Jisung pov:
"Minho!"
Minho'yu görmem ile birlikte yanımdaki Wooyoung'u bırakıp ona koştum. Sıkıca beni sararken, ben yine kollarımı onun içine yerleştirmiştim. "Nasıl geçti okulun?" Sorusu ile kafamı kaldırıp ona baktım. Sanki biraz daha çekici mi olmuştu? Ya da ben ona her dakika daha çok mu aşık oluyordum? Arkamda öksürük sesi duyunca yaptığım şeyin farkına varıp ayrıldım. Wooyoung'u unutmuştum!
Onları tanıştırmam gerektiğini düşünüp sağ elimi kaldırdım. "Minho bu Wooyoung, Wooyoung bu da Minho..." Minho için sevgilim demem olur muydu ki? En sonunda demekten vaz geçtim. Minho sanki aralarında çok yaş varmış gibi ona üstten üstten bakıyordu. Wooyoung ise, Wooyoung'da aynı şekilde bakıyordu. Ne yapıyorsunuz amına koyayım? Bir kız için kavga eden erkek gibi birbirinize ne bakıyorsunuz? Sanki kan davaları var
Sonunda birbirlerine rakabet okumayı bırakıp Minho bana döndü. "Gidelim bebeğim!" Bebeğim kısmına baskı yaparak söylemişti. Ona garip garip bakıyordum. Baktı olmuyor ikimizde böyle bön bön bakıyoruz beni kucağına alarak arabaya doğru ilerledi. Wooyoung'un gözleri açılmıştı. Adam haklı, sanki kız kaçırıyor. "Minho beni indirir misin?" Normalde bu hareketine rahatsız olmazdım ama herkes bize bakıyordu. Bizimde grurumuz var yani.
Beni bırakmaya niyetli değil gibiydi. En sonunda duraksamış ve aklına bir şey gelmiş gibi yaramazca sırıtmıştı. "Bir şartla!" Nereden çıktı bu? "Ne?" Sırıttı, kollarını sıkıştırarak ona iyice yapışmamı sağladı. "Akşam sana istediğimi yapabileceğim."
"Ne, hayır olmaz!" Ne istediğini biliyordum. Aklındaki sapık, ahlaksız şeyler geçtiğini biliyordum. "Eğer kabul etmezsen seni asla indirmem ve arabaya da taşımam. Hatta şu çıkışın orada durur herkesin seni görmesini sağlarım."
Eee, bu bana seçim tercihi sunmuyordu ki. "Off, tamam. Şimdi indir beni!" Zafer kazanmış yüz ifadesi takınıp beni aşağıya indirdi. "Yürü bakalım" onu takip ederek sabah bindiğimiz arabaya giderken arkamda bana seslenen Wooyoung ile duraksadım. "Han Jisung!" Elini sallayarak bir şeyi ima etmeye çalışıyordu. Anlamadık sanki. Aynı şekilde ona el sallayıp öpücük gönderdim elimle.
En sonunda ikimizde arabaya binince Minho'nun arabayı çalıştırması ile onun yan profilini izlemeye başladım. "Minho, neden Wooyoung ile birbirinize öyle bakıyordunuz?" Minho, gözlerini yoldan çekmeden bana dönünce arabanın hızından dolayı "Öyle bakma çarpacaksın" diyerek onu uyardım.
"Nasıl bakmışız birbirimize?"
"Hmm, birbirinize meydan okur gibi." Kıkırdadı. Çok güzel gülüyordu. "Ciddi misin? Hiç fark etmemiştim o esnada gece önden mi arkadan mı alsam diye düşünüyordum." Piç, harbi piç bak. "Minho, benim sadece götümden alabilirsin. Ben kız değilim."
"Ha yani almama tamam diyiyorsun. Tamam."
"Ben onu demek istemedim." Bana imalı imalı bakarken çarpacak diye onun kafasını yola ittim. Yol boyunca ise kendim cama yaslanarak uyudum.
___
"Jisung, hadi uyan bebeğim." Gözlerimi açtığımda yatağımda, Minho'nun göğsünde yatıyordum. "Saat kaç?" Elindeki saati yüzüyle aynı hizaya getirip saate baktı. "Akşam sekiz." Yataktan bir hışımla kalktım. "Ciddi misin? Niye bu kadar uyumama izin verdin?" Bana yorgun bir şekilde tebessüm etti. "Uyuyordun, uyandırmak istemedim."
Durup dururken elini bacağıma atıp okşamaya başladı. "Minho, yorgunum." Üzgünce dudak büzdü. "Ama, ama akşam istediğimi yapabilecektim." Doğru o vardı birde değil mi? Ama bu aralar sebepsiz yere Minho ile sevişmek istemiyordum. Daha doğrusu bugün. "Minho, onun yerine konuşsak. Lütfen hem yoruldum uykum var." Ofladı. "Tamam."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Electric / Minsung ✓
FanfictionAcı... Saf acı... Okul yurdu dan yeni ayrılmış Jisung, yeni bir apartmana taşınır. Bu apartmanın sahibi Chan'ın onu apartman grubuna eklemesiyle gelecekteki kardeşleri ile tanışır. Ve kalbini çalıcak bir oğlanla. Ancak konu sadece dersleri veya aşk...