|Murat Dalkılıç - Bir Hayli|
Merhaba, adım Kim Seungmin. 9. sınıf öğrencisiyim. Aslında 8. sınıfa gidiyorum ama haftaya 9. sınıfa geçeceğim. Bu hafta oldukça heyecanlıyım. Çünkü bu yıl yeni bir okula başlayacağım. Normalde Amerika'da yaşıyorduk. Fakat dedemin ani rahatsızlığı ile Avusturalya'ya gittik. Ama dedem maalesef yaşamını yitirmişti. Bizde hayatımızda temiz bir sayfa açmaya karar verdik. Ve Kore'ye taşınma kararı aldık.
Yaklaşık olarak 2 aydır Kore'deyiz. Burada ki meşhur yerleri gezmiş, ünlü restorantlara gitmiştik. Kıyafet, yiyecek vb. ev için gerekli malzemeleri de almıştık. Yarın okulum için gerekli olan defter, kalem vb. eşyaları almak için alışverişe çıkacaktık. Ben yatağıma uzanmış düşünürken birisi odamın kapısını çalmıştı.
"Gir." Annem elindeki tepsiyle yanıma oturdu. "Sana en sevdiğin kurabiyeden yaptım. Yanında da portakal suyu var. Benim dışarı da biraz işim var. Abin evde zaten. Neyse ben gideyim. Sana afiyet olsun." dedi. Tepsiyi sehpaya koydum. Ve annemin yanına gidip alnından öptüm. O da benim yanağımı öptü ve odadan çıktı. Evimiz bahçeli bir evdi ve oldukça genişti.
Bende bu fırsat bu fırsattır dedim ve bahçeye indim. Bugün hava çok güzeldi. Bende kitabımı ve tepsiyi alıp bahçedeki banka oturmuştum. Bir yandan kitabı okuyor, bi yandan da kurabiye yiyordum. Bu sırada telefonum çaldı. Arayan Jisung'du. Onunla tanışalı birkaç hafta olmuştu. Fakat oldukça sıcakkanlı biriydi. Telefonumu açtım.
Jisung: Kanka yarım saattir arıyorum. Niye açmıyorsun?
Seungmin: Kusura bakma kitap okuyordum, dalmışım. N'oldu, niye aradın? Kötü birşey mi oldu?
Jisung: Hayır kötü birşey olmadı. Aksine çok iyi birşey oldu.
Seungmin: N'oldu?
Jisung: Aynı okula gidiyoruz!
Seungmin: Bu çok iyi. Artık okulda da görüşebiliriz.Jisung: Birşey daha diyeceğim sana.
Seungmin: Seni dinliyorum.
Jisung: Ben ve birkaç arkadaşım çarşamba günü toplanıp bir kafeye gideceğiz. Sende gel, hem seni onlarla tanıştırmış olurum. Ne dersin gelecek misin?
Seungmin: Yarın okul alışverişi için kırtasiye ye gideceğim. Başka zaman gelirim.
Jisung: Kanka yarın salı unuttun mu?
Seungmin: Doğru ya. Ama bilmiyorum. Daha geleli 2 ay oldu. Buraları pek bilmiyorum.
Jisung: Ya lütfen gel. Hem hepimiz beraber olacağız. Ayrıca kafe arkadaşımın babasına ait. Sıkıntı çıkacağını zannetmiyorum.
Seungmin: Bilmiyorum, anneme sormam lazım.
Jisung: Ya gel işte. Hem ben Soojin teyzeyi ikna ederim.
Seungmin: Tamam o zaman gelirim. Ama ben kafenin yerini bile bilmiyorum. Nasıl gideceğim?
Jisung: Merak etme sen, orası bende. Sen çarşamba günü saat 11 de evin önünde ol yeter.
Seungmin: Tamam o zaman görüşürüz.
Jisung: Görüşürüz.Telefonu kapatıp tepsiye yöneldim. Birkaç kurabiye kalmıştı. Onlarıda yiyip portakal suyumu içtim. Eşyalarımı alıp eve girdim. Abim koltuğa yayılmış telefonuna bakıyordu. Tepsiyi mutfağa bırakıp abimin yanına oturdum.
Seungmin: Yine mi şu oyunu oynuyorsun abi?
Felix: Ne var? Gayet güzel bir oyun. Bence sende yükle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
purple winged vampire
Fanfictionseungmin kendisine aşık vampire aşık olur, daha sonra yıllardır merak ettiği gerçekleri öğrenir fakat bu hiçte iyi olmaz. ana ship: chanmin yan ship: minsung, jeongbin, hyunlix konusu: vampirler ve okyanuslar ! bu hikâyede woojin yer alacaktır, sevm...