Jisoo şuan iş yerindeydi ve öğlen arasındaydı. Aslında sabah geldiğinde direkt gidip istifa dilekçesini patronuna verecekti ama patronu ajansa gelmemişti. Bundan dolayı biraz sinirliydi. Öğlen arasının bitmesi yakındı. Jisoo masasında oturuyordu. Elinde tuttuğu kahvesini içiyordu. Ofiste ki iş arkadaşları ile muhabbet ediyorlardı.Yuqi Jisoo'ya gülümseyerek bakıp konuşmaya başladı.
" Jisoo unnie iyi ki bizimlesin sen olmasan biz burada dayanamazdık"
Sanki olacakları hissetmiş gibi konuşmuştu. Anlık olarak duraklasamda bozuntuya vermeden gülümsedim. Yuqi'nin niye bunu dediğini anlıyordum. Çalışırken zorluklar yaşarlarsa ilgilenip onlara yardım ediyordum. Patronun sert ve baskıcı tavırlarından olayları toparlamak için en iyi fikirleri bulmaya çalışıyordum. Ve burada patron ne derse desin en etkilenmeyen bendim. Ajansta patron olmayıncada yönetici olarak işi ben devralıyordum. Günü toparlıyordum. Bunları yaparken zorluk yaşadığımı belli etmeyip her şey rahatmış gibi gülümseme takınıyordum. Yönetici olduğumdan en iyisini yapmalıydım. Eğer patronunuz iyi değilse bazen işleri yöneticiye yıkıp gidebilirdi. Şimdi ise ben onları bırakıp gidiyordum. Sadece işi bırakmış olmuyacaktım. Hayatıda bırakıyordum. Onları son görüşlerimdi bu. Kalbimde burukluk oluştu ve büyümeye başladı.
Yanımda ki Rose Yuqi'ye döndü ve konuştu
" Jisoo hep bizimle olucak"
Rose bana dönüp gülümsedi. Bende ona gülümsedim.
Bugün istifa ediceğimi onlara söylememiştim. Biraz sonra onlara açıklama yapmayı planlıyordum ama şimdi onlar bunları söyledikten sonra nasıl söylüyecektim. İstifayı şimdilik ertelesemiydim? Son günlerimi kendime adıyarak geçirmek istiyordum ama gözüm arkamda onları bırakmakta istemiyordum. Aklımda bu düşünceler dönüyordu. Ben bu düşüncelerdeyken öğlen arası bitmişti.Ofiste herkes işinin başına dönmüştü, çalışıyorduk. Biz çalışalı bir saat olmuştu ve patron yeni gelmişti. Samimiyetsizce selam verdikten sonra odasına geçti. Yan tarafımda ki Rose'ye baktım. İkimizde göz kaydırarak önümüze döndük. Bana bağlı olan yazarların dosyasına bakmaya devam ettim. Ajansta birçok iş alanı vardı. Yazarların kitapları kitap olarak devam etsede bazen dizi teklifi gelebiliyordu o zamanda geçişiyle uğraşıyorduk. Bende şuan çalışmalarıyla ilgilendiğim yazarla yani Bayan Kim'le konuşuyordum. Yaptığımız konuşmadan sonra karar verdik. Teklifi kabul etmek istiyordu. Bende isteği üzerine Bayan Kim'in kitabına gelen dizi teklifini kabul ettiğimizi yapımcıya bildirdim.
Bugün istifamı verseydim şuan çalışıyor olmuyacaktım. Yıllardır çalışırken banka hesabımda biriktirdiğim param vardı. O para ile kalan 6 ayımı istediğim gibi geçirebilirdim. Ve bu yorucu iş hayatını bırakabilirdim. Bayan Kim'in sorununu çözdüğümde derin bir nefes bıraktım. Koltuğuma yaslandım. Bir iki dakika geçmeden yanıma patronun odasından çıkan çalışan geldi.
" Jisoo hanım Bay park sizi çağırdı. Eksik işler olmuş"
Anlamayarak ona baktım ne eksik işi. Neyse diyerek kalktım ve Bay park'ın odasına doğru yürüdüm. Kapıyı çaldıktan sonra içeri girdim.
" Bay Park benim gelmemi istemişsiniz bir sorun mu oldu?"
