Kırmızı İp

1 0 0
                                    

Sevgilim, 

Sen gece ile gündüz gibisin.

Yüzünde güneş açsa, kainat en parlak gecesini yaşar. 

Bu hayatta en nefret ettiğin şey nedir diye sorsalar, huzur derdim. Huzurun gereği ne kaos varken?

Telefon kulağımdayken kucağımdaki tabaktan üzüm yiyordum. Ayaklarımı masaya uzatmış normal bir insan görse vahşet diyebileceği manzaraya bakarken Jack'in telefonunu açmasını bekliyorum. Bıçaklar, çatallar, yemekler her şey havadaydı. Hatta oturduğum sandalye ve masa bile. Havada olmayan, yani masanın üstünde duran sadece üzüm tabağıydı. O da benim sayemde. Cadılar ise yerlerde kanlar içinde yatıyordu. Bir mısır tarlasının ortasında cadı toplantısı yapmıştık ve her türden cadının yanı sıra, her diyardan cadılar da vardı. Bir odada iki cadı varsa biri ölüdür lafı benim atasözüm. Sözü ben çıkardım ve açıkçası bu kaosun sebebi de benim. Zigwarts dahil hiçbir cadı benim Lord olduğumu bilmiyordu onlara Lordun benim eski sevgilim olduğunu ve erkek olduğunu söylemiştim. İnandılar. Bazen sadece söyleyeceksin salak çok çünkü. 

"Jackie!" diye seslendim telefon açılınca. 

"Lily, nerdesin? Müşterin geldi ve seni bekliyor."

"Şu ultra yakışıklı ve zengin müşterimin biraz beklemesi gerekiyor. Çünkü teknik bir yaralanmadan dolayı gelemiyorum."

"Yaralanma? Sen iyi misin? Neredesin, gelip seni alayım oradan."

"Yaralanan ben değilim rahat ol. Birkaç arkadaşım yaralandı. Onlar da iyi olur. Şeytan hepsi." 

"Emin misin? Yardıma gelebilirim." 

"Hayır hayır önemi yok. Kendim halledebilirim. Hepsini sadece evlerine postalayacağım." 

"Anladım. Acil bir şey olursa ara." 

"Olur tabi ararım. Müşterime özürlerimi ilet. Mutlaka telafi edeceğim." 

"Sorun değil, burayı düşünme. Görüşürüz." 

"Görüşürüz." 

Telefonu kapattım ve kalan son üzüm tanesini ağzıma attım. Ve yere bakıp derin bir iç çektim. Baya yorulacaktım. Her birine ayrı bir geçit ve güç gerekiyordu. Sonra bunu yapmaktan vazgeçtim. Sonuçta hepsi eninde sonunda uyanacaktı. Ne halleri varsa görsünler.

Sandalyeden atlayıp motoruma doğru yürüdüm. Onu kenara çekmem gerekiyordu ki rahatlıkla yola koyulabileyim. Uzun yolculukları motorla yapmak daha eğlenceli oluyor. Arkadan biri bana seslenince döndüm ve gördüğüm kişiyle gülümsedim. Kath, kafasında saçına dolanan bir tahta parçasıyla karşımdaydı. Yüzü kanlar içindeydi. Ve elbisesi de parçalanmıştı. Onun sadece kara büyülerle uğraştığını ve bizim ülkemize ait bir cadı olduğunu biliyorum. Birkaç kez iş yapmıştık. Sonra sevmeyip, kovmuştum onu. Bu yüzden benden nefret ederdi. Onun gözünde hakkı olmamasına rağmen zengin olan bir cadıyım. Ultra zenginim ve o fakir. Üç kuruşa muska satarsan fakir kalırsın dedim dinlemedi, ben de müşterilerini çaldım haklı olmak için. 

"Merak ediyorum da... her toplantıda nasıl olur da burnun bile kanamaz." 

"Kolumda çizik var. Sayılıyor mu?" Sol kolumu kaldırıp parmağımla gösterdim çizik bile olmayan kolumu. 

"Sen kimsin?" diye sordu ve tüm bıçak, çatalları bana doğru yöneltmeye başladı.  Çatallardan gözümü çekip ona baktım.

"Bana zarar vermek mi istiyorsun?" 

Lord'un ÖlümüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin