Bölüm13 -It's never too late.

1.2K 141 38
                                    

Baekhyun nefes alamadığını hissetti. Karşısındaki ona hem o kadar yakın hem de o kadar uzak biriydi ki...

"Myu-Myu-Myungsoo?"

Baekhyun kekelemesini durduramıyordu. Beyni çalışmaktan vazgeçmiş gibi duruyordu. Myungsoon'un yüzündeki sırıtış onu görünce solmuştu. Myungsoo yavaş yavaş üstüne doğru gelmeye başladığında Baekhyun da geri geri gidiyordu. Baekhyun Tao'yu gönderdiği için fazlasıyla pişmandı. Sırtı duvara çarptığında birinin koridordan geçmesi için Tanrı'ya yalvarıyordu ancak içeriden gelen çekimin başladığına dair sesleri duyabiliyordu.

"Kaçıcak yerin kalmamış gibi görünüyor küçük Wendy" Myungsoo, küçük olana iyice yaklaştı. Elini havaya kaldırdı. Baekhyun gelecek darbeyi beklerken gözlerini sıkıca yummuştu. Myungsoo elinin tersiyle sol yanağındaki morluğun olduğu yeri okşadı:

"Şimdi senle oyunumuza devam edeceğiz, tatlım."

Hala ufak olanın suratındaki elini hızla indirdip karşısındaki çocuğun kolunu kavradı. Baekhyun arkasından sürüklenirken tepki vermek için fazlasıyla şaşkındı. Binadan çıkıp bir arabanın önünde durduklarında kendine gelebildi ve elini çekti. "Hmm, güzel yolla olmayacak demek ki." dedi Myungsoo.

Baekhyun arkasını döneceği anda ona arkadan yaklaşan adam elindeki bezi Baek'in burnuna kapattı. Baekhyun karşı gelmeye çalışsa da çok geçmeden bilincini kaybetmişti.

Kendine gelmeye başladığında kollarını oynatmaya çalıştı ancak bağlı olduğunu fark etti. Gözlerini tam açabildiğinde etraf kapkaranlıktı, bir sandalyeye bağlanmıştı. İplerden kurtulmak için hareket etmeye başladı.

"Çaban nafile ne kadar debelenirsen debelen kurtulamayacaksın."

Kimin konuştuğunu anlaması için görmesi gerekmiyordu, sesi kim olduğunu belli ediyordu. Bir anda ışıklar açıldı.Baekhyun'un gözleri kamaşmıştı. Gözlerini kısarak karşısındaki adama baktı. Myungsoo bir sandalyeyi sürükleyerek getirip tam karşısına ters bir şekilde koydu. Sonra yaklaşıp Baek'in ağzındaki farkında bile olmadığı bezi çözüp yerine oturdu.

"Baekhyun uyanman baya uzun sürdü. Endişelendirdin beni."

Myungsoo masumca gülümsemişti.

"Ne kadardır burdayım?"

Baekhyun karşısındakinin ona her şeyi yapabiliceğini bilmesine rağmen soğukkanlılıkla konuştu.

"3 saat oluyor. Eğer sevgili Chanyeol'ün merak edip etmemesi konusunda gerginsen endişelenme. İstediğimiz kadar vaktimiz olsun diye mesaj attım. Okumamı ister miydin?"

Baekhyun cevap verme gereği duymadı.

"Tamam o zaman başlıyorum. 'Ihhm sevgilim son dakikada acil bir işim çıktı. Suho Hyung beni çağırdı, sanırım okulla ilgili geç kalabilirim merak etme. Eve dönünce olanları anlatırım. Gelemediğim için özür dilerim. Seni seviyorum.' Nasıl senin gibi yazabilmiş miyim?"

Baekhyun Myungsoonun gülümsemesini gördükçe suratını dağıtmak istiyordu.

"Suho Hyungu nereden biliyorsun bilmiyorum ama ona zarar vermeye kalkma."

Myungsoo küçük olanın şu durumda bile kendisinden başkasını düşünmesi hoşuna gitmişti:

"Merak etme benim tek amacım Chanyeol'e zarar vermek, onu etkilemeyecek kimse umrumda değil. Tabii sen etkilenirsen o da etkilenir."

"O sana en yakınım derken neden bunları yapıyorsun? Nasıl bir insansın sen?"

Baekhyun anlamakta zorluk çekiyordu. Chanyeol'ün en yakın arkadaşıydı o, bunu nasıl yapabilirdi?

AnonymousHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin