "Bu ne?"

"Araba." Minho'ya ciddi misin? der gibi baktığımda omuz silkip beni aracın içine yerleştirdi. Sonra kendiside sürücü koltuğuna oturduğunda şükür açıklama yapmaya başlamıştı. "Annem ve babam baya soylu insanlar. Benimde bir ünüm var ister istemez. Diğerleri bilmiyor. Zaten ekran karşısına makyaj ve maskeyle çıktığım için en fazla beni benzetiyorlar. Hem ismimi bilmedikleri için şüphelenemiyorlar. Sadece 'Minho sen Lee ailesinin oğluna ne kadar benziyorsun' diyorlar. Hem o zaman saçım siyahtı. Ha bu arada, diğerlerine söyleme."

Şaşkınlıkla ona bakıyordum. Nasıl yani, kaç yıllık arkadaşlarına bile söylemediği şeyi bana mı söylemişti? Ama neden?

"Minho, neden kaç yıllık arkadaşlarına, kardeşim dediğin insanlara söylemedin ama bana söyledin?" Diyerek ona şaşkınlığımı belli ederken o sadece kıkırdadı. "Çünkü dediğin gibi. Onlar sadece kardeşlerim. Sen her şeyimsin."

Normalde başka biri söylese cringe olarak bulacağım sözleri ondan duymak kalbimi hızlandırmıştı. Üzerine hafifçe eğilince o ise ileri gitmiş ve ellerini belime koyup beni kucağına çekmişti. "Minho..." dudaklarını boynuma sürtünce hafifçe onun adı ile inlemiştim. "Bebeğim..."

Zaten belimde olan elleriyle baskı uygulayıp beni kendine bastırmıştı. Dudaklarını dudaklarıma kapatınca onun dudaklarını kabul etmekte gecikmedim. Üst dudağımı onun iki dudağının arasına sürttügümde iyice sertleşmişti öpüşü.

Beni, kendi ile kucağında, siyah kaplama ile kaplanmış cama yasladı. Adem elmama kondurduğu minik öpücükler beni çılgına uğratırken, elim onun saçlarına gitti ve kendime bastırdım. Haz bütün vücudumu ele geçirirken o, dişlerini omzuma ve boynuma iz kalacak şekilde geçiriyordu. Bir süre sonra benden ayrılıp beni yeniden yolcu koltuğuna otururken telefonumun kamerasını açtım ve boynumdaki izlere baktım.

"Minho, E bunlar ne olucak?" Bana döndü ve bir elini çeneme götürüp çenemi hafif kaldırdı. Boynumdaki izlere kısık gözlerle bakarken gözlerindeki gurur ve hayranlık utanmama sebep olmuştu. "Aslında çok yakışmışlar bebeğim ama okul var. O yüzden en yakın kozmetik dükkanında durup sana fondöten alıyoruz. Onun bu fikrine kafamı sallayarak onay verdiğimde arabayı çalıştırıp sürmeye başladı.

Bir kozmetik dükkanında durup arabadan aşağıya indiğimizde yüksek yakalı ceketini bana verdi ve şu anlık boynumu kapatmam için ceketin fermuarını yukarı çekti. "Çok büyük geldi." Kolları koluma büyük gelen, aslında boynumu kapatması gereken ama aynı zamanda yüzümün yarısını kapatan ceket ile döndüğümde kıkırtısını duydum.

"Sana tatlı diyeceğim ama öpüşürken ve hatırladığım kadarıyla sevişirken hiç tatlı olmuyorsun. Oldukça seksin Han Jisung."

Koluna sertçe vurup onu kozmetik dükkânına sürüklerken o benim peşimden sürüklenmeye oldukça memnun gibiydi. İçeri girdiğimizde bir kadın yanımıza gelmiş ve Minho ile el sıkışmışlardı. "Hoşgeldiniz Minho Bey" kadın Minho'ya eğildikten sonra bana dönmüş ve eğilmişti. "Hoşgeldiniz efendim" ona aynı şekilde eğildiğimde Tekrar Minho'ya dönmüş ve ne istediğimizi sormuştu.

"Biz fondöten arıyoruz. Bor arkadaşım istedi. Hazır bizdede yol üstüyken alalım dedik." Minho yalanlarıyla açıklama yaparken ilk başta ne olduğunu anlamasamda sonradan iki erkeğin gelip sadece fondöten istemesi insan aklına şüphe düşürebilirdi. Tamam makyajı erkeklerde yapabilirdi ama biri heryerini saklayan ceketle gelmesi insanı şüphelendirirdi. Şahsen ben şuphelenirdim. Hay amına koyayım sevişmişler derdim.

"Peki efendim arkadaşınızın renk tonunu biliyor musunuz?" Kadının sorusu ile Minho gülümsedi. "Jisung'un ki ile aynı hemen hemen. Zaten normalde de aynı fondöteni sürüyorlar." Aynı fondöten...

Bu başıma giren ağrıyı engelleyemezken Minho'ya bir şey belli etmemek için uğraşıyordum. Minho bana çatık kaşlarla bakarken bir şey olduğunu fark etmiş ve koluma ters girip, bir kolunu ise belime atıp beni göğsüne yaslamıştı. Kadın o sırada fondöten bakmaya gittiği için beni omzuna rahatça görmüyordu. "Bebeğim iyi misin?" Telaşla sorduğu soruya zor da olsa cevap veren verebildim.

"Hmm boşver. Sadece geçmişten bir şey canımı yaktı. O şeyi hatırlamak bana iyi gelmiyor sadece.

Minho saçlarıma uzunca bir öpücük kondurup kokumu içine çekti. İçeriden kadının geldiğini gördüğümüzde Minho kadına doğru yürüdü ve elindeki fondöteni alıp kasaya geçti. Bana dışarıda beklemem için işaret verince yavaş adımlarla dışarı çıkıp arabaya doğru yürümeye başladım. Arabanın kaputuna yaslanıp beklemeye başladım.

İçeriden Minho görününce yanıma yaklaşıp arabanın kapısını uzaktan açtı. Bende o sırada arabaya binip onu bekledim. Minho içeri girince elindeki poşeti bana verip arabayı çalıştırdı.

Fakülteye girince ikimizde birbirimize vedalaşıp derslere doğru gittik. Sınıftan içeri girince unuttuğum bir gerçek yüzüme carptı. İçeride bir grup kızla konuşan çocuğun ismi ağzımdan şaşkın bir sesle çıktı.

"Jung Wooyoung!"

Hellü

Bugün başlangıç konuşması yapmadım çünkü sikilacagınizi düşündüm bence sikiliyorsunuz şu konusmalardan ama olsun

Neyse ben yine baßlıcam

Şu VMA konuşmasinda Chan çok tatlu değil mi bazıları sarhoş diyo ama zaten alkol tükettiğini oda söylemişti ama COK TATLU

İlk defa chani boyle gördüm

BU DEGİL
(BU İKİSİ KARİSTİRİLİYOR GİCLERDE GENELDE İSİM BENZERLİGİNDEN DOLAYİ O YUZDEN KOYDUM)

BU