*Matthew
Gözlerimi yavaşça araladım. Uyuya kalmıştım işte oysa bizimkilerle güzel vakit geçirmeyi umuyordum ve o an filmi izlediğimiz yerde olmadığımı fark ettim.
Hanbin hyungun odasındaydım. Beni uyurken görünce buraya getirmiş olmalıydı. Nasıl getirdiğini inanın ben de hatırlamıyordum.
Aşağıya mı insem yoksa uyumaya devam mı etsem diye düşündüm. Saate baktım saat gece yarısına yaklaşmak üzereydi. Şimdiye filmi çoktan bitirmişlerdir ama ne yaptıklarını merak ediyordum.
Kanadadan daha bu sabah gelmiştim ve hepsini gerçekten ne kadar özlediğimi fark etmiştim.
Tabi bide jiwoon Hyungla tanışmıştım. Tam olarak bana anlatıldığı gibi biriydi zaten onu görmeden önce bile sevmiştim.
Ama nedense bir tarafım onu daha yakından tanımak istiyordu. Bana çok nazik davranıştı. Ee tabi öyle davranıcak herkese de öyle davranıyordur zaten diye düşündüm.
Zaten gecenin bir vakti niye bunları düşünüyorsam. Nolmuş biraz fazla yakışıklıysa yani. Hem o benim hyungun olucak, yakın arkadaş falan dimiii.
Neyse...Derin Bi nefes aldım ve yatakta doğruldum. Ayağa kalkıp aşağıya inmeye karar verdim ama nedense hiç ses gelmiyordu.
Merdivenlerden indikten sonra bizimkileri farklı pozisyonlarda uyurken gördüm gülmeme engel olamayıp ağzımı kapattım.
Mesela hao Hyungla hanbin hyung kanepede uyuya kalmışlardı. Nasıl da sığdılarsa artık mdmdm. Gyu ile Gunwook da yer yastıklarında yatıyorlardı. Taerae kafasını yujinin bacağına koymuş yujinle beraber uyuyordu. Ricky ise her zamanki gibi sanki Bi dergiye poz veriyormuş gibi garip Bi pozda uyuyordu.
Ama aralarında jiwoon hyung yoktu.
Herhalde evine gitmiştir diye düşündüm.Karnım açlıktan ölmek üzereydi. Mutlaka yiyecek birşeyler vardır diye sessizce mutfağa girdim.
Mutfağın ışığı açıktı ve jiwoon hyung tam karşımda arkası dönük bir şekilde duruyordu.
Kafasını sese doğru çevirince beni gördü şaşırmış görünüyordu.
"Aa Matthew sen miydin? Ben seni uyuyor sanıyordum."
"uyuyordum da uyandım sonra napıyosunuz diye bakim dedim ama herkes uyuya kalmış." güldüm o da güldü.
"ve biraz da acıktım sanırım, geldiğimde pek bişey yememiştim."
Yüzünde beliren anlık bir heyecanlanmayla bana bakıp
"tam zamanında gelmişsin o zman. Ben de acımıştım bir şeyler hazırlıyodum kendime. Otur bakalım ben hazırlarım bizim için."
İçeriye geçip mutfağın ortasındaki adanın önündeki sandalyeye oturdum.
Jiwoon hyung tam karşımda duruyordu ve birşeyler hazırlıyordu.O an kendimi çok garip hissettim acaba sevgilisi var mıydı ve her gün jiwoon hyungu bu şekilde mi görüyordu. Gereksiz bir kıskançlık hissettiğimi farkettim be hemen bu düşüncelere bir kenara attım.
"yemek yapmayı sever misin hyung"
"tek yaşadığım için alıştım diyelim Bi yerden sonrada sevmeye başladım. Ama sevdiğim insanları beslemek daha çok hoşuma gidiyor."
Bana bakıp küçük bir gülücük bırakıp işine döndü.
Noluyordu böyle ya kalbime. Kendine gel.
"ya öyle demek. Desene o zman kız arkadaşın çok şanslı."
Biraz çekinerek sormuştum ama anlık Bi meraktı benimkisi yoksa asla başka bişey yok. Hem daha bugün bir bugün bir yani daha bir günde ne bu heyecan kendine gel seok Matthew.
Yine o güzel kıkırdamasını duymuştum. Arkası bana dönük olduğu için yüzünü görmemiştim ve tepkisini merak ediyordum.
"eğer olsaydı evet şanslı olabilirdi." dedi yine sırıtarak.
Utançtan kıpkırmızı olmuştum ama allahtan arkası dönüktü ve yüzümü görmüyordu. Hemen kendimi toparlamaya çalıştım.
Hazırladığı şeyleri önüme koydu. Kısa süre içerisinde bir sürü şey hazırlamıştı. Ağzımın sulanmasına engel olamadım.
"oooo hyung süpersin ya gerçektenn. Eğer bu kadar güzel yemek yapabildiğini bilseydim daha erken gelirdim kanadadan." aynı zamanda yaptıklarını yemeye çalışıyordum.
Gerçekten çok lezzetliydiler.
"beğenmene sevindim." yine yapmıştı işte o yandan sırıtmayı.
*Jiwoong
Karşımda sanki günlerdir aç kalmış gibi yemek yiyordu. Onu hep böyle görebilmek için ona sürekli yemek yapmak istedim.
Yemek yemek onu böyle izlemekten daha zevkli geldi bana o an için." gerçekten acıkmış olmalısın"
" kusura bakma hyung ya daldım öyle ama kore yemeklerini çok özlemişim ve sen de çok güzel yaptığın için kendimi durduramıyorum."
Gülerek cevap verdim.
"beğenmene çok sevindim. Artık aç kaldığında geleceğin yeri biliyorsun."O da gülerek.
"artık benden kurtuluşun yok hyungg"Kurtulmak isteyen kimdi ki.
Belki saçma gelmiş olabilir kimilerine. Sonuçta daha bu sabah tanışmıştık. Ama aslında birbirimizi iki yıldır tanıyorduk sadece yeni yüz yüze gelmiştik. Aramızda acemi Bi mesafe yoktu tam tersine sanki yıllarca arkadaşmışız gibi gelmişti ve bu çok hoşuma gitmişti.Sessizce yemek yemeye devam ettik. Ara sıra ona gizli bakışlar atıyordum. Yemeğe öyle bir dalmıştı ki farketmiyordu bile. Bende bunu fırsat bilip daha çok bakıyordum.
"biliyor musun hyung." deyip ani bir şekilde bana baktı. Zaten ona baktığımı farkedince bozuntuya vermedim.
"ee neyi Matthew"
"sanki seninle daha bu sabah tanışmamış da uzun zamandır birlikteymişiz gibi hissediyorum. Sence de öyle değil mi. Senin yanında kendimi garip hissetmiyorum. Oysaki yeni tanıştığım insanların yanında garip hissederim."
Bunu duyduğum için içten içe mutlu oldum.
Karnımda garip şeyler oluyordu." inan bende aynı şeyleri hissediyorum Matt. Çok önceden tanışıyormuşuz gibi. Zaten binevi öyle gibi de sadece yüz yüze tanışmamıştık. Ama yinede seninle bizzat tanıştığım için mutluyum. Anlattıkları kadar tatlıymışsın gerçekten." dedim hafif utangaç bir şekilde. Napabilirim utanmama engel olamıyorum.
O güzel gülümsemesiyle bana bakarak.
"sen anlattıkları kadar yakışıklı değilmişsin ama hyung. "
Güldü
"daha yakışıklıymışsın. "
İkimiz de gülmeye başladık. Karşılıklı gülüşürken ses şiddetimizi tutturamamış olacağız ki hanbin yarı uykulu bir şekilde içeriye girdi."siz burada napıyosunuz ya. Gülme sesleriniz içeriye kadar geliyor. Ödüm koptu mutfakta kim gülüyor diye."
Biz yine gülmeye başlamıştık ama bu sefer daha kontrollü bir şekilde.
Hanbin de bu manyaklar ne içti der gibi bize bakıyordu. O da dayanamayıp gülmeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Mattwoong Meselesi
Fanfiction"Eğer sen karşıma çıkmasaydın gene aynı şekilde ama herşeyden habersiz yaşayıp gidecektim. Sen bana dünyada başka bir hayatın da var olduğunu, benim de bir ruhum bulunduğunu öğrettin.."