yaz ayında portakal acısı⁰¹

164 24 24
                                    


(Merhabalaarr💗
Uzun zaman sonra içimde biriken çok şey olduğu için geldim buraya. Sonuçta tikinin dönüp dolaşıp geleceği yer kürkçü dükkanıdır değil mi :"
Tohu bohu kıvamında bir fici yine sizlere sunuyorum üstelik bu sefer tamamen bir aile ilişkisini ele alarak yazılan bir şey bu. İsterim ki beni bir kez daha anlayın sevgili çiçeklerim. Umarım bazı hislerimiz yine karşılıklı olur. Siz ne demek istediğimi anladınız :")

 Siz ne demek istediğimi anladınız :")

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

İyi Okumalar


Akıp gidenin damarlarımda ki kanın mı yoksa zamanın mı olduğunu çözmeye çalıştığımda henüz on altı yaşındaydım. Öğrenebilmek için etrafta gezdirdiğim gözlerim kendine bakabilmeyi öğrendiğinde anlam kazandırabildim gerçeklere.


Akıp giden zamandı elbette ancak kan da akıyordu halihazırda. İster olması gerektiği gibi, isterse gözlerinin önünde ki yaralardan. Anlam kazanması gereken de tam buydu o anda belki de.

Yaşam veya ölümü seçmek bu kadar kolay veya zor muydu? Üstelik bu kadar gençken?

Elimin altında ki kitabın sayfasını çevirdiğim sırada açık pencereden işittiğim yağmur sesi ile bütün dikkatimi dışarıya verdim. Severdim yağmurlu havaları, daha ferah ve daha korunaklı hissettirirdi hep. Nedenini hiç bir zaman anlayamazdım üstelik.

"Anna portakalları çok severdi ve hep elinin altında olsun isterdi. Kavurucu yaz sıcağına rağmen üstelik." dışımdan seslice okuduğum cümlenin altını çizerken gözlerim pencereden dışarıya takıldı bir anlığına. Rüzgar esiyor ve sarı yaprakları uçuruyordu.

"Sevgi her şeyi elde edebilmek midir?" kendi sesimi benden başka kimse duymazken gülümsedim usulca. "Sevgi için bütün fedakarlıkları göze alır mı ki insan?" kitaba geri döndüğüm sırada kapıdan gelen seslerle o tarafa döndü bakışlarım. İlk önce anahtarın sesi geldi, sonda kapının açılışını ve hafif gıcırtısını işittim. Ardından ise içeriye giren bedenlerin bana dönen gözleri; işte asıl altı çizilmesi gereken şeyler, o gözler.

"Lora," dedi ilk gözüken babam, anahtarı kapıdan çıkarıp içeriye girerken onun ardından giren abim Jaehyun da aynı şekilde baktı bana. Kapıyı kapatan babam amerikan mutfağın tezgahına elinde ki poşetleri koyup yanıma doğru adımladı. "Okuldan erken mi döndün, neden abini beklemedin?" elimde ki kitabın arasına ayracı yerleştirip bacaklarımın üstüne koyarken babamın yüzünü inceledim bir kaç saniye.

Bana merakla bakarken üstünde ki ceketini çıkarıyor, koltuğun sırt kısmına bırakıp gömleğinin kol düğmelerini açıp kıvırırken yavaşça oturuyor karşımda ki koltuğa. Bu onun dilinde konuş kızım, demek. Ben seni dinlerim.

"Karnım ağrıyordu ve yanıma ilaç almayı unutmuşum. Jungwoo oppa gönderdi hem." abim gevşettiği okul kıravatını çıkarıp koltuğa atıp tezgahtan aldığı elmadan bir ısırık alırken "kıçımın yalancısı," diyerek gözlerini devirdiğinde babam direk ona dönerek "jaehyun, kapat çeneni." dediğinde gülerek dil çıkarmakla yetindim.

la tòska° nctHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin