"Beni nerden tanıdı bu ya?"
Aslında son mesajı koltuğa yatıp düşünmek istiyordu ama düşünürse fazla fic okuduğu için öğretmeninin kendisine aşık olduğu sonucunu çıkarabilirdi. Tam düşünmeyi bırakacaktı ki aklına yarın Edebiyat dersleri olduğu gelmişti.
"Belki de kafamda kuruyorum fazla büyütmeye gerek yok." deyip kendince konuyu kapattı ve uyumak için odasına gitti.
....
Yeonjun
Uyandığımda okul için hazırlanacaktım ki aynaya baktığımda formamla uyuduğumu fark etmiştim, kırışık. Üzerimden çıkarıp ütülemek için kenara attım ve yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçalamak için banyoya gittim.
Giyinme işlerimi her zaman sona bırakırdım. Çantamı da hazırladıktan sonra ütüyü açtım ve formamı gelişi güzel ütüleyip üzerime geçirdim sonra da ağzıma atıştırmalık bir şeyler atıp evden çıktım.
....
5 ders bitmişti ve şimdiki ders Edebiyat dersiydi ama dersten sonra öğle arasına gireceğimiz için kendimce basit bir plan oluşturmuştum, zil çaldığı gibi yemekhaneye kaçmak. Şimdi düşününce dün boşuna kafamı o kadar yorduğumu fark ettim. 2-3 gün daha böyle yaparsam yüksek ihtimalle Soobin dünki şeyleri unuturdu.
"Çok zekiyim, eve gidince aynayla öpüşeyim."
"Ne diyon amk?"
"Aaaa ben onu sesli mi söylemişim Beomgyu ya?" dedikten sonra ders zili çaldı ve sınıfa geçtik. Bir beş dakika sonra da öğretmenimiz Soobin gelmişti. Şimdi düşününce o mesajı böyle neşeli bir adamın atması imkansız gibi bir şeydi. Ben bunları düşünürken Beomgyu ayağa kalkmamı bekliyordu.
Soobin selam verip yerimize oturabileceğimizi söyledikten sonra normalinden farklı olarak gözlerini sınıfta gezdirmeye başlamıştı. Yüzünde alaylı bir gülümseme vardı. Bana baktığında ise ya gülümsemesi büyümüştü ya da ben kafamda kuruyordum.
"Acaba o bakışlarıyla üzerimde nasıl görünürdü?" diye düşünmekten alıkoyamadım kendimi. Sonra yaptığımın saygısızca olduğunu fark edip derse odaklanmaya çalıştım.
...
Sonunda çalan zilin sesini duyduğum an Beomgyu'nun elini tutarak onu kendimle birlikte sınıfın dışına sürükledim.
"Yeonjun dursana peşinde katil mi var da böyle koşuyorsun?" Beomgyu'nun sözleri biraz da olsa ile yavaşlamıştım. Peşimde katil yoktu ama ya Soobin varsa? Annem her zaman tedbiri elden bırakma gibi bir şey derdi.
"Çok acıktım ondan koşuyorum, hızlı ol da hemen yemekhaneye gidelim." diyerek sorgulanmaktan sıyrılmıştım.
Yemekhaneye doğru ilerlerken Beomgyu yu hafifçe çekiştiriyordum. Sonunda yemekhaneye geldiğimizde gözlerimle Wooyoung ve Kai'yi aradım.
"Bak oradalar." Beomgyu'nun dediği yere baktığımda Wooyoung ve Kai'yi görmüştüm. Hemen Beomgyu ile oraya doğru adımlamaya başladık. Sonunda oraya vardığımızda masaya doğru baktım. Her zaman ki gibi Wooyoung ve Kai bizim için de yemek almıştı. Ama ikisi de yemeğini yemek yerine telefona bakıyordu. Beomgyu ile masaya oturduğumuzda bile telefona bakmaya devam ediyordular.
"Yuh insan bir hoş geldiniz der." demiştim ama bu dediğimi Beomgyu bile siklememişti ve o da telefonuna bakmaya başlamıştı. Ben de sıkılmıştım ve telefona bakmak için elimi cebime attığımda orada olmadığını fark ettim.
Büyük ihtimalle sınıfta unutmuştum. Sanırım sınıfa çıkmam sorun olmazdı. Ne de olsa Soobin öğle arası bitene kadar sınıfta dikilecek değildi. Ya da ben çok senaryo kuruyordum, belki de umursamadan çıktı gitti.
"Telefonumu sınıfta unutmuşum, hemen alıp geliyorum."
"Napim?"
"Napim?"
"Napim?"
Masadaki herkes aynı anda cevap vermişti. Böyle diyeceklerini tahmin edip sadece masadan kalksaydım keşke. Göz devirip koşa koşa yemekhaneden çıkıp sınıfa gittim. Hızlı davranıyordum çünkü içimde adlandıramadığım bir his vardı.
Sınıfa geldiğimdeyse boşuna endişelendiğimi fark etmiştim çünkü kimse yoktu, öğrenciler bile. Kollarımı sallaya sallaya masama ilerleyip çantamı açtım. İçinden tam telefonumu alacağım sıradaysa belimde birinin elini hissetmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Buy Me Prada, Yeonbin
Teen FictionYeonjun tiktokda gördüğü bir akımı kibar Edebiyat öğretmeninde denemekten çekinmez -minific