Bölüm 16 - Yalnızlık

623 36 51
                                    

Hastanede derin bir sessizlik vardı; ilaç kokuları ve gecenin karanlığına karışmış... Duvarları gibi ışıkları da beyazdı, karanlığı aydınlığa boğuyordu. Halbuki bir insan hastanede yer bulmuşsa kendine; onun içindeki karanlığı en beyaz ışıklar bile aydınlatamazdı.

Usul usul, sakin adımlarla ilerledi biri beyazlara bezenmiş koridorda. Ayağı her yere vurduğunda çıkan ses bile yankılanıyordu sessizliğin içinde. Yavaş ama kararlıydı adımları; nereye gideceğini bilse de pek acele etmez gibiydi. Hem gitmek ister, hem kaçmak ister gibi...

Sonra durdu o adımlar. Yoğun bakımın perdesi aralanmış olan camının yanında, önce sağ ayak durdu, sonra sol ayak. Bir çift mavi göz camdan içeri baktı; ısrarla, tek bir noktaya. Başka bir çift mavi gözün karşılığını bekledi sanki. Saniyeler sürdü bu duraksama, sonra devam etti adımlar. Köşeyi döndü, cam kapının önünde durdu. Sonra kapı da açıldı ve aradaki son engel de kalktı. Şimdi her şey daha netti, daha acıydı.

Moitörden yükselen düzenli kalp atışları asla değişmiyor, odanın her zerresinde yankılanıyordu. Ritme uymayan yavaş, düzensiz adımlarla ilerledi Kenan. Yatağın yanındaki tabureyi hafifçe ittirdi yatağa doğru. Usulca oturdu, dirseklerini dizlerinin üstüne koyarak ellerini birleştirdi. Bir yumruğu diğer avucunun içinde eziliyor, yüreğinde birikmiş tüm duyguların acısını çıkarmaya çalışıyordu sanki. Parmakları kemiklerinin üstünden geçer, kendini oyalamak istercesine daireler çizerken, en sonunda yavaşça başını kaldırdı.

Veysel'in yüzünde artık fark edilebilecek tek bir değişim vardı. O da giderek solan rengiydi.

Kenan'ın mavileri tekrardan kardeşinin yüzüne dikildi. Kapalı gözlerine baktı; sanki çok fazla bakarsa dayanamaz, gözlerini açardı Veysel. "Ne bakıyon la öyle, he?" diye çıkışırdı abisine. Ama çıkışsa bile Kenan kızmazdı. Kızamazdı... Şu an tek ihtiyacı olan buydu belki de.

"Veysel'im..."

Sesi dağınık çıktı bir an. Boğazını temizleyip hızlıca toparladı kendini. Bakışları etrafta gezdi, birinin olmadığını bilse de emin olmak istedi. Sonra kardeşine döndü tekrar.

"Cemile'nin yanından geldim şimdi..." dedi, dudaklarındaki ufak tebessümle. "Aşağıdalar, çardakta... Annemler de yanında. Ramazan da az önce geldi, yiyecek bir şeyler getirmiş. Cemile'yi ikna ettik hep beraber yesin diye. Bir görsen... Nasıl zayıfladı şu kısacık zamanda."

Tebessümü titredi, hızla öne eğdi başını. "Gerçi görmesen daha iyi..." dedi kısık sesle. "Kızarsın çünkü bize. Emanetime sahip çıkamadınız mı dersin..." Kardeşine kaçamak bir bakış attı. "Ama ona bile razıyım biliyor musun?" dedi, acısına rağmen zorla gülümseyerek. "Kalksan, kızsan bana, bağırıp çağırsan... Ağzımı bile açmam."

Bir an bekledi; bütün umudunu sığdırdığı bir an. Sonra, kendi umuduna acıyarak güldü ve tekrar öne eğdi başını.

"Herkes sorup duruyor... 'Kenan Veysel iyi mi?' 'Kenan Veysel'den bir haber var mı?' Ben de hep aynı cevabı veriyorum işte... Bekleyeceğiz diyorum, umut etmekten başka çaremiz yok diyorum."

Yumruğunu sıktı yeniden, parmakları ezdi elinin kemiklerini. Dolu gözlerini gizleme gereği duymadan başını kaldırıp Veysel'in yüzüne baktı.

"Keşke ben de birine sorabilseydim bunları..."

Sesi titrediğinde, derin bir nefes verdi. Yeniden birbirine bastırdı dudaklarını; duyduğu her sorudan sonra gelen o gözyaşı seline boğulma isteğini artık bir kenara itemiyordu.

"Veysel... Bir hafta oldu be oğlum." Gözbebekleri titredi, boğazındaki yumru taşıp da gözyaşlarını esir almasın diye fısıltıyla çıktı sesi: "Bir hafta..."

One Shots • VeyKen (Gönül Dağı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin