~ 5. Bölüm~

78 16 17
                                    

()
~~~❣️

Kız bu şekilde ölmek istemediğine emindi. Daha önce de onu yakalamak isteyenleri alt etmişti ama daha önce hiç bu kadar kişiyle başa çıkmamıştı. Fikirleri tükeniyordu. Geriye atacak olduğu bir kaç adımda düşeceğine şüphe yoktu. Hayatının bu şekilde sonlanmasını istemiyordu. Ama seçenekleri azalıyordu.

Sırf bu yüzden kendisine verilen dilek hakkına lanet okumuştu. Keşke kendisine böyle bir özellik verilmeseydi de belki hayatı daha güzel olabilirdi.

Nightmoon öne doğru bir kaç adım attı ve kıza biraz yaklaştı. Yinede aralarında mesafe vardı. Sırıtışı ve zafer işareti yapması kızı daha da korkutmuştu. Acilen vermesi gereken bir karar vardı.

"Dur, yaklaşma! Yoksa buradan atlarım."

-Ama yine de beni dinlemiyordu. Sessizce hiçbir şey söylemeden ilerlemeye devam etmişti. İçimdeki ürperti her geçen saniye daha da artıyordu. Geri adım atarsam uçurumdan düşecektim. Bunun olmasını istemiyordum. Öte yandan onların beni yakalamasını da istemiyordum.-

-Derin bir iç çektim. Kaçacak yerim yoktu. Beni yakalamışlardı. Etrafım sarılıydı. Beni öldürmek isteyen bir çete tarafından...-

Bunlar kızın düşünceleriydi. Çaresiz hissediyordu. Bir mucize gerçekleşmesi için dua ediyordu.

"Patron, ben kızı alıp buraya getirebilirim. İnsanların duygu ve düşüncelerini kontrol etmekte iyiyimdir." Eerros patronuna doğru konuşurken söyledi. Nightmoon bu ani fikre şüphe ile bakmıştı ama dostunun söylediklerinin doğru olduğunu biliyordu. Kendisinin aurası bir insanı korkutmak için yeterliydi zaten, bu yüzden bu görevi Eerros'un yapmasını kabul etti.

Şu karanlık vakitte gök gürlemeye başlamıştı. Ortam daha da gerici bir hal alıyordu. Gece gece yağan küçük yağmur taneleri görüşü daha da zorlaştırıyordu.

Buna rağmen Eerros kıza doğru yürümeye devam etti. Ona bakan korku dolu gözlere emin bir ifade ile yürüyordu. Kızı korkutmamaya çalışmak için ellerini iki yana açıp ilerliyordu.

Bir gök gürültüsü daha duyuldu. Şimşekler etrafı aydınlatıyordu. Ama kesinlikle olumlu anlamda değildi. Kız, arkasına bakıyor ve ufak adımlarla geriye doğru ilerliyordu. Ta ki uçurumun sonuna gelene dek. Karşısındaki kapşonlu adam ona her yaklaştığında nefes alışı hızlanıyordu. Gerilim doruk noktasına ulaşmıştı.

Dilek hakkını ne için kullanmak isterdi? Burdan kurtulmak için kullanır mıydı? Kesinlikle hayır. Lanet olası dilek hakkını kullanmak istemiyordu. Ölecekse bile kaçarak olmayacaktı. Onurlu bir şekilde ölmeyi yeğlerdi. Arkasındaki uçuruma son bir kez baktı. Yağmurdan dolayı uçurumun aşağısındaki denizin dalgaları şiddetlenmişti. Belki yağmur yağmasaydı bir şansı olup denizde hayatta kalabilirdi ama bu dalgalar onu parçalamaya bile yeterdi.

Fırtına kopuyordu resmen. Rüzgarda çıkmıştı. Ve karşısındaki adam artık ona çok yakındı. Kendi kollarına sarıldı. Gözlerinden yaşlar akmaya başladı. Hıçkırıkları arasında boğuluyordu. Şunca zamanlık hayatının buraya kadar olduğunu bilmek acı vericiydi.

Eskiden insanlar onun efsanesini duyduklarında etkilenirlerdi. Küçük çocuklar kendi aralarında bunu gülüşler arasında eğlenerek anlatırlardı. Tüm herkesin dinlemeyi sevdiği bir efsaneydi. Ama şimdi insanlar değişmiş, kendi amaçları uğruna bencilleşmişlerdi. Onları bu hale getirende neydi ki? Tanrının Kızı'nın hiç birine zararı olmamıştı. Şimdi ona yem gibi bakıyorlardı.

Eerros kıza çok yaklaşmıştı. Takım arkadaşları ise onu izliyorlardı. Kızın uçurumdan atlayıp atlamayacağını görmek istiyorlardı. Bir şey olmadan kızı yakalayabilirse bu iyi olacaktı. Bunca zamanlık araştırma ve emeğin ardından başarılı olmayı hakediyorlardı.

Yağmur şiddetlendi. Kız gözlerini sımsıkı kapatmıştı. Nefesini kontrol altına almaya çalıştı ama başarılı olamadı. Hayır, kaderine bu şekilde razı olmayacaktı. Bir başkalarına esir olup ölmektense özgür bir şekilde kendi isteği ile ölmeyi tercih ederdi.

Bir anlığına Tanrının Kızı gözlerini açtı ve karşısındaki kapşonlunun ona verdiği samimi gülümsemeyi gördü. Neydi ki şimdi bu? Neden ona samimi bir şekilde gülümsüyordu. Ve neden kız bir anlığına iyi hissetmişti. Sanki Eerros'un bakışları onun içini ısıtmıştı. Daha önce kimseye böyle bakmamıştı. Endişeli ve nelerin olduğunu anlamaya çalışan ifadeler ile karşısındaki adama bakıyordu.

Bu bir tuzak olabilirdi. Bu şekilde onu yakalamak istiyor olabilirdi. Bu samimiyete güvenmeyecekti. Geriye doğru bir adım attı ve ayağı bir taşa takıldı. Bir anda kendisini düşerken buldu. Amacı kesinlikle düşmek değildi. O taşın orada olduğunu bilmiyordu.

Sıcak bir dokunuş hissetti elinde. Düşerken gözlerini kapattığı için hiçbir şey göremiyordu. Cennete vardığını düşündü ama aşağıdaki dalgaların çarpıntı sesini hala duyabiliyordu.

Bir anda kendisi uçurumdan yukarı çekildi biri tarafından. Gözlerini aralayıp baktığında bunun kapşonlu adam olduğunu farketti.

Hayır hayır hayırr,
yakalanmıştı.

Kızın düşme anını izleyen Nightmoon ve ekibinin yüreği ağızlarına gelmişti. Böyle bir anda Eerros kızı son anda yakalamıştı. Eğer kız düşmüş olsaydı muhtemelen patronundan ceza alacaktı.

Şimdi ise kız ve Eerros birlikte uçurumun uç kısmında duruyorlardı. Kapşonlu arkadaşımız kızı hala bırakmamıştı. Kızı kendi yakınına çekti ve ona sarıldı. Kızın ne kadar korktuğunun farkındaydı. Onu sakinleştirmezse bir panik atak bile geçirebilirdi. Bu yüzden onun göz yaşlarını sildi ve sırtını okşadı.

"Benimle güvendesin." Bu iki sözcük çıktı onun ağzından. Kız kafasını kaldırıp kapşonlunun yüzüne baktı bu sözle beraber. O anda çakan bir şimşeğin ışıltısı Eerros'un yüzünü aydınlatmıştı. Eerros, elini kızın yanağında gezdirdi. İkiside göz göze bakışıyorlardı. Ortamı kaplayan ısının nerden geldiği belirsizdi. Sanki ikisi birbirlerine bakarken zaman durmuş gibiydi.

Ve tabi Nightmoon ve ekibi hala onları izliyor.

~~~❣️


SUİKASTÇI - Errorink ShipHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin