2

552 54 11
                                    


Katlayıp cebimin derinliklerine gönderdiğim kağıdı büfedeki çocuğa uzattım. Şifreyi kontrol etti, sosisleri sandiviç ekmeğine koyarken mırıldandı.

"Her zamankinden?"

Onaylama ihtiyacı duymadım. Saniyeler içinde iki sosisli sandiviç elimdeydi. Beş adım öne iki adım sağa, yakında tapusunu üzerime geçireceğim bankıma ulaştım. Jeffrey oturmama izin vermeden elimdeki sandiviçlerden birisine uzandı. Derin bir nefes verip ona sırtımı dönerek yemeğimle ilgilendim. Ağzı doluyken yakınmaya başladı.

"Hadi ama Lou! Bana tavır yapmaya hakkın yok."

Onun gibi ağzım doluyken konuşmamak için -kesinlikle bunun için- cevap vermedim.

"Kabul etmelisin ki ben seni zorlamasam uzun bir süre yanına gidip konuşmayacaktın."

Beni sinirlendiriyordu. Sinirlendiğimde hızlı yerdim. Sonuç olarak ona dönüp patlamamam için olan tek bahanem çabucak ortadan kaybolmuştu.

"Konuştum da ne oldu sanki! Resmen kaçtı..."

Jeffrey bir elini omzuma koydu.

"Dostum, çocuğu kaçırmış olman tamamen senin beceriksizliğin, yetersizliğin, fırsatları değerlendirmeyi bilmemenden kaynaklanan bir durum."

Ona vuracağım sırada aynı eliyle beni durdurmaya çalıştı.

"Yemek yiyorum."

"Yemeğine sıçayım!"

Yüzünü buruşturdu.

"Yemek yiyorum Louis!"

Kollarımı göğsümde birleştirip ona tekrar sırtımı döndüğüm sırada Harry'i gördüm. Artık adını biliyor olmamın farkındalığıyla yüzümde küçük bir gülümsemenin oluştuğunu hissettim. Bir süre sonra tüm görüş alanımı bacakları kaplamıştı. Siyah yırtık pantolonunun sımsıkı sardığı uzun bacakları... Kafamı yukarı kaldırdığımda önce ince kırmızı saten gömleği sonra açık boynu ve sonra da büyük sırıtışıyla süslenmiş yüzünü görme imkanı bulabildim.

"Merhaba Louis!"

İki eliyle kolumu sarıp beni kendi bankına doğru çekiştirdi. Yedi adım ileri üç adım sağa,yan yana oturduk. Oturduktan sonra bana daha da yaklaştı. Sabah fark ettiğim şekerli kokusu çok daha yoğundu. Saçlarının uçları ıslak gibiydi. Muhtemelen duş almıştı. O benimle göz kontağı kurmayı reddederken kırmızı ruj sürdüğü dolgun dudaklarını acımasızca ısırıyordu. Bu onu yakından ve rahatça izleyebileceğim bir andı. Biraz daha yaklaşıp kısık bir sesle fısıldadı.

"Edward geldi."

Ona bakmaya devam ettim. Ne demem gerektiğinden emin değildim.

"Ondan korkuyorum. Bana yardım etmen gerek. Yardım edeceğini söylemiştin. "

×××××

Küçük bir taş parçasını ayağımla yuvarlayarak yokuş yolu tırmanıyordum. Hava kararmak üzereydi. Parktan kalkıp Jeffrey'nin evine gidiyorduk. Ya da Jeffrey ile yaşadığım ev de denilebilirdi. Ailemle aynı evde kalmaya pek tahammülüm yoktu. Gitmek zorunda olduğum özel günler -altı kardeşe sahip olmak bu günlerin sayısını oldukça arttırıyordu- ve olağanüstü hal -Jeff'in eve kız attığı akşamlardan bahsediyorum- zamanları dışında salondaki kanepe meskenimdi.

"Yani; bunun benim beceriksiz oluşum, yetersiz oluşum veya fırsatları değerlendirmeyi bilmememle hiçbir ilgisi yok."

" Sevgilisi olan birini ağzının suyunu akıtarak izleyen ben değilim."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 07, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

PARKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin