Perdenin arasından odama sızan ay ışığının altında bekliyordum. Neyi mi bekliyordum? Belki de sonumu... Ben öylece oturmuş onu beklerken kilit sesini duydum. O ses belkide hayatımda unutamayacağım tek sesti. Belki ben bugün ölmeyecektim ama ruhum ölecekti. Buna emindim. Tüm bunların bilincinde son kez gülümsemeye çalıştım. Olmadı, yapamadım. O adam nefes alırken asla gerçekten gülümseyemeyeceğimi fark ettim. Ve kapı açıldı...
Her zamanki gibi alkol kokusu sinmişti üstüne. Eline kemerini aldı ve her gece olduğu gibi bir kez daha vurdu bana. Bir kez daha, ve bir kez daha. Ama bu sefer acımamıştı. Yoksa hafif mi vurmuştu? Sanmam. Belki de ben alışmıştım acıya. Acıya alışılır mı hiç? Bu sorunun cevabını bugün öğrenmiştim.
Alışılırdı alışılmasına da, alışılması daha acıydı...
Annem girdi içeri. Babamı gördü. Beni gördü. Ve hep yaptığını yaptı. Kendi canı yanmasın diye beni o adamla bırakıp gitti. En acısı da buydu işte. Ben çok mu önemsizdim? Kendileri mi çok önemliydi? Polisi aramak bu kadar zor muydu? 8 yaşında bunları çekmem acınasıydı. Ve bende 8 yıldır yapmak istediğim şeyi yaptım. Elime kan bulaştırdım. 8 yaşında bir katil oldum ben.
O gece 3 kişiyi öldürmüştüm: Annemi, babamı ve ruhumu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölü Doğmak
Novela JuvenilBen ölü doğmuştum. 8 yaşında katil olan bir kızdan başka ne bekleyebilirsiniz ki? Ve artık ölmek beni korkutmuyordu.