episode 8

62 4 0
                                    

5 yıl önce

Minho koltuktan kalkıp kollarını esnetti ve yatak odasına girerken konuştu. "İşin bitti mi güzelim? Almaya geliyorum seni."

"Hayır, hayır! Çıktım ben, geliyorum! Sakın gelme!!" 

Karşısındaki sarışının hızlı ve endişeli konuşması Minho'yu tedirgin etmişti.

"Emin misin? Sesin pek iyi gelmiy-" Telefondan gelen cam kırılması sesiyle Minho montunu alıp kapıya koştu. "Bana nerede olduğunu söyle, hemen!"

"Of Minho cidden olmaz!!! Hiç böyle hayal etmemiştim..."

"Neyi Felix, neyi?" dedi Minho merdivenleri ikişer üçer inerken.

"Of tamam koşma, düşüpte bir yerini acıtacaksın! Evin iki sokak ötesindeki marketin önündeki kaldırımdayım."

"Sesin niye bozuldu senin?" Demir kapıyı ittirip hızlı adımlarla sokağın sonuna doğru yürümeye başladı. Telefondan cevap gelmeyince sorusunu yineledi. "Sana söylüyorum Felix, neden hıçkırma sesi geliy- bekle sen ağlıyor musun?"

"Hayır, gerçekten ağlamıyorum!!! Sadece... her neyse. 7days'in önündeyim."

Telefondan kapanma sesi geldiğinde Minho marketin olduğu sokağa gelmiş sayılırdı. Sarı saçlarını hemen tanıdı yeşil temalı marketin önünde. Çarşamba olduğu için sokaklar bomboştu. Herkes ya işinde, ya evinde yada okulundaydı.

Gözleriyle Felix'i taradığında yerde duran kırık şarap şişesini, kızarmış kırmızı burnu ve gözlerini ellerini yelpaze yaparak gidermeye çalışıyordu. Minho koşarak Felix'in yanına geldi. Kaldırımda onun yanına oturup yüzünü elleri arasına alıp burnunu öptü. Hala sımsıcaktı yüzü, çilek kırmızısıydı burnu...

"Ne oldu güzelim?"

"Minho, ne unutkansın ya!" Minho anlamaz suratla Felix'in yüzüne bakmaya devam edince Felix devam etti.

"Bugün Lee Minho, Lee Felix'in hayatını kurtarmak için dünyaya gözlerini açmış."

Felix, Minho'nun gözbebeklerinin büyüdüğünü görüp gülümsedi. Yanaklarında olan ellerin üzerine ellerini koyup Minho'nun iki elini, ellerinin arasına alıp dizlerinde sabitledi. Ufakça dudaklarını Minho'nun kilere değdirdi. Minho, hala hipnoz olmuş halde Felix'e bakıyordu.

"İyiki doğdun, sevgilim... Aslında en sevdiğin Avusturalya şarabından ve İtalya peynirinden almıştım. Hani damaktan iki gün tadı kaybolamayan..." Minho anladım anlamında mırıldandı, elleri hala Felix'in elleri tarafından hapis ediliyordu. "Ama şuan sadece peynirimiz duruyor. Kese kağıdı delinmiş, şarap yere düşmüş. Pasta da sipariş etmiştim ama ayağım burkulduğu için almaya gi-"

Felix'in sözünü kesen Minho'nun soğuk sonbahar yüzünden çatlamış dudakları. Ama Felix'in nemli dudakları onu tekrar hayata döndürüp yumuşacık yapıyor.

Minho dudaklarını ayırıp Felix'e döndü. "Ayağım mı burkuldu demiştin?"

"Ya biliyorsun Avusturalya şarabı pahalı. Bende düşerken havada tutayım diye uzandım, peynir tak!!! diye yere düştü. Sonrada kaldırıma ayak bileğimi çarptım. Şarap şişesinin kırılma sesi daha önceden gelmişti zaten..." Felix dudaklarını asınca Minho kıkırdadı tatlı görüntüsünden. Ellerini ayak bileğine götürüp bastırdı. Sadece biraz derisi soyulmuş, ayrıca Felix'te Minho'nun zarif öpüşleriyle acısını unutmuştu.

"Acıyor mu?"

"I-ı... Sadece soyuldu diyorum ya!"

"Olsun. Belki de kırık vardır hastaneye gidiyoruz." Minho ayağa kalkacakken Felix onu kolundan tutup tekrar eski yerine oturttu. "Bir doğum gününü daha unutulmaz kılmadan geçirmek istemiyorum!!!"

youre all i want / minlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin