Peter şokla çığılık atarken kucağında uzanan panter hızla kafasını kaldırdı. Peter panterin tüylerinin arasına daldırdığı elini çektiği gibi mesaj yazmaya başladı. "Şaka mı amına koyayım?"Panter şekline giren Minho başını cadının koluna uzatıp hafifçe ittirdi. Peter'ın mavi gözleri anlık ona dönerken "Bizimkilerle geçen haftanın kritiğini yapıyoruz, sorun yok kedicik." dedi ve bir elini panterin çenesinin altına götürüp okşadı.
Peter tekrar bacaklarına yatan panter ile mesaj atmaya devam etti. Birkaç dakika sonra Minho sıkıntıdan gözlerini açarken burnunda dolanmaya başlayan Rayray'i patisiyle ittirdi. O ittirdikçe kafasına çıkmaya çalışan Rayray en sonunda panterin eline ağ fırlattı ve fırsattan istifade başının üstüne çıktı.
"Rayray kedicikle uğraşma balım." koruyucu cadısının ona söylenmesi ile homurdanıp kuledeki kitaplığın arkasındaki gizli yuvasına gitti.
Koruyucunun gitmesiyle Minho insan bedenine dönüşürken elini cadının beline götürüp sarıldı. Başını karnına koyarken "Ne konuşuyorsunuz?" diye uykulu bir şekilde mırıldanmıştı.
Peter'ın dikkati Minho'nun uykulu sesiyle dağılırken derince yutkunmuştu. Eli istemsizce gri saçlara gitti ve "Felix inat etti. Chris, Jeonginle görüşmesin diye her şeyi yapıyor iki gündür." dedi.
Bu Minho'yu güldürürken Peter elindeki telefonu bir kenara bıraktı ve tüm ilgisini kucağında yatan şekil değiştirene verdi. "Çok mu komik kedicik?"
Minho gri gözlerini yarım yamalak açıp kafasını hafifçe kaldırdı. Peter'ın eli çoktan yanaklarına giderken kendisi de başını sıcak avuca yasladı.
"Felix vampir olduktan sonra daha da kök söktürmeye başladı. Bana bulaşmadığı için kendimi şanslı sayıyorum."
Peter buna küçük bir kahlaha atarken Minho'nun yanaklarını okşamıştı. Aklından Felix'in çoktan amca olma mooduna girdiği gelirken gülmemek için dudaklarını birbirine bastırmıştı.
Minho'nun gri gözleri kapanıp dururken cadı ellerini yanaklarından çekmiş ve başını tekrar karnının üstüne yerleştirmişti. Minho da cadının belindeki ellerini iyice sıkılaştırıp başını birkaç kez oynatmıştı.
"Minho.." fısıltılı ses kulağına ulaştığında Minho güçlükle gözlerini aralamıştı. Peter'ın mavi gözleri donuk bir şekilde karşısındaki kitaplığa bakıyordu. "Peter?" dedikten sonra usulca belini okşamıştı.
Peter'ın gözleri mavinin tonları arasında hızlı geçişler yaşarken Minho kaşlarını çatıp uzandığı yerden doğruldu. "Peter, iyi misin?"
Soğuk elleri çoktan cadının yanaklarını bulurken endişeyle koruyucuya seslenmişti. Bir karşılık alamadığında hızlıca Peter'ı kucağına çekmiş ve bir eliyle çenesini kavrayıp kendisine bakması için zorlamıştı.
"Bana bak, cadı bana bak."
Peter birkaç saniye sonra irkilerek gözlerini kırmaya başlayınca Minho derin bir nefes alıp gelen rahatlamayla omuzlarını düşürmüştü.
"Minho? Ne zaman kucağına çıktım ben?" diye merakla gözlerini kırpan Peter ile Minho yutkunup alnını cadının alnına yasladı. "Ödümü kopardın cadı."
Peter birkaç saniye durakladıksan sonra gözünün önüne gelen anılarla dudaklarını birbirine bastırmıştı. Ellerini yavaşça Minho'nun boynuna dolarken gözlerini kapattı. Burnunu Minho'nun burnuna sürttükten sonra gülümsemeye başladı.
"Nabi gayet de güzel bir isimdi kedicik."
Minho'nun kaşları havalanırken başını geriye çekti. Anlamamışçasına cadıya bakarken "Nereden çıktı şimdi bu konu?" diye mırıldanmıştı.
Peter'ın yüzündeki gülümseme daha da büyürken Minho'nun parlayan gri gözlerine baktı. İstemsizce alt dudağını ısırdıktan birden ileri doğru atıldı ve Minho'yu derin bir öpücüğe çekti.
Şekil değiştiren dudağını kavrayan cadıya atik bir hareketle karşılık vermeye başlamıştı. Peter'ın elleri gri saçların arasına dalıyor, küçük tutamlarını çekiştirip duruyordu. Minho ise dişlerinin arasına aldığı dudakları ısırıp sonrasında yalıyordu.
Peter oturduğu kucakta daha da ileri giderken Minho'nun belini sıkan elleriyle derince inlemişti. Minho ise fırsatten istifade ederek dilini ustaca Peter'ın dudaklarının arasına itmişti.
Cadı kalçasını hafiften oynatmaya başlarken bacak arasında hissettiği dolulukla boğuk bir ses çıkarmıştı. Onun bu zevkli mırıltıları Minho'nun kendini giysileri üzerinden ona itmesiyle daha da artmıştı.
"Ah tanrım.. Minho." diyerek dudaklarını ayıran Peter üstünde oturduğu şişkinliğin büyüklüğü ile duraksadı. "Ne oldu?"
Peter'ın duraksadığını gören Minho merakla cadıya baktı. Peter inanmamışçasına kalçasını oynatırken Minho'dan gelen derin sesle dudaklarını ısırdı.
"Hiiç..." Minho şüpheyle tek kaşını kaldırırken Peter zevkle gülümsedi ve gri saçlıyı tekrardan derin bir öpüşmeye çekti.
Felix'in teni ürperirken elindeki şarap bardağına şüpheyle baktı. Sam onu belinden destekleyip ayağa kaldırırken anlamsızca mırıldanmaya başlamıştı bile.
"Uh çok tuhaf hissettirdi. Hmm, auralar etrafta ah hayır! Sam saçlarım mor, neden mor? Dur şimdi sarı oluyor ama hayır.. Neden değişip duruyor? Bekle alma bardağımı çok susadım."
Felix, Sam'in elinden zorla almaya çalıştığı bardağı içmek için kendine doğru çekiştirdi. "Hadi Felix, çok içtin ver onu bana."
Cadı inatla tuttuğu bardağı bırakmazken vampir elindeki son kozu oynamaya karar vermişti. "Yongbok, bugünlük bu kadar yeterli tatlım."
Felix mor ve kırmızı arasında gidip gelen baygın gözlerini vampire çevirirken dudaklarını yalamış ve kafasını tamam anlamında sallamıştı.
Sam sonunda cadının elinden bardağı alırken dibinde kalan son yudumu içip dudaklarını yalamıştı. Felix'in odağı kırmızı dudakları olurken vampir bileğindeki toka ile cadının ikide bir renk değiştiren saçlarını toplamaya başlamıştı.
Vampir hızlıca sarı-mor tutamları toplarken cadının omzuna dokunup "Hyunjin.." diye mırıldanmasıyla durmuştu. "Tatlım?"
Felix'in, vampirin elinde olan, saçları tamamen sarıya dönerken gözleri kırmızılaşmıştı. "Kan.. Ruby, kan."
Cadının susadığını anlayan Sam onun saçlarıyla uğraşmayı bıraktıktan sonra kolunu tutan Felix'i bir hamlede kucağına alıp siyah deri koltuğa oturmuştu.
"Kanım senin Ametist, çekinme." demesiyle beraber Felix'in vampir dişlerini teninde hisseden Sam duraksamadan cadının saçlarını okşamaya başlamıştı.
Elinden asla çıkarmadığı eldiveninin siyahlığı Felix'in sarı saçları arasında parlarken boğazından akan kırmızılık giydiği beyaz gömleği leke yapmıştı bile.
Buna rağmen Sam her seferinde cadının saçlarını okşayıp boynunu daha da açıyordu. Sakinliğini kaybetmeden Felix'in onu ısırmasına izin vermişti.
Felix'in bedenini hareket ettirmeye başlamasıyla Sam bir elini cadının çenesine atıp yukarı kaldırmıştı. "Uslu dur cadı."
Felix'in kırmızı gözlerine çoktan düşen şevhet parıltıları ve dudaklarına boynan kanın görüntüsü vampiri dumura uğratmıştı.
"Hyunjin.. acıktım Hyunjin, doyur beni."
Felix'in sözleriyle beraber belini iyice kıvırıp kendini altındaki bedene bastırmıştı. Sam eşinin şehvetini hissederken onu reddetmek için bir sebebi kalmamıştı.
"Seni bir güzel doyuracağım tatlım."
[ bölüm sonu ]
minhonun yarragini
gordukten sonra benim bolumu yazma hizim HDMXMDMXMDMXMXoff minhonun yarraginin
kendi ozerkligi varbi sonraki bolum
gorusuruzzz- larren
ŞİMDİ OKUDUĞUN
take a bite ✓
Fanfictioncadı felix bir vampir ısırığını boynunda taşımak istiyordu. | social & utopia & texting | by larren