"Zambak alırmış bütün acılarınızı."
( 1920, Britanya, London, Wandsworth Kasabası. )
🪷
"Lordum! Tam vaktinde yetiştiniz."
"Palasın önündeki bu kargaşanın sebebi nedir Bayan Agatha?"Lord Kang şifonyere yaslarken bastonunu, uzun boyu sebebiyle dizlerini büküp hizmetçinin üzerindeki beyaz kabanını çıkarmasını bekledi. "Efendi Harold'un bir ziyaretçisi var lordum ancak hadiseler de pek mühim."
"Ziyaretçi mi?" Diye mırıldandı Lord Kang, omzunun üzerinden hizmetlinin çehresine göz ucuyla bakarken Bayan Agatha'nın endişeyle kaşlarını çatıp dudaklarını ısırdığını seyir ettiği vakit merakla sordu; "Ne hadisesinden bahsediyorsunuz?"
"Kendiniz duymak istersiniz lordum, lütfen içeri buyurun."Kang Terry çatılmış kaşları ve siyah saçları yer yer alnına uzanmış çehresiyle hizmetçiye sunduğu rahatsız bakışlarının ardından derin bir nefes alıp üzerindeki beyaz gömleğin kollarını sıvadı. Adımları palasın salonuna doğru ilerlemeye başladığında yüzünü buruşturan hizmetlinin suratını görmese de ifadesini hissedermiş gibi iç çekti, "Tanrı aşkına Bayan Agatha, niçin bu kadar telaşlı olduğunuzu söyleyecek misiniz?" diye sorduğunda irkildi Bayan Agatha.
"Lordum ben... Efendi Harold biraz öfkeli görünüyordu."
"Babam her zaman öfkeli görünüyor, dert etmenizin ne lüzumu var?"
"Ancak lordum, işittim ki siz dün akşam bir omegayla..."
"Ne işittin Agatha? Çıkarsana ağzındaki şu baklayı."
"Güya genç bir omegayla münasebetiniz olmuş, bütün Wandsworth bunu konuşuyormuş."Lordun adımları duyduğu sözlerin ardından yavaşladı, omzunun üzerinden arkasında yürüyen hizmetlinin yüzüne göz ucuyla bakarken Bayan Agatha telaşla söylenmeye başladı, "Affedin lordum, işittiğimi söyleyiverdim öylece! Ancak eminim ki hepsi yalnızca yersiz bir kovdan ibarettir." onun çaresizlikle mücadele veren çehresine göz atan lord derin bir nefes alırken "Omega burada mı?" diye sordu sakin bir sesle. Cebindeki elleri iki yanına düşerken içine dolan zamansız bir huzursuzluk ile giydiği eldivenlerinden birini çıkardı.
"A-anlamadım efendim...?"
"Babam bu mevzuyu işittiği vakit omegayı palasa getirmiş olmalı, nerede o?"
"Ah, şu genç efendi... Salondalar lordum." Yavaş ve usul adımları hızlandı lordun, zihninden geçen düşünceler onu bir anlığına koparıverse de gerçeklikten, koridorun ortasına yetiştiği vakit bekleyip kafasını salona doğru çevirdiğinde tekrar bir orkestra misali çalmaya başlamıştı o hiç dinmek bilmeyen biçare düşünceleri.Çatılmış kaşları ve keskin bakışlarıyla o koyu irisleri,
görmeyi beklediği kehribar sarısı parlak gözlerle en nihayetinde buluşmuştu.Yerde, dizleri üzerine çökmüş, tatlı lotus feromonu palasın bütün salonuna yayılmışken uzun kahverengi saçları örtmüştü çiçekçinin gözyaşlarıyla ıslanmış çehresini.
Beomgyu'nun cılız bedeni duyduğu tanıdık kokuyla irkilirken gözleri parladı, "Lordum." sözcüğü çıkıverdi titrek dudakları arasından. Lord Kang'ın kahve kokulu feromonu omeganın yanaklarını ıslatan gözyaşlarını gördüğü vakit ağırlaşırken salondakilerin bakışları üzerine çekildi, çehresindeki gözle görülebilir öfke salonun bir köşesinde bekleyen hizmetlilerin başlarını eğmesine sebep oldu. Efendi Harold'un da kaşları çatıldı, "Kang Taehyun." dedi sert sesiyle. Gerçek adı babasının dudakları arasından kaydığında, lordun sakin ve yavaş adımları yerde diz çökmüş bir hâlde bekleyen omeganın önünde bitti; ona alttan değen iri gözlerine bir anlığına bakıp tekrar babasına çevirirken kafasını, içi titredi gördüğü kızarmış kehribar gözlere.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lotus kokan ölümler ❁ taegyu
Fantasy"Hiç duydunuz mu lordum? Lotus kokarmış bazı ölümler." → omegaverse. → mini fic.