Bölüm şarkısı: Jason Derulo-Whatcha Say
HATIRLATMA
Tam çıkmamıza bir adım kalmışken herkesin yerinde durmasıyla bende durup başımı baktıkları tarafa çevirdim.
İste onlar oradaydı.
Bunlar sınıfın geriye kalan mallarıydı.
Grup halinde gelin dememizi anlamışlardı ama kaçacağımız zamanı anlamamışlardı salaklar.
Artık daha fazla vakit kaybetmeden şu lanet okuldan çıkmamız gerekliydi.
Bunlarda bir hareketlilik göremeyince ben okuldan çıkarken peşimden geldiler.
Tabikii beni takip edeceklerdi.
Hep birlikte sola doğru yürümeye başladığımızda Cuma, Ömer Gül ve Ömer Koçhan'ın yanımızdan ayrıldığını gördüm.
Ben bu seviyesizlerle muhattap olmamak için havalı bir şekilde yola devam ettim.
O sırada Karizma çocuk Umut konuşmaya başladı.
"Ey müslümanlar, siz nereye gidiyorsunuz." dedi.
Ömer Koçan 2+1=3 adım atarak cevap verdi.
"Camiiye gitmek için kaçmadık mı ey mümin" dedi.
Bu arada Ömer Gül ve Cuma hiç istifini bozmadan tesbih çekmeye devam ediyorlardı.
Bense bu olanlara omuz silkmekten başka bir şey yapmamıştım.
Neydi bu, nereye düşmüştüm ben. Daha ne için kaçtıklarını bilmiyordu bu cahiller.
O sırada Umut ve Eyüp Murat üçlüyü tutup kafeye sürüklemeye başladılar.
------------
Kafenin girişine geldiğimizde bu sınıfla(!) alaklam yokmuş gibi önden yürümeye özen gösterdim.
Onlarla yürümek ve ezik görünmek hiç hoş olmazdı.
Arkadan bir bağırış yükseldiğinde ne yaptıklarına bakmak için kafamı oraya çevirdim.
Çevirmez olaydım bu gördüğüm görüntü banyoda sırtını soğuk mermere değdirmekten daha kötüydü.
Berkay salağı izlediği videoların onu coşturmasıyla önündeki kıza aç bir hayvan gibi saldırıyordu.
Elitliğimden hiç taviz vermeden yoluma devam etmek istedim ama insanların aşağılayıcı bakışlarına dayanamadım.
Benim olduğum bir yerde bakışlar gıpta dolu olmalıydı.
Yanımda durdukları için benimde bu rezillerin tanıdığı olduğum anlaşılıyordu.
Bu hakareti daha fazla kaldıramazdım. Yavaşca arkamı döndüm ve Zeynep'i bakışlarımla yanıma çağırdım.
Zeynep hızlı adımlarla yanıma geldi ve ben konuşmadan ne dediğimi anladı.
Derin bir nefes aldım ve olayları Zeynep'in akışına bıraktım.
Ardından cool bir şekilde yoluma devam ettim. Kafeye girmeden önce son duyduğuk şey Berkay'ın ağlaması ve kalanlarının beni alkışlamasıydı.
Alçakgönüllü olduğum için ufak bir tebessüm ettim. Olması gereken buydu.
------------
Kafede yerlerimize geçtiğimizde kelimenin tam anlamıyla yerleştik.
Cidden yayılıp ayakkabılarını çıkaran,götünü devirip yatanı vardı.
Gidip baş köşeye oturduğumda gene ne rezillik yapacaklarını düşünmeye başladım.
Bu arada çıkardıkları saçma sapan sesler yüzünden onları seyretmek zorunda kalmıştım.
Buse hayatında ilk defa nargile içtiği için nefessiz kalmıştı ve çığlık çığlığa bağırıyordu.
Ona yardım etmeye çalışan Rabia ve Şevval su getirip onu sakinleştirmeye çalışıyor, Buse içmeyince kendileri içiyordu.
Bu arada Esra elinde aynasıyla bütün masaları dolaşıyor ve bugün nasıl gözüktüğünü soruyordu. Bir ara "Bugün saçlarım çok azcık kötü olmuş ama hala kötü değiller. Off çok güzelim bee." dediğini duymuştum.
Yan masadaki Ömer Gül Alper'e Medcezir bittiği için dert yanıyordu. Ve galiba gözleri dolmuştu ama ona aldırmayan Alper -Benim kadar olmasada- cool bakışlarla kafeyi süzüyordu.
Masalarda tek tek dolaşan Melisa'yı gördüm. Elinde Lee Min Ho'nun resmi vardı ve herkese onun kocası olduğunu,ikisinin çok yakıştıklarını söylettiriyordu.
Ve tabiki Enes görünmez kanatlarını acmış kafede bi o yana bi bu yana uçuyordu.
Kenara dikilmiş Hilal'se bütün herkesi kameraya alıyordu. Bundan ne zevk alıyordu acaba.
Elinde telefon kendine bakan Eyüp Murat'ı gördüm. Telefonu kilitlemiş siyah ekranında saçlarıyla aşk yaşıyordu. Ama ön kamera kullanmıyordu mal.
Ve tabiki en başından beri gözüme takılan hararetle bir şeyler anlatan Cuma'yı gördüm. Konuştuğu kişilerin nargile ve sigaraları bırakıp zikirmatik kullanmaya başladıklarını farkettim.
Bütün masaları teker teker geziyor, herkesle konuşuyordu ama en sonunda kafenin sahibinin yanına gitti.
Adama ısrarla bir şeyi kabul ettirmeye çalışıyordu. Onları merakla dinlemeye başladığımda ne dediğini anladım.
Burayı cami yapması için adamı ikna etmeye çalışıyordu.
En sonunda başarmış olacak ki zafer gülümsemesiyle koşarak yanıma geldi ve para toplamamız gerektiği ve burayı cami için uygun ortam oluşturmamız gerektiğini söyledi.
Bu fikrini kabul ettim. Eğer böyle bir şey olacaksa adı Ulu Camii olacaktı. Onu tamam diyerek geçiştirdikten sonra sıkıldığımı belirtircesine derin bir iç çektim ve arkama yaslandım.
Tekrar etrafı izlemeye başladığımda zamanın geçmeyeceğini anlamıştım ama ne mutlu ki yanılmışım.
Kapıdan içeri yemek poşetleriyle içeri gireni gördüğümde kahkaha atmaya başladım.
Öncelikle herkese meraba.Yb sonunda geldi :)) Ve şunu belirtmek isteriz ki bu hikayeyi sadece eğlencesine sınıftaki bi 10 kişi için yazdık ve bi haftada bu kadar okunabileceğini düşünmemiştik. Ne diyelim herkese tek tek çok teşekkür ederiz. Artık yb haftada bir gelecek. Sizi seviyoruz ;))
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mal oF
Humor"Uçan Enes gene o mükemmel uçuşu ile tekmesini Cuma namazı çıkışı sataşan çocuklara savurmuştu ve kavga Alper Başkan'ın "Çekilin, ben Başkanım!" -oysaki başkan değil- diye bağıran nidalarıyla devam etti. Birbirine giren iki grup, gene aynı insanlar...