On İkinci Bölüm 🎵

12 3 0
                                    

Bölüm Şarkısı: Infinity/Sonsuz

"Uzaktan nazik görünen aşk ne kadar da acımasız denendiğinde."

Aynı cümleyi üçüncü kez okudum ve derin bir nefes aldım. Burnuma dolan çiçek kokularını seviyordum. Çiçek kokusuna karışmış kitap kokusu.. Benim dünyadaki cennetim böyle kokuyordu. Başımı Romeo ve Juliet'ten kaldırıp güneş ışığının üzerlerinde dans ettiği kitaplara baktım. Burası bir iş yerinden çok dertlerinden saklanmak için gelinen tatlı bir kitapçıydı. Burada çalışmıyor, sadece ruhumu dinlendiriyordum. Saçlarım rüzgarda dalgalanınca kapıya çevirdim bakışlarımı. Buket Hanım elinde büyük bir paket taşıyordu.
"Melodi, bize öğlen yemeği aldım. Ben yokken gelen oldu mu?" Dedi her zamanki neşeli haliyle. Bugün saçlarını topuz yapmıştı ve bu onu tatlı gösteriyordu.
"Her gün gelen Yeşim Hanım uğradı. Sizin öneriniz üzerine yeni bir kitap serisine başlamış. İkinci kitabı almaya geldi."
İçtenlikle gülümsedi. Ben de yanına gidip elindeki büyük paketi aldım. Öğlen yemeği için fazla abartı gibi duruyordu. Bunların hepsini ikimiz yiyebilecek miydik? Saçma bir şekilde bantlanmış paketi açmaya çalışırken makası aramaya başladım.
"Nereye kayboldun makas? Sen de mi saklanıyorsun? Ne kalın paketmiş ya. Açılmıyor. Buket Hanım..."
Arkamı döndüğümde kapının önünde Yosun, Deniz, Evrim duruyordu. Yosun'un elinde üzerinde mum yanan bir pasta vardı. Gözümde yaşlarla gülümserken Deniz ve Evrim kapının önünden çekildiler. Siyahlar içindeki Gece içeri girdi bütün endamıyla. Sevgili kalbim yavaş ol. Bizi öldürmek mi istiyorsun?

Burnuma dayanmış pastaya bakarken güldüm. Herkes mumları üflememi heyecanla bekliyordu.
"Bunun ne kadar tehlikeli olduğunun farkında mısınız? Kitapçıya elinizde mumlarla giriyorsunuz. Bütün kitapların tutuşması an meselesi olabilir. Ayrıca bugün doğum günüm değil. Bu neyin kutlaması?"
Yosun içini çekti.
"Soruların bittiyse maymun saç, mumlar pastanın üzerine daha fazla damlamadan üfle şu pastayı!"
Kahkaha attım ve mumları üfledim. Herkes alkışladı. Pasta masanın üzerine koyuldu.
"İlk işinin kutlaması içindi. İşini hep severek yap." Diyen Yosun'a sarıldım. Onların varlığı hayata tutunmamı sağlıyordu. Yosun'dan ayrıldığımda Evrim elimi tuttu.
"Mutlu ol, Melodi. Her şeyin en güzelini hak ediyorsun."
Gülümseyip ona da sarıldım. Biz ayrılınca Deniz boğazını temizledi. Ne zaman önemli bir açıklama yapacak olsa baştan böyle boğazını temizlerdi. Merakla ona baktım.
"Hazır bir şeyleri kutluyorken itiraf etmek istiyorum ki biz, yani ben ve Evrim sevgili olmaya karar verdik."
Kısa bir an süren ölüm sessizliği. Daha sonra pembe saçlarını savurarak havaya zıplayan Yosun.. Dördümüzün kucaklaşması..
"Çok sevindim, çocuklar. Yıllardır boş yere birbirinizi kıskandırıp duruyordunuz. Artık birliktesiniz. Yaşasın." Dedim coşkuyla. Deniz, Evrim'i kendisine çekip sarıldı. Onları coşkularıyla başbaşa bırakıp bir köşeden bizi izleyen Gece'nin yanına gittim.
"Selam, Melodi. Arkadaşların başta bana berbat davransa da onları buraya gelmem konusunda ikna ettim. Pelin de yardım etti tabi. Gerçeği birlikte anlattık. Senin yanında olmalıyım diye düşündüm." Uzanıp elimi tuttu. Yutkundum.
"Bu dükkanı renklendiren güzel bir çiçek gibisin. İçeri girdiğim anda bunu fark ettim. Kendi bahçeni bulmuşsun."
İtiraf etmeliyim ki sözlerinin şiirselliği kalbime dokunmuştu ama ona hâlâ kırgındım. Gülümsemeye çalıştım. Kalbimin onu affetmek için çırpındığını bilmesine gerek yoktu.

Pasta kesme işlemi bittikten sonra hep birlikte öğlen yemeği yedik. O kadar eğlenceliydi ki.. Sürekli Evrim'in yüzüne gelen saçını düzelten Deniz çok tatlı görünüyordu ve çok aşık. Yemek faslı bitince Yosun alışverişe gitti. Deniz ve Evrim de sahilde yürüyüşe gitmeye karar verdiler. Gece bana masumca bakmaya başlayınca rafların önüne geçip kitapları incelemeye başladım.
"Üçüncü raftaki kitaplar biraz karışmış görünüyor, Buket Hanım. Düzenlememi ister misiniz?"
"Acelesi yok, canım. Siparişleri düzenlemeyi bitirdiğimde bakarız."
Ben yine de karışık kitaplara bakmaya devam ediyordum çünkü Gece'nin gitmesini istiyordum.
"Benimle bir daha konuşmayacak mısın?"
Evet. Nefesimi dışarı verdim. Rafları gösterdim.
"Gördüğün gibi çalışıyorum. İzin verirsen işime kaldığım yerden devam edeceğim."
Yüzüme sert ifade katıp ona baktım ve yanından geçip yeni gelen kitapların depolandığı odaya geçtim. Peşimden geldiğini duymak sinirimi bozuyordu.
"Seni daha fazla görmek istemiyorum. Git buradan!" Dedim ona dönüp. Bir zamanlar hayran olduğum yüzünde acı çeken bir ifade vardı. Bu beni yumuşatmaya yetmedi.
"Hayatımdan gitmeni istiyorum. Beni kendinden uzaklaştırmak için rol yaptığını söyledin. Bu kadar kolay yalan söyleyebilen birine güvenemem. Bir daha karşıma çıkma."
Son cümle kalbimi yırtar gibi çıkmıştı boğazımdan. Gözyaşları yanaklarından süzülünce bakışlarımı kaçırdım. Ağlamasını hâlâ sevmiyordum.
"Mutlu ol istemiştim. Bensiz ne hale geldiğini gör-"
"Mutluyum. Arkadaşlarım var ve ailem. Sensizlik diye bir durum yok. Sen tuhaf bir kedisi olan acılar içinde olduğunu iddia eden ve kalp kırmakta usta olan birisin. Son kez söylüyorum. Hayatımdan çık."
Titreyen çenesini sıktı. Ben de ağlamamak için dişlerimi sıkıyordum.
"Son sözün bu mu?" Dediğinde çelik gibi bir ifadeyle ona baktım.
"Bu."
Gözyaşları çenesinden süzülüp yere damladı. Dış kapıdan gelen çan sesini duyana dek dimdik durdum. Sonrası ise karanlıktı. Hiç ağlamadım. Belki de zamanında çok ağladığım için gözyaşlarım bitmişti.

Gecenin MelodisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin