kızlar hafıften uyarı verıyorum anladınız sız AMA HAFIFTEN YANI
🥰❗️❗️❗️(Jisung'un anlatımı)
"Sana defalarca söyledim Jisung!"
"Tamam, tamam... Üzgünüm, hafızam gerçekten kötü."
"O zaman minik hafızanda en sevdiğim çiçeğe yer açsan iyi olur aşkım."
"Sıpaya bak, laf sokuyor bir de!"
Benden önde yürüyen Minho'ya yetişip kolumu omzuna attım ve yanağını öptüm. Omzunun aşağısından sarkan elimi tuttu ve yanağını elime yasladı. Bir yandan da yürüyorduk öylece. Bugün tüm günümü ona ayırmıştım, sadece Minho vardı ve bu o kadar güzeldi ki. Bir an olsun hep sadece Minho olsun istedim. Onun bana yeteceğine inandım ama bu bir anlık düşünce değildi, Minho bana yeterdi.
Yol ayrımına geldiğimizde durduk. Onun evi sol tarafta kalırken benim evim sağdaydı. Yüzünü bana çevirdi, ben de yan dönüp kollarımı beline sardım. Parmak ucuna çıktı, yanaklarını omzuma yaslayıp sarıldı.
"Jis bize gelsene. Hem annem evde olmayacak bugün."
Evet, hayatımda duyduğum en cazip teklif falandı bu. Anında 'olur' dediğimde sevinçle ellerini çırpıp dudağıma buse kondurdu. Her hareketi gülümsetiyor beni.
Birkaç dakika sonra evdeydik, geldiğimiz gibi Minho'nun her köşesini ezbere bildiğim odasına çıktık.
Bu oda ikimizin de yaşam alanıydı aslında. Camının önündeki minik koltuklara oturup sabahlara kadar sohbet ederdik. O anlatırdı genelde, ben dinlerdim seve seve. Chung'dan bahsederdi mesela, onu anlatırken parlayan gözlerini izler ve gülümserdim. Üşüdüğümüzde iki kişilik olan yatağına oturup orada devam ederdik konuşmamıza. Tutamazdı bazen gözyaşlarını, omzuma sarılır ağlardı saatlerce. Omzumu ıslatan gözyaşları parçalardı içimi ama açmazdım ağzımı, onun gözyaşları konuşurdu çünkü.
Ve ben yine dinlerdim.
Uyurduk daha sonra, bayılır benimle uyumaya. Ben... benim için en nefes alabildiğim dakikalar olurdu hep birlikte uyuduğumuz günler. Kollarım belinde olurdu, kafası göğsümde. Ondan önce uyanırdım hep, izlerdim güzel yüzünü ve doyamazdım buna.
Şimdi ise Minho sevgilim. İlk defa sevgilisi olarak onun odasındayım. Yine sarılacağım ona, yine uyuyacağım onunla ama bu sefer sevgilisi olarak. Bana aşık olduğunu bilerek okşayacağım saçlarını.
"Sung? Daldın gittin aşkım, bir şey mi oldu?"
Gözlerine baktım, gülümsedim. Yorulduğu için hemen kendini attığı yatağa ilerledim, oturdum yanına. O da gülümsedi. Dudaklarıma uzanıp içimi kıpır kıpır eden o öpücüğü bıraktı. Ardından uzaklaşmadı, dizlerime yattı ve hiçbir şey söylemeden incelemeye başladı yüzümü.
Birkaç dakika öyle sessizce durduktan sonra ellerini kollarımda gezdirmeye başladı, ben ne yaptığını anlamayarak ona bakarken yüzü ifadesizdi. Çok yavaş hareketlerle geziniyordu parmakları damarlı kollarımda.
Bana ilk defa böyle dokunuyordu. Evet, arkadaşken de sürekli temas içinde olurduk fakat şu an farklıydı, her şey farklıydı. Ne biz arkadaştık, ne de dokunuşları masum geliyordu.
"Bebeğim, napıyorsun?" İster istemez etkilendiğim için boğuk çıkan sesime engel olamadım.
Soruma cevap vermeden önce boğazıma çıkardı elini, parmakları boğazımda gezinirken o kadar arsız bakıyordu ki... Ne yapacağımı şaşırmıştım, gerçekten. Minho'yu ilk defa böyle görüyordum.
"Sana ilk defa böyle dokunuyorum. Jisung ben sana daha çok dokunmak istiyorum."
Sözleri de elleri kadar beni gaza getirmeye başlayınca bunun nasıl biteceğini tahmin etmem zor olmadı. Temas bağımlısı sevgilimin istekleri benim de içimdeki arzuyu arttırsa da durması gerekiyordu. Pişman olacağı bir şeyler yaşanmasına asla izin vermezdim.
Boğazımdaki damarlarda gezinen elini bileğinden tutarak durdurdum ve kafamı aşağı eğip gözlerimizi birleştirdim.
"Minho dur bebeğim, yapma. İstemeyeceğin yerlere gidecek bu olay ve ben kendimi durduramayacağım. Sana hayır demem zaten yeterince zorken daha da zorlaştırma."
Birkaç saniye durduktan sonra dizimden kalktı ve kucağıma yerleşti. Tam kasıklarımın üstüne oturduğu sırada bakışlarının değiştiğini fark ettim. Daha istekli ve tutkulu bakmaya başlaması benim işimi o kadar zorlaştırıyordu ki... Bir anda kucağıma oturması bile bütün düşüncelerimi değiştirme gücüne sahipken bakışları bitiriyordu beni.
"Hayır deme o zaman. Durmak zorunda değilsin."
Ellerimi tuttu ve bir elimi beline, bir elimi de kalçasına yerleştirdi. Tamam, sabrımı ve irademi kontrol etmek her geçen dakika zorlaşıyor. Yıllardır öpmek için yanıp tutuştuğum adam ileri gitmeye çalışıyor ve ben korkumdan hiçbir şey yapamıyorum. Dokunmaya kıyamıyorum.
"Minho, emin misin? Gerçekten durduramam kendimi, istemediğin yerlere gitsin istemiyorum."
"İstemediğim bir şey yok Jisung, anlamıyor musun? Sadece sana dokunmak istiyorum, bana dokunmanı istiyorum."
"Sikeyim, deli ediyorsun beni." Her ne kadar geri çekilmek için çabalasam da Minho'nun her dakika artan isteğine karşı koyamadım. En az onun kadar benim de istediğimi hesaba katarsak, sanırım durmam için önümde bir engel yok.
Duyduğu cümle gülümsetti onu, ardından üstümdeki tişörtü bir çırpıda çıkartıp attı. Büyük bir gülümsemeyle inceledi vücudumu. Kaslarımda gezdirdi gözlerini, bunla yetinmeyip parmaklarıyla okşadı karın kaslarımı. Hareketleri beni çıldırtacak derecede yavaş olsa da açmadım ağzımı. Şu an aldığı zevk gözle görülmeye değerdi, bozmak istemedim. Vücuduma dokunmaktan aldığı zevk beni de en az onun kadar heyecanlandırıyordu.
Yavaş yavaş göğsüme çıktı elleri ve ben sabretmeyi bıraktım. Hâlâ kalçalarında hereketsiz duran ellerimle sıktım kalçalarını. Hafif bir inleme bıraktı.
"Jisung... dokun bana. Ellerini vücudumda gezdirmeni istiyorum."
Bugün bu sözler sanki ondan çıkmıyor gibiydi. Normalde fazlasıyla utangaç olan Minho'yu böyle görmek garip geliyordu. Bütün utangaçlığı yok olmuştu sanki. İçindeki arzunun utangaçlığının bile önüne geçtiğini görmek güzeldi, çok güzel.
Beni beklemeden çıkardı üstündeki tişörtü. Ellerini boynuma yerleştirip dudaklarımızı birleştirdi. Dudaklarını emerken ellerimle sırtını okşuyordum, hoşuna gittiği her halinden belli oluyordu.
Sırtında gezinen ellerim yavaşça kalçalarına kaydı, kısa şortunun içine soktum ellerimi. Çıplak kalçalarına temas eden ellerim ikimizin de inlemesine sebep oldu. Kalçalarını ellerime sürtmeye başladı, yoğurmaya devam ettiğim kalçalar asla uslu durmuyordu.
Dudaklarımızı ayırıp kulağıma eğildi. "İleri gidelim." diye fısıldadı. "Jisung ne olacaksa olsun artık. Ben seni istiyorum."
Sözleri deli gibi tahrik ediyor beni ve ben kucağımdaki çocukla birliktelik yaşamak için can atıyorum.
Bir şey demeden sırtüstü yatırdım onu yatağa. İnceledim altımdaki çocuğu ve gülümsedim.
"Doyamıyorum sana."
O gece birlikte olduk. İkimiz de ilk birlikteliğimizi bütün acemilikleriyle yaşadık ve bu bizi daha çok birbirimize bağladı. Ve ben artık eminim, Lee Minho benim için yaratıldı. Ben de onun için.
smut yazmak ıstemedım cunku basından berı bu fıce smut yazma gıbı bı dusuncem yoktu acıkcası ama bu kadarını yapayım barı dedım
cok sevımlı bı ılıskılerı var ve aralarındakı cınsel cekımı de bıraz gostermek ıstedım
ŞİMDİ OKUDUĞUN
teen spirits // minsung
Romancejisung: bana o gözle bakmaman sorun değil minho canını sıkan bir şey olduğunda hep ilk bana gel hep mutluluğunu ilk benimle paylaş en çok benimle sarılmayı sev her zaman güvenli yerin olayım bunlar bana yeter yeter ki beni kendinden mahrum bırakma