"Tamam, tamam... biraz sakinleş olur mu? Bak buradayım ben, gitmiyorum hiçbir yere."
İki genç gecenin bir saatinde, deli gibi yağan yağmurun altında, eski püskü bir bankta oturmuş sarılıyorlardı öylece. Minho Jisung'u görünce dayanamamış ve sımsıkı sarılıp ağlamaya başlamıştı. Kollarını Jisung'un beline dolayıp kafasını omzuna gömmüştü. Elleri soğuktan titrerken bir yandan da sıkıyordu büyüğünün kazağını. Jisung'un kazağı, avcunun içinde buruşurken sadece ağlamaya odaklıydı küçük olan. Üç ayın sonunda kavuşmuştu deli gibi özlediği hyunguna ama hâlâ birkaç sorun vardı. İkisi de bunun farkında olsa da sarıldılar sadece.
"B-bir daha kendimi senden asla uzaklaştırmayacağım. Bir daha asla sana sarılmayı özlemek istemiyorum. Seni özlemek istemiyorum."
Minho ne kadar hıçkırıkları arasında zor konuşuyor olsa da Jisung onu çok iyi anlıyor ve gözlerindeki yaşların akmaması için elinden geleni yapıyordu. Güçlü olması gerekiyordu, bugün Minho'yu dinleyecek ve onu neşelendirecekti. Kendi problemlerini unutacak ve Minho için çabalayacaktı, aynı yıllardır olduğu gibi.
"İşte bundan emin değilim..." Minho, Jisung'un sözleriyle kafasını büyüğünün omzundan kaldırıp kaşlarını çattı. "Ne demeye çalışıyorsun?"
Çok basitti aslında, eğer Minho Jisung'un ona abayı yaktığını öğrenirse tekrardan gidecekti Jisung'tan ve bir daha asla dönmeyeceğini çok iyi biliyordu Jisung. Yine de sadece "boşver." dedi. Boşver dedi ama o cümleyi ne Minho boşverdi ne de boşverilmesi gereken bir şeydi.
Buna rağmen sadece kafa salladı Minho. İkisi de birbirine çok şey söylemek istedikleri halde susuyordu. İçten içe bağırıyorlardı aslında, birbirlerine 'beni kurtar' diyorlardı ama ikisi de birbirini duymamakta ısrarcıydı. Birbirlerinin her geçen gün daha çok çöküşünü izleyip ağlıyorlardı sessizce, kendileri dışında kimsenin duyamayacağı hıçkırıklarla.
"Buraya gelme amacımızı hatırlatayım... Bana her şeyi anlatacaktın ve ben de Chung'u dövmek için geçerli sebeplerim olduğuna kanaat getirdikten sonra onun ağzını yüzünü dağıtacaktım."
Hâlâ Jisung'un beline sarılıyor olan Minho güldü ve kafasını sarı saçlının göğsüne yasladı.
"Çok önemli mi? Öyle bir özlemişim ki seni." Büyüğünün kokusunu derin bir şekilde içine çekti Minho, gülümsedi ardından. Zor kesilen ağlaması tekrardan başlamasın diye elinden geleni yapsa da tutamadı kendini, gözlerinden bir damla düştü Jisung'un yakasına. Neyse ki Jisung farkına varamadı, yağmur ikisini de baştan aşağı ıslatmaya devam ediyordu zaten.
"Ben de özledim ama evet, önemli. Sana eğer Chung seni üzerse olaya dahil olacağımı söylemiştim."
"Aslında bakarsan Chung..." diye başladı lafına Minho. Ardından durup iç çekti. "...saçlarımla oynasana, eksik hissediyorum böyle."
"Hay hay!" Gülümsemesi dakikalardır yüzünden silinmek bilmeyen Jisung hemen elini saçlarına attı Minho'nun. kahve saç telleri parmakları arasından kayıp giderken olduğundan çok daha huzurlu hissetti, bu saçların sahibine dair her şeyi özlemişti.
"Aslında bakarsan Chung beni başlarda sevmiyormuş. Arkadaşlarından öğrendim, kendi aralarında saçma sapan bir iddiaya girmişler. Bunu Chung'a sorduğumda inkar etmedi. Söylediğine göre iddiayla başlamış ama zamanla sevmiş beni, gerçekten aşıkmış bana." Alayla güldü Minho, ofladı ardından.
"Belki doğru söylüyordur, belki cidden sevmeye başlamıştır. Manyak gibi ağladı karşımda çünkü ayrılmamak için." İster istemez sesi titredi Minho'nun. İki yıldır gerçekten de seviyordu çünkü Chung'u. Aniden yaşanan bir ayrılık dağıtmıştı onu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
teen spirits // minsung
Romancejisung: bana o gözle bakmaman sorun değil minho canını sıkan bir şey olduğunda hep ilk bana gel hep mutluluğunu ilk benimle paylaş en çok benimle sarılmayı sev her zaman güvenli yerin olayım bunlar bana yeter yeter ki beni kendinden mahrum bırakma