" Bir sorun? Bir sorun değil birden fazla ve birden büyük sorunlar"
Ne olmuştu anlamaya çalışıyordum. Ben işimi eksiksiz ve doğru bir şekilde tamamlamıştım. Sessiz kalışımdan dolayı yeniden konuştu.
" Mingyu'nun iki yazarının da birer kitapları bitti. İlk olarak Bayan lee'nin kitabı yayımlanacaktı ama Mingyu Bay Kim'in kitabını yayımlamış."Mingyu'nun hatası bana soruluyordu şuan. Yönetici ben olduğumdan sorumluluk bana yükleniyordu. Ben hepsini nasıl kontrol edebilirdim. Bu onun kendi işiydi. Mingyu'nun hatasından benim nasıl haberim olabilirdi .
Nefes vererek devam etti Bay Park
" Neyse Bayan Lee ile konuşup bunu düzeltebiliriz ama tek sorun bu değil. Senin yazarın Im Nayeon'un da kitapları beğenilmiyor. Okuyanlar kitapların benzer olduğunu söylüyor. Kitaplarda erkek karakterin bir gelişimini göremiyoruz. Her kitapta erkek karakter aynı kişilikte. Okuyanlar sıkılıyor. Her kitabının sonu mutsuz ve erkek karakter gitmiş halde. "Nayeon... kendisi benim yakın arkadaşım. Onu çok seviyorum. İyi olmasını istiyordum. Bu olacakları daha önceden hissetmiştim ve onu uyarmıştım. Ama iyi olmadı. Kitaplarını üniversitede tanıştığı sevgilisi üzerinden yazıyordu. O yüzden karakterler aynı kişilikteydi. Kitaplarını duyguları üzerine yazıyordu. Ve aslında o kitapları aşkı için arayış olarak yazıyordu. Ama sonu hep aynı sonuçlanıyordu.
Söylenen Bay Park'ın lafını keserek konuştum.
" Peki Bay Park ben şimdi bu sorunları çözüceğim. Kısa bir süre bekleyin lütfen"
Kapıyı açıp ofise gittim. Artık bu durumdan bıkmıştım. Katlanamıyordum. Bütün bu sorunlarla uğraşırken hastalığın ağrılarıda vardı. Ve dünden sonra ağrılar on kat artmıştı. Hem fiziksel olarak hem ruhsal olarak acı çekiyordum. Çöküyordum.
Sinirlice ofise girmem ekibin dikkatini çekti. Masama doğru ilerleyip. Masanın üzerinde duran çantamı açtım. İçinden istifa dilekçemi çıkardım. Ve yöneticiliği devretmek için uygun gördüğüm kişiyi açıkladığım dilekçemi de çıkardım. Kağıtları alıp gidicekken gelen sesler ile duraksadım
" Jisoo ne oluyor ? " konuşan Rose'ye döndüm. Şaşırarak elimde olan kağıtlara bakıyordu.
" Herşeyi anlatıcağım" dedim. Rose'den sonra ekibe baktım daha sonra Bay Park'ın odasına yürüdüm.
Kapıyı çalıp içeriye girdiğim gibi hızlıca kağıtları masanın üstüne bıraktım. Kağıtları eline alıp okumaya başladı. Okumasını bitirmesini bekledim. Birkaç dakikadan sonra kafasını kaldırdı ve bana baktı. Kaşlarını çatmış bir şekilde duruyordu. Ani gelen istifa karşısında şaşırmıştı.
" Bu ne oluyor Bayan kim?"
" Bu kağıt istifam oluyor diğer kağıt ise yönetici olarak tavsiye ettiğim kişi için. Yönetici olarak Rose'nin en iyi kişi olduğunu düşünüyorum."
Bir şey demediği için tekrar konuştum.
" İstifa ediyorum."
Çıkmadan önce bir şey daha eklemek istedim. Kapıya adım atmadan durdum.
" Ve Nayeon'a şans verin. Onda yazar olarak çok güçlü bir potansiyel var. Tek ricam bu "
Kapıyı açıp çıktım. Derin bir nefes vermiştim. Kendimi ilk defa bu kadar rahat hissediyorum. Omuzumda ki yükler kalkmıştı. Bu hafiflik ile uçabilirdim. Ofise geri döndüğümde herkesin gözü beni bulmuştu. Masama doğru yaklaştım. Masamın yanında durdum. Onlara açıklama yapmalıydım. Ellerimi önüme getirdim. Kafamda cümleleri birleştiriyordum. Bu benim isteğim olsada kaç yıllık arkadaşlarımla ayrılmak zor geliyordu. Tabi en sonunda ayrılık vardı bizde ama.
" Arkadaşlar bunu size daha önce söylemek istedim ama söyleyemedim. Çok düşündüm yol her defasında bu sonuca çıktı. İnanıyorum ki böyle daha iyi olucak. Sizin için de benim için de "
Arkadaşlarıma baktıktan sonra cümleme devam ettim
"Kişisel sebeplerden dolayı işten ayrılıyorum. Kendime biraz zaman ayırmak istedim. Ara vermek istedim. Hepinizin başarılı bir kariyere sahip olmasını isterim. Her birinizi çok seviyorum."
Şaşkınlığı ilk atlatan Rose olmuştu.
" Jisoo gerçekten mi? Ayrılıyor musun? "
Ona sadece buruk bir tebessümle bakabilmiştim. Uzun bir sessizlikten sonra Yuqi konuştu.
" Bize en çok sen yardımcı oluyordun. Seni özleyeceğim unnie "
" Hayatında hep mutlu ol Jisoo" dedi Seulgi
" Yolun açık olsun Jisoo" dedi Chanyeol
" Hoşçakal Jisoo umarım mutlu olursun" dedi Mingyu
Hepsine gülümsedim ve saygıyla eğildim. Vedalaşmak için hepsiyle sarıldık. En son Rose ile sarılmıştık. Ona sarılırken kulağına fısıldadım
" Sana her şeyi evde anlatıcağım. Merak etme."
Gülümseyerek ona baktığımda o da bana gülümseyerek baktı.
Masama doğru yöneldim çantamı topladıktan sonra masada olan eşyaları toplamak için dolapta ki kutumu çıkardım ve içine eşyaları yerleştirdim. Çıkmadan önce herkesle yeniden vedaşlaşmıştık. Ofise son kez baktım daha sonra kapıyı açıp çıktım. Kapı ardımdan kapandı. Bu ajansta ki son günümü geçirmiştim. Ve işte bitmişti. Uzun yoğun ağrılı bir iş süreci. Ajanstan çıktıktan sonra son kez büyük binaya baktım ve arabama bindim.Karanlığa sahip olan siyah büyük saray... İçinde kötülük olarak bilinen varlıklar vardı.
Tüm bu kalabalık içinden hışımla ayrıştı koyu mavi saçları olan siyah kanatlı, dostunu arıyordu. Bu yüzden siyah sarayın bahçesine çıkmıştı. Kapalı bir gökyüzü vardı onları temsil eder gibi. Ve bu kapalı gökyüzü bahçenin üstüne düşüyordu. Bahçede ilerlerken su havuzun yanından geçmişti. Su havuzunda kanlı bir çiçek heykeli vardı. Beyaz çiçeğin üstüne kırmızı boya vardı. Kanı temsil ediyordu. Çiçeğin üstünden ne kadar su aksada kanı temizlemiyordu. İleride aradığı dostu vardı. Köşe de durmuş aşağıya bakıyordu. İlerleyip yanına gitti. Burada aşağıdan dünyayı görebiliyorlardı. Dostu aşağıda ki dünyaya bakıyordu. Uzun zamandır sevdiği insanı izliyordu. Dayanamayarak konuştu." Vazgeçmiyecek misin ondan Taehyung ?"
Taehyung kafasını hayır anlamında iki yana salladı. Daha sonra kafasını kaldırıp dostuna baktı. Tek dostu olan Jimin'e
" Bebeğim büyüyor Jimin" dedi Taehyung.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Chance Of Life | Vsoo
FantasíaÖleceğini bilen Jisoo kalan son ayları umursamazca yaşar. Ama kaderinin tüm iplerini elinde tutan melez bunu bozar. "Ölümden kurtulduğumdan değilde sana sahip olduğumdan teşekkür ederim Tanrı'ya."